İskeleye yürüdüm, iyot kokusu muydu içime çektiğim, denizin kendisi mi bilmiyorum. Rüzgâr dalgalarla oynaştaydı, beni gördü bir esişlik yüzüme deniz suyu vurdu, teşekkür etmedim, bu kadarcık yağmur hissi gönlüme yetmedi ki!
Martıları seyrediyordum, aşk geldi kondu omzuma, ayakucum uçurum değildi, uçurumlar içimdeydi oturdum bir kayanın ucuna. Sevince insan böyle severmiş, düşünce aklına dengesini kaybeder, düşmeyi göze alırmış. Kaç kere düştüğümü hesaplamaya çalıştım, ellerimdeki yara izleri pek ipucu vermedi, sonra vazgeçtim hesaptan öylece bıraktım, kendimi aşkın darağacında buldum.
Hep derdim zaten inkâr etmiyorum, unutmak insan doğasında yoktur. En fazla benim gibi ötelersiniz unutmak istediklerinizi, / nereye kadar / işte böyle bir kayanın ucuna ilişene kadar.
Her şeyi orada bırakıp duraklara yürüdüm…
Dün akşamüstü durakta karşılaştık, Havadan sudan konuştuk, bir denizin kumsalında yalın ayak yürür gibi, yüzeysel derinlerden uzakta emniyetteydim. İçimin gözleri yaşardı hissettirmedim, göz bebeklerime baktı gülümsediğimi sandı. Söyleyecek fazla bir şeyi yoktu belki, “İyi misin?” dedi, “İyiyim!” dedim… / iyi / değildim gözlerime de sonunda yalan söylettim.