En son yazmış olduğum deneme yazısı olan 367 nolu "Bu İş Burda Biter" yazısını tekrardan okudum. Her zaman olduğu gibi kendi yazdığımı beğenmiyorum. Yazıda bazı gerçekleri yazsamda fazla karamsar olduğunu hissettim. Hemen aklıma Mevlana Celalettin Rumi'nin söylemiş olduğu sözler geldi aklıma.
 
2-9 Aralık Mevlana haftası anısına Mevlana'nın İnsan Psikolojisine dair eşsiz tespitlerini ele almak istiyorum. Benim için önemli olan önce insanlık kavramıdır. Nasıl İbn-i Sina'nın meşhur Mukaddime kitabında bahsettiği en önemli konunun insanın aklını ön plana çıkardığı gibi. Dünya düzeninde insan için en önemlisi akıldır. Bunun için insanlığı ön plana alan Mevlana'da bakın ne güzel sözler söylemiş.
 
İsterseniz sırasıyla çıkarabildiğim sözler üzerine şöyle derinden düşünmenizi, kendimize uyarlamayı, sonuçta ortaya ne çıkacak bakalım. Şu an isterseniz tanıdığınız psikolog arkadaşınız varsa sorun. Hepimiz Mevlana'nın sedece dinden bahseden bir din alimi zannederiz. Halbu ki Mevlana'nın en büyük özelliği insanların dünya düzenine nasıl ayak uydurması konusunda ne güzel örnek sözleri vardır.
 
Şimdi sizlere hoşuma giden bu sözlerden bir kaç tanesini sıralamak istiyorum.
 
Mevlana sıkıntılara farklı bir bakış açısı getirir:
 
"Her keder ve sıkıntı bayatlamış mutluluklarımızı süpürür,temizler. Yeni ve taze hoşnutluklar için bizi hazırlar.Bir keder gelip çattığında yepyeni hoşnutlukları bekle. Keder ve sıkıntı da bir emanettir.Gelir, yaşanır ve gider. Hoşnutlukluk farketmeye bağlıdır. Farketmek ise ancak zıtlıkla mümkündür. Dert ve keder olacak ki hoşnutlukları hissedebilelim, farkedip gereken lezzeti alabilelim. Her gün et yemek insana ne kadar haz et hazzı verir! Ne sürekli açık el, ne de sürekli kapalı el insan için hoşnutluktur.İnsan için hoşnutluk, hem açılan hem de kapanan eldir. Yoksunluk sahip olduğumuzda alacağımız haz için bizi hazırlar. Dolayısı ile bir nimettir." der.
 
Yalnızca şu pragrafı anlamak, bu konular hakkında insanoğlu bir sürü kitap yazar. 
Sosyal psikoloji dersinde çatışma kuramını ortaya atan Alman düşünür Karl Marks ta aynı şeyi düşünüyor. Hatta Mevlana gibi de tam olarak açıklayamıyor. Zengin varsa fakir de olacak. İşveren varsa işçide olacak diyor. Aralarında ki anlaşmazlık dünya var oldukça olacaktır diyor.
 
Mevlana ise insanların aralarında ki sorunları yine insanların ilim yaparak çözebileceğini, zıtlığı kabul edip daima iyi olanı yapmaya davet ediyor. Biri katı kuralcı, biri ise daima hoşnuttan bahsediyor. Bakıyorsun Mevlana'nın bütün eserleri bugün batıda, özellikle Amerika'da en çok satanlar listesinde yer almakta. Batı ise bize insan haklarında ders vermeye kalkışıyor. Bizim başımızda ki büyüklerimiz de bunlara kanarak. Ortaya attıkları her türlü çirkin tezgalara çup diye düşüyorlar.
 
Arkadaşım senin Mevlanan var, yine bütün batı dünyasını etkisi altına alan İbn-i Sina gibi büyük bir düşünür, felsefi dehası değerlerin var. Size ne oluyor da bunları bir kenara atıp da milleti kandırıyorsunuz. Sizler bu insanları kör mü zannediyorsunuz. Hiç boşuna uğraşmayın. Bu milletin sırtında ne kadar deneme yaparsanız yapın biz Mevlana'mızdan vazgeçmeyiz.
 
Bakın hepimizin peşinden koştuğu mutluluğun adeta yerinde duran bir bitkinin rızkını ayağına gelmesi misali aslında ardından kovalamayanı gelip bulan bir ödül olduğunu dikkat çeker ve "Mutluluk peşinden koşmayanı gelip bulan bir ödüldür" diye söyler.
 
"Övülme ihtiyacı olmayanın dünyada zor işi olmaz" sözüyle yaşadığımız hayatta altına girdiğimiz onlarca ton ağırlığında ki dünya yükünün bilinçaltı nedeninin aslında övülme, beğenilme, onaylanma arzusu olduğunu anlatmaya çalışır. Peşinden koşacağın ve çoğunu yakalamayacağın her emel için "engellenme" yaşayacağını, yani engellemeler birer stres, gerginlik ve mutsuzluk sebebidir. Temelde ki bu "bir" duygusundan kurtulmaya çalış demektir.
 
Bir başka yerde de yukarıda ki pragrafa benzer bir söz "Her nimette bir gam, her gamda da bir nimet saklıdır. Nimetin içinde ki gam sahip olunan nimeti kaybetme endişesidir." diyerek ne varlara sırf "var" diye çılgınca sevinmenin ne de yoklara "yok" diye kahrolmanın doğru olmadığını, böylece sınırlı yaşam enerjimizi zayıflatarak, direncimizi günden güne yok etmememizin doğru olmadığına dikkatleri çeker. Yani her şeyde dengeli yaşam sürdürmek en doğru olanıdır.
 
Çoğumuz etrafımızda görüyoruz. Adamın yapmış olduğu işe göre ne paraya ihtiyacı var, ne de hiç bir ihtiyaca. Sırf yeni modeli çıktı diye her yıl araç değiştiren zenginler. Bu düşünce de zenginlik değil işte. Boşa yapılan masraflar kimin evinde yok ki. Eskiden para yoktu masrafta ta yoktu.
 
Şimdi söyleyin bana kim eskiyi düşünemez. Para yoktu ama kafamıza göre mutlu olmaya çalışıyorduk. Şimdi ihtiyaçlar artıkça mutluluğu unutacağız. Ben de hırsıma kapılarak bir anda her şeyin bittiğini zanettim. Düzen bozuk olsa da her şey bitmedi. Şükürler olsun iyi ki Mevlana'mız var. Şükürler olsun....
 
İsterseniz açıklama yapmadan bir çok güzel sözler de ekleyeyim.
 
"İnsanı firavun yapan dışındakilerdir"
 
"Eli-ayağı olmayan kazancın peşinden koşma"
 
"Kederi sahte olanın ağlaması gösterişli olur"
 
"Ne deniz benim için mükafattır, ne de kara bana ceza. Çünkü ben artık balık değil, balık resmiyim."
 
Şu söze bak. Adeta Maslovv'un ihtiyaç hiyerarşinde ki basamakları kastederek bunları çoktan aştığını, en üstteki "kendini gerçekleştirme" aşamasına geçtiğini, bu noktaya ulaştıktan sonra varlar ile yokların insan için fazla bir öneminin olmadığını izah etmesidir.
 
Yok böyle bir şey. Bunun başka bir izahı var mı ?
 
Yoktur herhalde....
  
11.12.2010
 
( 368- Mevlananın İnsan Psikolojisine Dair Eşsiz Tespitleri-1 başlıklı yazı Necmi Yaprak tarafından 12.12.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.