Okuma eylemi kimileri için bir tutku, kimileri için sıradan bir olay, kimileri içinse abes bir uğraştır. İnsanlar daima güzel şeyleri ister; daha güzelini, daha iyisini, daha rahatını… Bu silsile uzayıp gider. Zaman zaman insanın muhasebe günleri olmalıdır ya da gün içinde muhasebe zamanları olmalıdır. Marketler akşamleyin kapanınca kasiyerler hesapları çıkarır. Nakit para bu kadar, kredi kartıyla çekilen şu kadar diye amirlerine hesap verirler…

İnce düşününce okuma eylemi de insanın kendiyle hesaplaşmasıdır bir nevi… Çünkü o sessizlik anında kendini mukayese ediyor. Yanlışları varsa düzeltiyor, bu da ufkunun genişlemesine vesile oluyor. Okuma eylemine farklı pencerelerden bakma zarureti artık elzemdir. Sırf okuyun ki ufkunuz genişlesin demek yetmiyor. Biraz daha ileri götürmek gerekiyor, Okuyun ki hayatınız kurtulsun! Dünya nüfusu sürekli artıyor, dün kullanılan bir şey yarın kullanılamaz duruma düşebilir. Bundan dolayı ufkumuzu geniş tutmak ve her an bilgiye açık olmak zorundayız. Bu bir gereklilik, zorunluluk… İsteğe bırakılmış bir seçenek değil. Aslında bir seçenek var. Ya bu dünya hayatında insanlara faydalı olarak gün geçirmek var ya da kendine bile faydası olmayan biri olarak sefa sürmek var! Bunun seçimi iyi yapılmalı.

Bundan birkaç gün önce sanataleminin mihmandarı Mehmet Nuri Yardım’ın Milat gazetesindeki “Türkiye Okuyor mu?” başlıklı yazısını okudum. Mehmet Nuri Yardım hocamızı tanıyanlar bilirler her daim iyimser biridir. Elbette iyimser olmak lazım. Mehmet hocamın bu yazısına da katılıyorum. Okumak isteyenler Milat Gazetesinin sitesinden bulabilirler.

Türkiye eskiye nazaran iyi okuyor. Ancak bir kıyaslama hatası mevcut. Eski nüfusla yeni nüfus bir değil… Basılan kitap sayısına bakarsak yine yanlış bir durum değerlendirmesi çıkarmış oluruz ortaya. Bundan dolayı çocuklara, kardeşlerimize okumayı önce evde, sonra okulda ve sonra da sokakta sevdirmek zorundayız. Sosyal medyada bir fotoğraf paylaşılmıştı, beğenip ben de paylaşmıştım ve “Türkiye’de bunu uygulamak mümkün mü?” diye sormuştum. Fotoğrafta bir otobüsün içerisinde küçük bir kitaplık mevcuttu. Şimdi Türkiye’yi kötülemek adına bunları sıralamıyorum ancak bizim bazı kültürleri iyi almadığımız kesin. Her ne kadar içimizde iyiler olsa da kötü düşünceli olanların sayısını azaltmadıkça istediğimiz amaca ulaşmak söz konusu değil. Tabii iyiler de umutsuzluğa kapılıp durmamalı, çalışmalar devam etmeli. Peki, neden Türkiye’de uygulanamaz? Evvela bizim otobüslerimiz maalesef o kadar ferah değil. Bırakın küçük bir kitaplık koymayı bazen nefes bile alamadığımız anlar oluyor. Bazı şeyleri düşünürken Türkiye gerçeklerini görmezden gelemezsiniz. Eğer görmezden gelirseniz toplumsal sorunlar yığınla büyümeye devam eder. Şayet biz okuduklarımızı çok iyi özümseyip hayata geçirebilseydik otobüslerimiz daha ferah olabilirdi. İnsanlar arasında güven daha iyi olabilirdi. Hırsızlık, kapkaççılık, tecavüz vs. gibi kötü olaylar bitebilirdi. Otobüsümüzde kitaplık olduğunu düşünelim alınan kitaplar yerine konmayıp ortalığa bırakılarak kullanılmaz hale getirilirse ya da birileri çalarsa yine bir anlamı olmayacak. Kitabı okusunlar da çalsınlar! Aman ha! Hırsızlığın tanımı bellidir, sahibinden izinsiz bir toplu iğne dahi alsanız hırsız olmuş olursunuz. Bütün bunları düşünüp hem insanlarımıza eğitim aşamasındayken değerler eğitimini iyi vermeli hem de sosyal alanlarda insanların ilgisini çekecek projeler üretilmelidir.

Cumhurbaşkanlığımızın Türkiye Okuyor etkinliği genel anlamda güzel oldu. Birçok ilimizde kitap okuma etkinlikleri, kitap fuarları yapılmaya başlandı. Bunlar görebildiğimiz güzelliklerden bazıları… Tabii okuma eyleminde meyveler hemen vermez, bu zaman isteyen bir süreç. Tohumlar atılmaya başlandı ve ekini biçmek için biraz zaman gerekiyor. Bu bağlamda umutlu olduğumu belirtmek isterim. Başta da söylediğim gibi sorunları görerek onlara çözüm yolları arayarak okuma eylemini arttırabiliriz. Bilinçli bir okuma için bu gereklidir. Ayrıca bazı valiliklerimiz, belediyelerimiz, sivil toplum kuruluşları da okuma eylemine katkıda bulunmak ve kurumlarının kültüre verdiği öneme binaen eserler yayımlamaktalar. Yalnız bu eserleri ilgili insanlara ulaştırabilirlerse çok daha iyi olur. Talepte bulunan insanlar okumak isteyenlerdir dolayısıyla bu insanlara öncelik vererek dağıtım işine girişmeleri daha güzel olacağını düşünüyorum.

Okumalarımızı gerçekleştirirken mutlaka yanımızda sözlük bulundurmak gerekir. Sözlük kullanımının yaygınlaştırılması ve kitap okurken bilmediğimiz kelimeleri es geçmememiz gerektiğini yeni dimağlara anlatabilmek lazım. Böylelikle okumalarımızın semeresini alabileceğimiz kanaatindeyim.

Bu vesile ile memleketim Malatya ilgili bir haberi vermek isterim. İlki Mayıs 2012’de gerçekleştirilen Malatya Kitap Fuarına birçok yayınevi ve yazar katıldı ve üç yüz bine yakın ziyaretçisiyle beğeni topladı. Nasip olursa bu yıl 30 Nisan – 5 Mayıs 2013 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan kitap fuarına Malatyalıların ve çevre illerdeki insanların ilgi göstereceğini düşünüyorum. Bu yıl, fuarın çok daha canlı olacağını kesin. Birçok yazar arkadaşımızla fuarda görüşebileceğimi düşünüyorum. Ayrıca bendenizin Hayatı Kucaklayan Yazılar isimli kitabımı da Akis Kitap standından bulabilirsiniz. Malatya’daki okurlarımı beklerim. Güzelliklerin artarak devamı dileğiyle, kitapla kalınız…
( Okumak Üzerine başlıklı yazı Erol AFŞİN tarafından 21.03.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.