Şeker bayramında köyde olacaktık. Arife günü izinliydim. Balıkesir'den yola çıktık. Karacabey garajından kardeşim Osman bizi arabasıyla annemin ikamet ettiği Gönü Köyüne bıraktı. Evimizin kapısına vardığımızda pirket avlunun üzerine oturmuş vaziyette koşumuz olan Şevket amcayı gördüm.
 
Millet araçtan iner inmez koşturdular. Kardeşime de eşyaları taşıyın ben Şevket amcanın yanına uğrayacağım dedim. Yanına vardım selam verdim. Ellerini öptükten sonra hatırını sordum. Konuştuklarıma cevap veriyor ancak sanki bu dünyadan kopmuş, kendi kendine konuşuyordu. Ben yine de hemen yanından ayrılmak istemedim.
 
Doksan üç yaşında. Yürüyüşünde ve görünüşünde halen sağlıklı. Bize müsaade dedikten sonra kendi avlularının içinde kızı Vildan abla bizi görmüş, yanına gittim. Hoş beş yaptıktan sonra babasının durumunu sordum. Vildan ablam sağlık problemimiz yok ama artık konuşmasından belli olur, kimseyi tanımaz oldu, kendi kendine konuşur hale geldiğini söyledi.
 
Bizimkiler ise bizim avlunun içinde hoşbeş yapıyorlar. Gülüşmeler, sevinmeler ortalığı kaplamış. Benim ortanca kız babaannesine sarılmış, sırtını avuçlarının içiyle yumruklar gibi, bir taraftan da
 
--Kız Emine nasılsın, arslan gibisin mübarek
--Allah senin iyiliğini versin, kız öldürecen beni
--Allah gecinden saklasın, sana bir şey olmaz inşallah
 
Bizim ortanca kızın hareketleri biraz erkek vari, çok samimi ve içten gelen tavırları vardır. Zaten sülalede onu gören aynı kendin gibi kız yetiştirmişin, yalnış gelmiş bu dünyaya demeden edemezler. Biraz da açıkgözdür. Hemen bana
 
--Baba kim o konuştuğun yaşlı adam.
--Babanın arkadaşı kızım
--Kafa bulma benimle o çok yaşlı bir adam
--Olsun kızım, yine de arkadaşım
--Senin arkadaşın ise benim de arkadaşımdır, gidip elini öpeyim
 
Der demez yanımızdan ayrıldı. Ben de gözlerimle kızımı takip ediyorum. Bakalım ne yapacak. Şevket amcanın ellerini öptü. Dizlerinin önüne çökerek biraz muhabbet ettiler. Daha sonra yanımıza geldi. Hemen yanıma gelerek.
 
--Baba ne tatlı dili var bu adamın, ama gözleri sanki bana bakmıyordu.
 
Kızımın şaşırmış halini anlıyordum. Daha sonra bu adamın hikayesini anlatırım sana diyerek, bizimkilerle hoş beş yapmaya başladım. Anam da bizim konuşmalarımızın farkına varmış
 
--Ey gidi oğul, Şevket kafayı yedi ya, sabahtan akşama kadar o duvarın üstünde oturur. Vildan olmazsa hali çok kötü
--Nadir burda değil mi
--O da bakıyor ama Vildan'ın kahrı daha çok
--Olur mu anne onlar onun çocukları bakacaklar elbet
 
Gördüğüm kadarıyla daha çok yaşar bizim Şevket abi. Gençlik yıllarımda kahveden eve gelirken evin başında Hasan arkadaşımla muhabbet ederken, sesimizi duyar yanımıza gelirdi. Bizimle delikanlı gibi muhabbet eder, devamlı nasihatlarda bulunurdu. Bana ise nedendir bilinmez ama "Sen çok dürüst bir insansın, ne zaman başın sıkışsa hiç çekinme" derdi.
 
Bir senesi 20 tane kuzu ayırmış, bunlara iyi bakmamı ve karşılığında para istemediğini söyledi. Ben ne kadar olmaz da desem kurtuluş tarafı yoktu. O zamanlar evde de huzurum yoktu. Mecburen kabul ettim. Gece kuzuları otlatıyor, gündüzleri ise işe gidiyordum.
 
O yazın hayatımın en duygusal, en anlamsız, en çaresiz yıllarım idi. Sabaha kadar anız tarlalarının üstünde yere uzanır, karşıdan beriye köyün ışıklarını seyrederdim. Kim hangi saatte evin lambalarını söndürüyor ezberlemiştim. Gökyüzünde ki yıldızları saymaya kalkıştım bir ara. Yıldızlar sayılır mı. Okulda öğrendiğimiz yıldız çeşitlerinin yerlerini bulmaya çalıştım. Sanki uzayda ne varsa benim arkadaşım olmuştu. Her akşam aynı saatte hep aynı yerdeler. Bir tek kayan yıldızlar işi bozuyordu.
 
Gökyüzünden kopup gelir dünyamıza çarparsa diye korkuyordum. Yazın sonu geldi. Kuzular öyle güzel oldular ki köyde bir eşi yok başka. Şevket amca bir gün yolumu kesti. Cebinden bir tomar para çıkardı.
 
--Bu paralar senin, kuzuları geri alıyorum.
--Sen ne yapıyorsun, olmaz
 
Desemde elime tutturulan para çoktu. O günkü fiaytlarla bir kuzu fiyatının iki katı kadar para vermişti. Merak ettim ve dayanamadım.
 
--Şevket amca niye böyle yaptın
--Böyle yapmasaydım bu kuzular böyle olmazdı
--Nasıl yani
--Sen bu kuzuları kendin malın gibi baktın
--İyi de bu paralar çok fazla
--Yarısı kuzu parası, yarısı da senin yövmiye hakkın
--Anladım Şevket amca, hakkını helal et.
--Helal olsun
 
Komşumuz Şevket amca bana değer vermeği, güvenmeyi, sahip çıkmasını ve karşılığında hakkıyla para kazanılmasını öğretti. Bu değerleri kızımı da anlatınca
 
--Ne adammış be helal olsun
 
Helal olsun be Şevket amca. Bana bu hayatta haram lokmayı boğazımdan aşağıya inmesine engel olduğun için. Helal olsun...
 
 
27.10.2010    
         
( 345- Arkadaşım Şevket Amca başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 27.10.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.