Zaman zaman neden ilgi görmüyoruz diye yakınıyoruz. Ayrıntılara hiç bakmadan hayatımızı idame ettirmeye çalışıyoruz. Halbuki hayatımızın ayrıntılarla dolu olduğunun bilincinde ilerlediğimiz vakit, sorunların hepsi domino taşlarının devrilmesi gibi birbiri ardına çözülecektir.

Şehirleşmenin arttığı ve şehirlerdeki insanların giderek çığ gibi büyüdüğü şu zamanda, insanlarla iyi iletişim kurmanın önemi bir kat daha artmış bulunmaktadır. Derdinizi en iyi şekilde anlatmak için iletişim kurmak zorundasınız. İletişim kurmanın birçok yolu vardır. Bunların birkaçını inceleyip, üzerinde durmak gerektiğine inanıyorum. Sözel ve yazınsal olarak iki türlü iletişime geçilebilir. Sözel iletişim, telefonla ya da karşılıklı olarak bir araya gelip sohbet havasında olabilir. Yazınsal türü kullanarak mektup, hikâye, fıkra vb. gibi kısa yazılarla muhatabımıza mesaj vermemiz mümkündür. Tabiî ki her şeyden önemlisi, bunların daima edebî olması ve edepten uzak sohbetlere, iletişimlere kaçmamasıdır.
Sözel İletişim: İnsanlarla konuşurken, dikkatli olmak zorundayız. Empati kurarak, kendimizi onun yerinde hissedip cümleleri o şekilde sarf etmeliyiz. Bir konferansta, ikili arasında şöyle bir diyalog geçiyor:
— Siz kültür müdürü müsünüz?
Adam soru soran gence bakıp, alaylı bir şekilde süzdükten sonra:
— Benziyor muyum?
Bir kişi, bize soru sorduğu vakit, onu alaylı bir şekilde süzdükten sonra, anlamsız bir şekilde cevap vermek, çok kötü bir iletişimin göstergesidir. Toplum karşısında nasıl konuşulmasını bilmeyen insanlara has bir özelliktir aslında…
Bir başka kişi de telefon görüşmesi yapıyor ve ikili arasında şöyle bir diyalog geçiyor:
Genç adam, işyerinde çalışmaktadır. Birden uzun zamandır aramadığı sevdiği bir insan aklına gelir. Hemen telefona sarılır ve numaraları çevirir. Tam telefon açıldığında, iş arkadaşlarından biri bir şey sorar ve genç adam ne söyleyeceğini unutur. Telefondan da ses gelmektedir:
— Ne söyleyeceksen söyle, işim var!
Genç adam, bu sözle ne söyleyeceğini hepten unutur ve:
— Af edersiniz hocam, rahatsız ettim, diyerek telefonu kapatır.
Genç adam, aklından bile geçirmemiştir böyle soğuk bir ifadeyle karşılaşacağını… Uzun zamandır tanıdığını zannettiği kişiyi, maalesef tanımadığı gerçeğini görmüştür. Bu olayla, bir akademisyenin bile kötü bir iletişim kuracağına bizzat şahit olmuştur. Zaman zaman gerçekten de çok yoğun olabiliriz, işler bizi bekliyor olabilir, işlerin çok acele yetişmesi gerekebilir. Bir kişinin bizimle iletişim kurmak istemesi esnasında fevri çıkışlar, dostluğu ve arkadaşlığı zedeler. Böyle fevri çıkışlar yerine, “Kusura bakma, şu an çok meşgulüm, ilk fırsatta ben seni arayacağım”, demek her şeyin tatlılıkla çözülmesine ve devam etmesine vesile olacaktır.
Yazınsal İletişim: Günümüz teknolojisinde artık elektronik postalarla, birçok kişiye ulaşmak kolay… Gönderdiğimiz mektupların doğru adrese ve sorunsuz bir şekilde ulaştığına emin olabiliyorsunuz. Ama klasik mektup yetisini de unutmamak ve yaşatmak gerekir.
Amaç, bu kötü iletişim örneklerini sunarak, daha faydalı iletişimi sağlamak. Çünkü insan, ilgi görmek ister. İlgi görmek de iyi bir iletişimle mümkündür. Örnek olarak, yayınevi ve yazarları vermek istiyorum. Örnekler çoğaltılabilir.
Bir yazarın kitabını okuyan genç, kitabı okuduktan sonra aynı heyecanla yazara bir mektup yazmak ister. Çünkü yazar, kitabında iletişim kurmak isteyenler için e-posta adresini vermiştir. Büyük bir heyecanla mektubu yazmaya koyulur ve gönderir. Günler, haftalar, aylar geçer ama posta kutusuna yazardan mektup gelmez. Genç o an düşünür ki, o yazar kendisini cevap vermeye değer görmemiştir!
İşte ipler burada kopuyor. Artık okuyucu bunu düşündükten sonra yazara bakışı değişecektir. “İnsanlara değer vermeyen bir kişiliği var”, diye bir düşünce belirecektir zihninde…
Yine aynı şekilde kitabı yayınlayan, yayıncıya atılan e-postalara da iyi cevap vermek gerekir. Okuyucu, yayıncı için müşteridir. Aslında bu yazıya dikkat edilirse, yayıncılar için müşteriyi memnun etmenin yollarından birini sunmuş olduğumuz görülür.
Ayrıntılara hiç bakmadan hayatımızı idame ettirmeye çalışıyoruz. Hayatımızın ayrıntılarla dolu olduğunun bilincinde ilerlediğimiz vakit, sorunların hepsi domino taşlarının devrilmesi gibi birbiri ardına çözülecektir.
( Okur, Yazar Ve Yayıncı İlişkisi başlıklı yazı Erol AFŞİN tarafından 29.08.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.