KARALAMA DEFTERİM

 

 

            Akşamları gece saat on ikiyi geçtikten sonra karalama defterimle beraber mutfakla karışık oturma odasına geçerim. Herkesin yatıp uyumasını beklerim. O arada televizyonda ki kanalları turlarım. Hoşuma giden bir film ya da yarışma programı varsa takılır seyrederim.

 

Bu akşam gözüme takıldı. Karalama defterimin yazılmayan son sayfasında büyük harfle yazılı YOKLUK yazısını yazmışım. Merakımdan bir önceki yazdığım yazının tarihine baktım. 10 Mayıs 2013 gününden bu zamana kadar hiçbir şey yazmamışım demek ki !

           

Peki bu başlığı ne zaman attım acaba ? Düşündüm, taşındım bir türlü hatırlayamadım. Kim bilir ne yazacaktım. Yazmaya kalksak ömür yetmez. Şimdi bunu düşünmenin zamanı değil diyerek karalama defterimin yapraklarını geriye doğru çevirmek geldi içimden.Kahveye çıktığım zaman gazeteyi bile hep tersine okurum. Yanlış anlamayın son sayfadan başlayıp ön sayfaya doğru okurum. Nedeni ise en sevdiğim sayfa son sayfa da ondan.

           

En son yazdığım karalamaya bakayım dedim. Emekli olduğum günden bu zamana kadar altı ay on üç gün geçmiş diye başlamışım yazıya. Yazıyı baştan aşağıya tekrardan okudum. Kısacası başlık atsak ‘ölümü beklemek’ diye yazardım. Emekli olduktan sonra hiçbir iş yapmadan evde oturmanın ne kadar zor olduğunu anlatmaya çalışmışım. Demek ki insan dört duvar arasında böyle de hapis yatıyormuş.

           

Bir önceki sayfaya geçtim. Sayfanın üst kısmında hesap yapmışım. 23 Ekim 2013 tarihinden 10 Mayıs 2013 tarihini çıkarmışım ve altına altı ay on üç gün yazmışım. Hemen altında yine büyük harfle ‘BİZ NELER GÖRDÜK’ diye başlık atmışım altında iki kıtalık şiir vardı. Dikkatlice baktığımda iki kıtalık şiirin tek kıta olduğunu anladım.

           

            Darbeler, baskılar yüzünden burda

            Milletin aklını yiyeni gördük

            Bilerek yol verir çakala, kurda

            Kendine şerefsiz diyeni gördük

 

            İlk dörtlük aynen böyle. Yanlız üzerinde çarpı işareti vardı. Demek ki beğenmemişim. İkinci kıtayı okuduktan sonra belki anlardım.

 

            Çakala yol verir sokuyor yurda

            Ne olacak yahu diyeni gördük

            Darbeler, baskılar yüzünden burda

            Milletin aklını yiyeni gördük

 

            Demişim öylece bırakmışım. Yazmak istediğim şiirin konusu aslında bu ülkeyi yönetenlere atıfta bulunmaktı galiba. Sonra da değmez diyerek bırakmışım. Her iki kıtayı baştan aşağıya inceledim. On bir hecelik kalıba sığdırmak için uğraşmışım. İlk burada (burda) sözcüğünde kendimi zorlamışım. Doğrusu burada olduğundan şiirin kıtasına yakıştıramadım. Daha doğrusu kendime yakıştırmamış olacağım ki şiiri yarım bırakmışım.

           

Sonradan baktım ki tek kıtada 1980 darbesinden bu zamana kadar ülkemizi yönetenlerin yanlışlıklarını anlatmaya uğraşmışım. Her iki kıtada da hatalar çoktu.. Hele ikinci kıtayı tekrardan okurken yine gözüme bir nokta ilişti. Nasıl gazeteyi son sayfadan başa doğru okuyorsam şiirde de olayları sondan başa doğru yazmaya çalışmışım.

           

İşin aslı şiir ya da konunun siyasetçilerin ne yaptığı anlatmak değil. İşin aslı son zamanlarda o kadar nefret eder oldum ki şu siyasetçilerden anlatılacak gibi değil. Bakıyorsun her döneme, bu ülkeyi yönetenlerin ağzından çıkan sözcüklere, yaptıkları icraatlara artık ne varsa. Üç tane iyi bir şey varsa bunun yanında on tane kötülük var. Her birisi dış siyasette tamamen sınıfta kaldılar. Neyse geçelim bu sayfayı da. Yoksa bu yazıyı da yarım bırakacağım.

           

Bir sonra ki sayfaya geldik. Yine tek kıtalık bir şiir.

 

            Kendini adam zanneden kişi

            Sence bitti mi dünyanın işi

            Böyle düzensiz tuhaf gidişi

            Aklı olanlar hayra yoramaz

 

            Yine burada takmışım siyasetçilere. Kendi kendime hiç boşuna uğraşma demişim ve öylece bırakmışım. Buna benzer sayfaların çok olduğunu gördüm. Şiir olmasa da bir iki sıralık sözcükler karalamışım ve öylece bırakmışım.

 

            ‘Aklınız yüreğinizde takılı kalırsa gözünüz dünyanın pisliğini görmez’

 

            Bu yazının hemen altında, sanki bir yere not bırakılır ya o şekilde bir yazı daha

 

            ‘Erkek adam çay içer bizim oralarda’

 

            Hoppala şimdi bu iki sözcüğün birbiriyle ne alakası var. Aklınız yüreğinizde takılı kalırsa gözünüz dünyanın pisliğini göremez sözcüğünü yazarken ruh halimle, erkek adam çay içer bizim oralarda sözcüğünü yazacak kadar ani bir değişikliğe dönüşebilecek kadar bir ruh halini düşünün. Kim bilir o zaman bana neler olmuş. Bu saatten sonra ben bile kendi halime gülmeye başlayacağım. Aklım, mantığım almıyor. İnsan daldan dala bir anda nasıl geçer.

           

            Ne düşünüp duruyorsun yahu, takılı kalma şu sayfaya. Devam et bakalım daha neler var. Karalama defterimin sayfalarını geriye doğru çevirirken ‘ömrümün sayfalarını geriye doğru çevirsem’ sözcüğünü okudum ya…

 

            Ve öylece durdum. Bir deftere baktım bir kendime. Yine kendi kendime söylenmeye başladım. Olmayacak duaya amin demek gibi bir şey. Nereden geldi aklına da oturdun yazmaya başladın. Senin karalama defterinden ne fayda var. Hem milletin senin böyle saçma sapan halini bilmeye ne ihtiyacı var ne de okumaya.

 

            Kusuruma bakma karalama defterim. Burada kesmek zorundayım. Seni ancak ben anlarım.

 

 

24 Mayıs 2013

     

( 635- Karalama Defterim başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 24.05.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.