1
Normalde hata yapmanın neticesinde gösterilen
faaliyet olarak tanımlayabiliriz. Tabi bu benim şahsi görüşüm. Özür dilemek
erdem, affetmek büyüklüktür denilir. Özür dilemek kimisi için çok sıradan
kimisi için söylemesi adeta bir atom bombası imalatı projesine “Evet” demek
kadar zordur. Kişiden kişiye göre değişir kısacası…
Özür dilemek böyleyken aklıma
takılıyor, peki özürlü birisinin yaşamı nasıl olur? Allah vergisidir bu değil
mi? Evet… Kimisi fiziksel kimisi zihinsel özürlüdür. Ne zordur kim bilir
yaşamları. Ama ben onları daha çok seviyorum. Neden biliyor musunuz? Çünkü nice
insanlar tanıdım; fiziği yerinde, çok şükür aklı da… Ama en olmadık şey de dertlenip
hayata kızar, küserler. En akla gelinmeyecek bir şeyi kafasına dert edip “Bir
cinnet her şeyi bitirir.” diyerek hayata son verirler.
Ama özürlüler öyle midir? “Buna da
şükür.” derler. Tek kolunun olmaması, gözlerinin görmemesi, dilinin dönmemesi
bir şey kaybettirmez onlara. En bariz örneklerinden ÖSS sı-navlarında
görürsünüz. Gene bir kanalda, haberlerde “Şu ilin bu köyünden o çocuk ÖSS’de
engel tanımadı. Tek kolu olmayan bilmem kim şurada 4 yıllık mühendislik…” gibi
haberler görmek mümkün.
Yada ne bileyim “Elleri olmayan
falanca kişi hayata tutunmaya devam ediyor. Ayakları ile resim çizen genç,
hayatla barışık olduğunu ifade ederken gözlerindeki umut açıkça okunabiliyordu.”
gibi…
Zaten hayat da bu değil midir? Her
zorluğa rağmen hayatı yaşayabilmek… Bakın özürlülere, özürlerini engel olarak
görmezler. Ama bakın bir yağız delikanlıya sevgilisin-den ayrıldı mı vay anam.
Dünyası başına yıkılır. Hayat bitmiştir artık o an. Yaşamanın anlamı
kalmamıştır.
Eğer biraz
ders anlayabiliyorsak özürlülerden hayat sevinci üzerine ders almalıyız bence…