B.
YALNIZ KADINLAR MI SUÇLU ?
Kültürel sömürünün yaygınlaştığı , kadının bir cinsel araç olarak kullanıldığı çağımızda
her yıl “Kadınlar Günü “ kutlanır .
Sanayileşme döneminde Batı’da kadın haklarının konuşulmaya başlaması
iş alanındaki kadının sömürülmesiyle ortaya çıkmıştır .
İnsan hakları ve demokrasi konusunda
araştırmaları olan eski sosyalist bir
avukat , “ genel ev “ kadınlarının haklarıyla ilgili bir yazı kaleme almış ama
meseleye hep mesai, sigorta ve ücret açısından bakmış .
Çünkü
gözündeki gözlük öyle .
Yazısının bir bölümünde diyor ki “ Türkiye’de tescilli 15 binin üzerinde genel
ev kadını bulunmaktadır . Genel ev kadınının ne koşullarda çalıştırıldığı ,
kaçının sigortalı ve sosyal güvenceli olduğu , işçi mi yoksa değil mi ; ne menem
bir şey olduğu belirlenmiş değildir … …
Bu kadınlar çalıştıkları evlerde tabiri caiz ise müebbet hapse mahkûm gibi
çalışırlar . .. … Bu kadınlar işçi ise
fazla mesai ücretini kimden alırlar ?
Senelik hakkını , bayram tatili hakkını kim öder ? Zamlı ücret alırlar
mı ? … … Bu işe veda ederken servet
sahibi olmuşsa kazanılan milyonlar nereye ve nasıl gitmiştir ? … … Kaçı sesini
duyurabilmiştir ? …Geçenlerde üç zavallı kadın Meclis kapısındaydı.Ellerini
zincirlemişler. Başlarını örtmüşler .”Sömürülen seks köleleriyiz” diye
bağırıyorlardı.Biri sinirlerine hâkim olamayıp hırçınlaşınca polisler Savcı’nın
telefon emriyle alıp götürdüler. …
Kadınların ekonomik ve sosyal hakları
araştırılırken muhakkak bunların sorgulanması gereklidir ama kadının yapmak zorunda
olduğu iş (!) insanlık onuru ve
gururu ile bağdaşıyor mu ; önce
ona bakmak gerekir . Bir kadının bedenini , etini satarak yaptığı bir işte
hangi hak , hukuktan bahsedeceksiniz ?
Bu kader mahkûmu kadınları o batakhanelere
düşüren sistemin organizatörleri, iddia ederek söylüyorum ki hiç kuşkusuz
erkeklerdir . Bu zavallı kadınların arka planında, genelde onları uçuruma iten hain
ana , babalar ve namussuz kocalar vardır .
Bir din görevlisi anlatmıştı :
“ Merkez Cezaevine mahkumlarla sohbet için
giderdim . Bir gün kadınlar kısmında haylice coşmuştum ki arka sıralardan genç bir kadın ayağa kalkarak
‘ Hoca
; sen ne anlatıyorsun ? Hep kadınlara çattın … Erkeklerin hiç mi kabahatı yok ?
İçki içen , evinde rakı sofrası kurdurup arkadaşlarını çağıran kocam , beni
erkek arkadaşlarına satmak istedi . Kavga edip evden kaçtım . Karakola sığındım
, orada bir polis benim ırzıma geçti . Karakoldan kaçıp ana babamın evine
vardım , onlar da ‘ sana yedirecek ekmeğimiz yok ; kocanın evine dön !’ diyerek
beni kapının önüne koydular . Sonra tekrar evime döndüm . Bir gece yine sarhoş
kocam , beni arkadaşlarına satmak isteyince elime geçirdiğim bir ekmek
bıçağıyla kocamı öldürdüm . Hoca !...
Söyle bakalım .. yalnız biz mi suçluyuz ? ‘
İzmir Emniyet Müdürlüğünün yaptığı bir
araştırmaya göre genel ev kadınlarının büyük çoğunluğu Ramazan ayında oruç
tutmakta , kurban kesmekte , Allah’a inanmakta , yaptıkları işi çocuklarından
gizlemekte , çocuklarını şehirde kiraladıkları evlerde parayla özel bakıcılara
baktırmaktadırlar . Hepsinin özlemi , içinde bulundukları pis ortamdan
kurtularak kendi evlerinin hanımı olabilmektir .
Örümcek ağına düşen kanatları tozlu
kelebekler gibi çırpınıp kurtulmaya çalışırlar .
Çok merhametlidirler . Ezilmişliğin ,
kirletilmişliğin , sömürü ve ihanetin hüznü içinde inlerler . Dış görünüşleri
acımasız , vahşi ve saldırgan ama iç dünyaları bir yangın yerinin sönmüş
görünen kızgın küllerine benzer .
Bu kadınların insanca , kadınca yaşama
hakları vardır .
Toplumumuza yakışan davranış , bu
bataklıkları kurutmak oradaki dalları kırılmış örselenmiş gül fidanlarının gül
bahçelerinde yaşamalarını sağlamak olmalıdır .
Bu kadınların kazancından KDV alan sistem
bana ters geliyor .
Mesele , bu kadınların ekonomik haklarından
ziyade onların sosyal hayatlarıdır .
Ve mesele kadının insanca , kadınca yaşama
meselesidir .