SENİ UNUTMAYACAĞIZ
 

 

 24.09.1985 saat 06.30 Ankara, uyandım, bu gün Muzafferin Koleje kesin kaydını yaptırmak üzere gideceğiz, Muşoyu uyandıracağım fakat içimden uyandırmak gelmiyor, birkaç dakika, hatta birkaç saniye daha fazla uyumasını istemek geliyor, gerçek ortada gitmemiz gerekli. Saat 07.00’de yanaklarından öperek uyandırdım, her zamanki gibi uykuyu seven haliyle babacığım 5 dakika daha uyuyayım kalkacam demesini herhalde son nefesimi verinceye kadar unutmayacağım. Zorunlu olarak kaldırmak gerekli. Kalktık kahvaltı ve yoluculuk, dolmuşa binecektik, valizi taşımasına kıyamadım taksi tutup kollejin yolunu tuttuk, biraz bekleyiş ve içeri aldılar, valizi elinde sallana sallana yürüyüşü. Aman Allahım onun için gerekli olan bir olay amma içimden gerçekten bir şeyler kopuyor, gerçekler ve duygular, Muşocuğumun neler hissettiğini bilemiyorum Amma benim için olmak ve olmamak çok karmaşık duygular. Saat 09.30 kollejden ayrıldım akşam Şevketle oturup  (T.C.M.B. Sosyal Tesisleri) yemek yedik, sık sık Çiğdem, Melahat ve Muzafferden bahsettim. Saat 11.00 konutun terasından kolejin olduğu tarafa bakıyorum, Muzafferim diyor yine karmaşık duygular ve gözlerimin ıslandığını hissediyorum güzel ve tombul oğlum senin için yapılması gerekeni yapmaya çalışıyorum, diyor ve her şeyi kadere bırakıyorum. 
 

Mehmet UMAÇ

 

 

2008 yılında aramızdan ayrılan ve Seni Unutmayacağız diyerek dualarla uğurladığımız Sevgili Mehmet UMAÇ’ın, oğlu  4. Sınıf Emniyet Müdürü Murat Muzaffer UMAÇ’ı, 1985 yılında Polis Kolejine bırakırken içindeki fırtınaları kâğıda döktüğü satırlar bunlar. Biraz acı, biraz hüzün, biraz gözyaşı ve kocaman bir hasret yüküyle ki daha ayrılmadan özlemin düştüğü bir yüreğin yasının tanığı bu mürekkep lekeleri.
 

 Son nefesime kadar unutmayacağım dediği oğlunun uyku düşkünlüğü, şimdilerde uykular firar, şimdilerde Muşocuğum dediği oğulcuğunun gözleri nemli. Belki çocuklarının, sevgili eşinin, sevdiklerinin bütün gözyaşlarını alıp götürmek isterdi yanında düşmesin onların kirpiklerinden diye amma, hayat doğum ile ölüm arasında ve yaşanması gerekenler yaşanacak, biliyordu. Onun için diyordu ya hep kanser yapışalı yakasına, yaşayacağım kadar yaşadım diye. Teselli bulur bir gün yürekler, ateşler de söner yanıklardan izler bırakarak. Bıraksın biz zaten o izleri seviyoruz, biz unutmayı sevmiyoruz ki, ateşi bir iz bıraksın, bizde kalsın.

 

Bu yazıyı okumak için başına kaç kere gittim bilmiyorum, her seferinde birkaç satır daha okuyabildim, sonunda okudum gözlerim yaşlı, Sevgili Mehmet UMAÇ’ın çocukları gibi, sevgili eşi gibi ve onların ki gibi hıçkırık kanatlıydı canımda. Okurken neler oluyor diyorum kendime, önce babam geliyor aklıma, sonra kendimi düşünüyorum, sonra da çocuklarımı, karmaşa işte. Yazıdaki satır aralarında saklı şefkatin, sevginin geniş kolları sarıyor ruhumu, içimden her seferinde ağlamak geliyor, ağlıyorum manası kadar.

 

 Hep analar bilinir ya gözleri yaşlı, yüreği yaslı diye, saklanan ve ölümünden sonra meydana çıkan bu satırlar ispatıdır babaların gözlerinin gizli fırtınalarına ve yüreklerinin yaslarına taş bastıklarına. Hem bu koca çınarlar başını dik tutmazsa, bulutlara uzanmazsa biz çocuklar nasıl hayata bu kadar karşı koyabiliriz ki, onlar gülümsedikçe kendimizi koruma altında hissetmez miyiz?

 

Sizleri bilmem ama ben ilk defa bir babanın başının bu kadar yüksekte oluşuna şahit oldum satırlarda, ben ilk defa bir babanın gözlerinde yaşları bu kadar net gördüm, babaların da yüreğinin kelebek kanatlarında olduğunu fark ettim. Ben babamı bu yazıyla daha çok anladım.
 
Babamız bizi anlamıyor diye yakındık onca sene, oysa işin aslı bu değilmiş, bizim sanmalarımız sadece sığındığımız oyunlarımızmış. Şimdi biz öyleyiz, çocuklarımıza karşı, ne kadar düşerse düşsün yüreğimizin başı, çocuklarımızın karşısında omuzlarımız o kadar dik ve başımız bir o kadar güneşe değmek ister gibi yukarıda. Biz babayız, biz anayız.
 

 Sevgili Mehmet UMAÇ’da o kadar yürekli, o kadar başı dik bir baba olduğunu gösterdi yıllarca içinde büyüttüğü kırılgan çiçeklerini saklayıp her baba gibi. Ardında hiçbir zaman saygısından ödün vermeyen evlatlar, vefalı bir eş, onun kadar güzel yürekli büyüyecek, rengini gözlerini taşıyan torunlar bıraktı giderken. Vedalara alıştırarak sevdiklerini, hani çok acımasın yürekleri diye yine yine baba gibi..

 

 

 

 

 

Nevim Karahan

( Seni Unutmayacağız başlıklı yazı Nevm Karahan tarafından 19.06.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.