Bu yıl Ramazan ayı sıcak bir Ağustos ayına denk geldi. Uzun zamandır dünyamızı acımasızca tüketişimizin sonucunda doğal denge bozulmuş ve mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklarla bunalacak hale geldik. 

Sıcak yaz gününde, ormanın ne denli önemli olduğunu acı bir şekilde anımsıyoruz. Bu konuda daha fazla duyarlı olarak bazı atılımlar gerçekleştirmek lazım. Şayet bu hususu ertelemeye devam edersek, gelecek nesil yeşilliği, kuşu, böceği göremeyecek. Felaketleri bir yana bırakarak bu rahmet ayında Allah’tan düşünen ve cehaletle savaşan bir topluluk olmayı niyaz ediyorum. 

Bu yazımda “Serçelerin Şarkısı” isimli İranlı yönetmen Majid Majidi’nin hazırladığı filmden bahsedeceğim. Ama öncesinde Ramazan ayındaki etkinliklere kısaca göz atalım. Anadolu’nun bağrından, taşı toprağı altın diye tabir edilen güzel İstanbul’umuzda Ramazan’ın çok renkli geçtiği haberlerini alıyoruz. Nasıl olmaz ki? Tarihin derinliklerine ışık tutan devasa Ayasofya Camii orda, Sultanahmet, Eyüp Sultan ve daha neler neler… Buralarda gezmek, sohbet etmek ayrı bir heyecan verir insana. Değerli Mehmet Nuri Yardım hocamız da bir yazısında Beyazıt Kitap Fuarından bahsederek Ramazan’ın kültür yönüne vurgu yapmıştı. Ramazan ayında aç kalan beyinlerin doyurulması büyük önem taşımaktadır. Ramazan, paylaşmaktır. Bu vesile ile Afrika’daki açlık sefaletine dikkatler çekilmiş ve Somali’de yaşanan insanlık dramı gözler önüne serilmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı bu yıl ve Ramazan ayında özellikle “Merhamet” ve “Yardımlaşma” kavramlarını ön plana çıkararak insanları, Somali’deki insanlık yarasını kapatmaya davet etmiştir. Somali’deki insanların ölmesi, aynı zamanda dünyadaki bütün insanların “insanlığının” can çekişmekte olduğunun en bariz örneğidir. Dilerim yardımlarla yaralarını saracak olan Somali, biran önce ekonomik gücünü sağlayacak çalışmalar yapar. Hangi dil, din, ırk ve renkte olursa olsun, Allah’ın verdiği rızkı dünyadaki bütün insanlara adil bir şekilde dağıtmak “insanlığın” boynunun borcudur. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez beyefendinin şu sözleri kulaklarda çınlayacak cinsten: “Hiç kimse Afrika’daki açlığı ve kıtlığı sadece kuraklıkla izah edemez. Afrika’daki açlığın en büyük sebebi, küresel ölçekteki aç gözlülüğümüzdür. İnsanoğlunun küresel ölçekteki aç gözlülüğü başka kıtalarda insanları en büyük mezalime, en büyük mahrumiyete mahkûm ediyor.” 

Gelelim filmimize… İranlı yönetmen Majid Majidi’nin yüreğimizi ısıtan, gönül tellerimize değerek içimizi burkan, tamamen hayatımızdan bir hikâyeyi konu etmiş. Filmi izlerken hem çaresizliğimizi görüyor hem de kendimizi muhasebe etme zorunluluğu hissediyoruz. Evin reisi olan Kerim bey (Türkçe alt yazıda isimler orijinalinden değişik olabilir.) devekuşu yetiştiren bir çiftlikte çalışmaktadır. Bir gün bir deve kuşunun çiftlikten kaçması ve bulunamaması sonucu işten kovulmuştur. Ve olaylar böylece başlar. Kızı Haniye işitme cihazı kullanmaktadır ve işitme cihazı bir sebeple arızalanmıştır. Kardeşi dayak yemesin diye işitme cihazının çalıştığını söyler Haniye. Dudak okuma yöntemiyle kızının konuşmaları anladığını bilen Kerim, kızını uzaklaştırır ve bir şey söyler ve Haniye duymaz. Olaylar böyle devam ediyor. Neticede iyi bir işitme cihazı alınması gerekiyor ama cihazda çok pahalıdır. Evine ekmek getirme telaşında olan baba Kerim motosikleti ile taşımacılık yapmaya başlar. Kızına iyi bir işitme cihazı alabilmek için uğraşır. Bir gün bir kaza geçirir ve çalışamaz hale gelecek şekilde sakatlanır. Kızına “Sana iyi bir işitme cihazı alacağım.” der, kızı da “Yeni bir pil taktım, gayet iyi duyuyorum” der. Sonra babasına sürdüğü merhemin kapağını arar ve babası kapağın yanda olduğunu söyleyince duymaz Haniye. Baba anlar ki üzülmesini istemediği için yalan söylemiştir Haniye… İşte çaresizlik insanı böyle üzüyor. Bir önceki yazımda “İşitme Engellinin Çilesi”nden bahsetmiştim. Bu filmdeki karelerin günümüzde ülkemizde de yaşandığını belirtmek isterim. 

Filmde gözüme çarpan diğer bir olay ise erkek çocuğun sürekli azarlanması… Küçük çocuk, içinde bulundukları imkânsızlıklar üzerine bir çamurluğu temizleyerek, orada balık yetiştirmek ve milyoner olma hayalini kurmaktadır. Ama baba Kerim şiddetle buna karşı çıkmaktadır. Çocuk ve arkadaşları büyük bir heyecanla bir şeyler üretmek isterken baba Kerim’in sürekli engellemesi çocuğu üzmektedir. Çocuk kalbi engindir; çabuk üzülür, çabuk sevinir. Çocuklarımızın, kardeşlerimizin zaman zaman hayallerini dinlemek ve imkânlar ölçüsünde bu hayallerini gerçekleştirmelerini sağlayacak zemini hazırlamak gerekir. 

Ramazan ayı sadece Oruç ibadetiyle geçen bir zaman dili değil, orucun bereketi, iftarın mutluluğu ve sahurun neşesiyle, hem bedenler doyacak hem de zihinler… Bir zihin muhasebesi yapmak ve insanlığımızın hangi durumda olduğunu görmek için “Serçelerin Şarkısı”nı izlemenizi önemle tavsiye ediyorum. Aile bireyleriyle birlikte izlenecek güzel bir film. 

Bu güzel dileklerle, yaklaşan Ramazan bayramınızı en içten dileklerimle kutlar, aileniz ve sevenlerinizle birlikte daha nice bayramlara sağlık ve mutluluk içinde ulaşmanızı diliyorum. Cennet vatanımızda çeşitli hesaplarla ana kuzularımızı şehit eden terör belasını şiddetle kınıyorum. Allah güzel ülkemiz üzerinde çeşitli hesaplar yapanların oyunlarını ters düz etsin (âmin). 

Hayırlı ramazanlar.

( Serçelerin Şarkısı Üzerine başlıklı yazı Erol AFŞİN tarafından 24.08.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.