Kahve, meşrubatlar içerisinde kendine has bir öyküsü ve seremonisi olan içeceklerin başında gelir. Acılığının damakta ve dilde bıraktığı haz, darbımesellere; ata sözlerine ve şarkılara konu olmuştur.

Efsaneye göre ana vatanı Habeşistan(Etiyopya) olan kahveyi ilk kez keçiler keşfetmiştir. Rivayet olduğu üzere, keçi ve deve sürülerinin çobanları güttükleri hayvanların bir ağacın meyvelerini yedikten sonra daha kanlı canlı,daha hareketli olduklarını görürler. (Var bunun bir hikmeti) diyerek durumu Şeyh Şazeli’ye bildirirler. Bu meyveleri suda kaynatıp içen Şazeli aynı canlılığı duyunca kahve bitkisinin hassası ortaya çıkmış olur.Bu nedenle ilk keşfinden sonra Kahveye bir müddet (Şazeli) adı verilmiştir. Öyküsü Habeşistan’da başlayıp Yemen, Mekke, Şamdan sonra İstanbul’a gelen İstanbul’dan da dünya’ya yayılan kahvenin yaklaşık 600 yıllık bir mazisi var. 

Rayiha (koku) anlamına gelen kahve kelimesinin Arapça (kahva) dan geldiği söylense de vatanı Habeşistan olan kahvenin oradaki kahve yetişen bölge olan Kaffa’dan alınmış olması daha akla yatkın gibi. Ayrıca, yine Yemen çevresinde kahveye bun adı verilmiştir. Bunun yanında kahvenin diğer bir adı mokadır. Bu kelimenin Kızıl denizin doğusundaki Muha kasabasından alınmış olduğu rivayetler arasındadır. Yalnız dünyanın her yerinde bu içeceğe verilen ad kahveye yakın bir kelimedir. Bu içeceğe Fransızlar cafe , İngilizler cooffe, Macarlar kave , Yunanlılar da kafes demişlerdir. Bizse kahve demiş ve başına da Türk sıfatını ekleyip ününü tüm dünyanın bildiği Türk Kahvesi terkibini bulmuşuz. Artık dünya yazılı kaynaklarında Türk Kahvesi diye bir içecek yer etmiştir. 

Kahvenin keşfi her ne kadar Habeşistan’da yapılmış olsa da kahve ağacının meyvelerinin bugünkü anlamda bir içecek hâline dönüşmesi, ilk defa Yemen’de gerçekleşmiştir. İlk defa sofiler kahve içmişler, bu kahve içme işini mutat hâle getirerek özellikle geceleri ibadet ve zikir anında uyanık kalmayı temin etmişlerdir.

Yazının girizgâhında da ifade ettiğimiz gibi efsanelerin, atasözlerinin; şarkı ve türkülerin süsü olan kahveyi bizim es geçmemiz olmazdı. Biz de dilimizin ve kalemimizin döndüğünce kahveye dair bir şeyler karaladık. Elbette kahve mevzu bahis olunca dostluk, sevgi, hasret, aşk gibi insana değgin hususlar da işin içine girdi. Kahvenin köpüğünü, telvesini ve kahve pişirmeye yarayan avadanlıkları (cezve,fincan, kadim avadanlık olan ispirto ocağı vb.) da işin içine dahil ettik yerine göre. 

Ve cümlesinin imecesinden yola çıkarak kelimeleri dize, dizileri şiir yapmaya çalıştık karınca kararınca. Yani şiirle kahveyi buluşturduk aynı iklimde. Bitti mi derseniz ‘hayır’ cevabını alırsınız. Asıl mesele bu andan sonra başlıyor. Kahveyi şiirle buluşturmak bizim ihtiyarımızda idi. Şimdiyse kahve şiirlerini kahve severlerle buluşturmak gibi bir göreve talibiz. Bu işte de kahve severlerin haza desteğine ihtiyacımız var. 

Bizim ülkemizde kitaplar bahtsız dünyaya gelirler. Şiir kitapları daha da bahtsızdır. Çok basılmazlar, tüketicileri oldukça sınırlıdır şiir kitaplarının; ancak bu demek değildir ki ilanihaye böyle olacak. Kahve seven insanların şiiri sevmeleri hiç de zor değildir. Kahveden aldığı keyfi şiirle birleştiren kahve severin keyfini katlayacağını söylemek için müneccim ya da kahin olmaya da gerek yok. 

Bazı şeyler anlatmayla kolay anlaşılmaz. İnsan bizzat yaşayarak farkına varır bazı güzelliklerin. Bizim de kahve severlere naçizane bir önerimiz var. Kadim devirlerde mükeyyifattan sayılan günümüzdeyse yemekten sonra, günün belli saatlerinde keyif ve tat almak, gece vakti yazmak çizmek ,okumak işlerinde uykuya esir olmaktan kurtulmak için içilen kahve adetinize bir de ( Bir Fincan Kahve Olsa ) kitabını dahil etmelisiniz. 
Kitaptaki şiirlerin bir kısmını sabah kahvenizi içerken , bir kısmını gün içerisindeki kahve saatinizde diğer bir kısmını da akşam yemeklerinden sonra içtiğiniz yorgunluk kahvesi ile okumak için ayırmalısınız. O vakit göreceksiniz ki kahveden aldığınız keyif bir misli daha artacak kahve tiryakiliğinizin yanına bir de şiir tutkusu yerleşecek ve katı mantıktan kurtulduğunuz fark edeceksiniz .

Söz konusu şiir kitabındaki şiirler salt kahveyi konu almamıştır. Yerine göre taziyelerde yerine göre diğer törenlerde ikram edilen mırraya dair de birkaç şiir mevcuttur. Kitaptaki şiirlerde kahve aşkla hasretle vefayla sevgiyle harmanlanarak insani hususlar ifade edilmeye çalışılmış bir anlamda şiirle kahve dünya evine girmiştir. Kahvenin damağınızda bıraktığı tadı dimağınızda da bırakarak insana değgin güzelliklerin ömür kitabının ilk sayfalarından son sayfalarına kadar etkin kılınması kırk yıl hatırı olan acı kahvenin hatıra atlasınıza şiirle dahil olması düşlenmiştir. 

Fani hayatın fani güzelliklerine, kahve kokusuyla harmanlanmış dizelerin karıştırıldığı şiirleri; kahvenizi yudumlarken okuduğunuzda sizin de bu görüşlerime dahil olacağınızdan asla şüphe etmiyorum. Bir fincan acı kahvenin kırk yıl hatırının olduğu geleneğimizde kahve şiirlerinin de bu güzel adete dahil olacağı ümidini taşıyorum. Ümidimi kaybetmek istemiyorum. Bir Fincan Kahve Olsa kitabının dimağınızda ve gönlünüzde hoş izler bırakması temennisiyle söze noktayı koyuyorum.
Dostlukla sevgiyle ve kahve şiirleriyle… 
Ankara,14.05.2015 İbrahim KİLİK
( Kahve Şiirleri Üstüne Bir Deneme başlıklı yazı İbrahim Kilik tarafından 15.05.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.