Eşimin ağabeyi ile benim mesleğe giriş tarihim arasında bir yıl fark var. Benden bir yıl önce mesleğine başladı. Branşı matematik öğretmenliği. Halen Bursa ili Mustafakemalpaşa ilçesi Yunus Emre İlköğretim okulunda müdür muavini olarak görev yapmaktadır.

Muhabbet esnasında yanında maaş bodrası var mı dedim. Çıkarıp verdi. Kendi maaş bodrom ile karşılaştırma yapalım bakalım. İkimizde şu an toplamda 2100 civarında maaş alıyoruz. Ancak bodrosunda gösterilen tutar 1750 olduğu görülmekte. Diğer aldığı ücret ise müdürlük tazminatı ve aylık girmiş olduğu ders ücretini katarsak aynı fiata ulaşıyor.

Yan ödeme olarak başka da gözükmüyor. Emekli olduğunda eline geçecek maaş ise 1520 imiş. Kesinti çok cuzi bir rakam olarak karşıma çıktı. Benim ise şu an lise mezunu olarak emekli olursam 1030 elime geçecek. En az iki yıllık üniversite mezunu olursam 1270 elime geçecek. Buna göre de almış olduğum maaşın yarısı kesilmiş oluyor.

Çalışırken bize verilen yan ödemelerin çokluğu ortaya çıkıyor. Bunun yanı sıra taban maaşlarda bir öğretmen ile bir polis memurunun arasında bu kadar farkın olması neye dayanıyor. Hadi üniversite mezunu da olduk yine ara kapanmıyor. Öğretmen olan kayınbirader de eğitim enstitüsü mezunu.

Gelelim çalıştığımız saatlere. Yılda 30 günden başka iznimiz yok. Öğretmenlerin bütün hafta sonları, bayram tatilleri ve yazın da en az üç ay tatilleri bulunmakta. Her ikimizin çalışma saatlerini hesapladık benim kayınbiraderden iki misli daha çalışmış oluğum ortaya çıkıyor. Yani bire üç.

İşin rikine bakıyorsun. Ülkemizde terör olaylarından dolayı askerden sonra en çok polis şehit olmuş.

Emekli olan polislerle, öğretmenleri araştıryorsun. Polislerin çoğu kahveci, barcı, şoför, güvenlikçi, koruma görevleri gibi yerlerde çalışıyor. Arta kalan çocuklarını okutmaya çalışıyor. Öğretmenler ise çoğunun yazlığı var. Yazın yazlıkta kışın öğretmen evinde vakitlerini dolduruyorlar.

Zaten onlar çalışırken yükünü tutmuşlar. Boş zamanlarında çoğunun ek geliri var. Kimi dershanelerde çalışmış, kimileri özel ders vermiş, kimileri yazlık yerlerde hem çalışmış hem tatil yapmış. Emekli olduktan sonra artık çalışmaya gerek var mı. Tabii halen iş yeri açıp çalışanlarda var.

Her iki mesleğin getirisini ve götürüsünü karşılaştırdığımızda aramızda dağlar kadar fark olduğu anlaşılmaktadır. En büyük var ise öğretmenlerin meslek icabı olarak her kesim tarafından hoş gözle karşılandığı, muhabbetler esnasında birbirlerine olan saygı ve sevgi ortamında birbirlerini hiç bırakmadıkları görülmektedir.

Polis emeklilerinin ise iki tanesinin bir arada olduğunu çok nadiren görürsün. Vatandaşlar tarafından da halen polis gözüyle baktıklarından samimi bir havaya giremedikleri, çevrelerinden hoş karşılanmadıkları anlaşılmaktadır.

Her iki meslek sahibi kişilerin çocuklarını incelediğimizde, her yönüyle öğretmen çocuklarının daha başarılı olduğu aşikardır. Öğretmen zaten çocuğu ile yakınen ilgilenmektedir. Polisin yaşamış olduğu ömür boyu çalışma şartlarının yüzünden çocuklarınla ilgilenmesi asla ve asla öğretmene yetişemez.

Bir yanda her türlü zorluğa karşı gelerek kendini topluma kabul ettirmeye çalışan zümre. Bir tarafta sırf isminin güzelliğinden kaynaklanan getirisi ile toplumun zaten kabul gördüğü bir zümre.

Her ikisi de bu toplumun içinden çıkan insanlar. Ağabi kardeş. Peki neden hükümetler bu düzensizliği göremez. Resmen benim ömrümün üçte ikisini çalıyor. Bana toplum arasında umut ettiğim yaşantıyı veremiyor. Neden bir öğretmen gibi saygı göremiyorum.

Bu polislerin özlük haklarının düzeltilmesi, bir öğretmen gibi yaşamaya hak görmesi çok mu zor.

Zaten teşkilatta amir kısmı ile memur kısmı arasında dağlar kadar fark varken şimdi de baş memur alt memur hikayesinin çıkartılmasında ki amaç nedir. Ortalık zaten amir kaynıyor. Amirler amirliğini yapmaya devam etsinler. Memurlar da çalışmaya devam etsin. Polis memurundan amir mi olur.

Amir olacak kişiyi devlet nasıl amir olunur diye yıllarca okutuyor. Önemli olan burada amir kısmına nasıl lider olunur, en iyi lider modeli hangisi ise onu öğretmeniz. İlk baştan da karşısında ki memur ve vatandaşların önce insan olduklarını beyinlerine kazıtmaları ve ona göre davranmaları gerektiğini öğretmeleri gerekiyor.

Bende sırf çocuklarımı düşünerek üniversiteyi bitirmeye çalışıyorum. Çocuklarıma daha iyi bir gelecek sağlamak için. Kendimden çoktan vazgeçtim. İster istemez kendimizi zorluyoruz.

Bu yalnızca polis ile öğretmen arasında ki karşılaştırma. Bu karşılaştırmalar arasında hiç birini düşünmüyorum. Emekli olduktan sonra öğretmen gibi itibar görsem yeter bana.
Benim itibarımı verin...Başka bir şey istemiyorum.

Bu makaleyi niye yazmaya gerek duydum. İzine çıktığımda mutlaka Mustafakemalpaşa'ya gidiyorum. Orada ki çevremiz hep öğretmen kadrosu. Adamların her yerde oturup kalkmaları. Birbirlerine hitap şekilleri. Birbirlerine bağlılıkları. Birinin başına bir kötü iş gelsin hepsi koşuşturur.

Bizim başımıza bir iş gelsin hemen damgayı yapıştırır vatandaş. Bizim toplumumuz bu yargıya neden düşürüldüler. Bunu soran kimse yok. Kimdir toplumu bu hale getiren. Polise de eğer öğretmen muamelesi yaptıramıyorsan daha çok vahlar çekeriz.

Ondan sonra kalksın polis çocuğu öğretmen çocuğu ile aynı kulvarda yarışsın. Bu adalet mi ? Bir vatandaş olarak soruyorum. Niye bu farkı yaratıyorsunuz. Bunların her ikisi de insan değil mi ?

Bu bir gerçek karşılaştırma inanmayan gelsin gözleriyle görebilir. Neyimiz var neyimiz yok ortaya dökelim. Hiç kimse de alınmasın. Benim burada öğretmen arkadaşlara hiç bir lafım olamaz. Onlar milletimizin baş tacıdır. Peki polisler milletin neresinde bilen var mı ?

Onu ancak benim gibi bire bir yaşayanlar bilir. Yukarıdakilerin kendilerinden bile haberi yok ki vatandaşı düşünsün. Bu milletin çalışanını emekli olduğu zaman bari insan gibi yaşamasını bağışlasın. Ayarlasın... Barda, pavyonda polisim rezil olmasın. O şerefli elbiseyi yıllarca sırtında taşıdıktan sonra oralara düşürmesin.

Emekli arkadaşlara da bir tavsiyem var ölüme razı olunda o şerefliliğini, dayanıklığını, başının dik duruşunu asla yok etme. Hakkımızı yiyenlerden öbür dünyada hesaplaşırız. Kesinlikle bir kul olarak hakkımı yiyenlerden Allahın huzurunda davacıyım.

Zaten bu siteye üye olmam da ki en büyük nedenlerden biri sitenin editörlerinin öğretmen kesiminden olmasındandır. Onların muhabbetleri çok başka geliyor bana.

08.06.2010
( 235 Adaletsiz Yarış başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 8.06.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.