Ateşin Türküsü
Ateşli Zamanlar

Hasılı biz ateşten yakamızı kolay kolay kurtaramayız. "Ateşe ve suya yiğitlik olmaz demiş atalarımız. " Biz de Allah ormanlarımızı, evlerimizi, şehirlerimizi, bedenlerimizi ateşin şerrinden korusun.Ama yüreklerimizi gönüllerimizi ateşsiz bırakmasın diye s

 

Ateş, ilkel devirlerden bu yana, bütün dünya kavimlerinin hayatlarını etkilemiş; belli kavramların sembolü olmuştur. Eski Türkler de ateşi kutsal saymışlardır. Altaylılarda, “ocak ateşi” aileyi koruyan bir ilahedir. Ona “Otana” ismi verilmiştir. Mecusilerse işi ateşe tapınmaya kadar götürmüşlerdir. Bu ateş karşısında aczin dışa vurumu mudur acaba?! Neyse, böyle dağınık bir girişten sonra, ateşle ilgili düşüncelerimizi dile getirmeye geçelim. Ateş kelimesinin, barış zamanı ayrı, savaş zamanı ayrı anlamı vardır. Ne olursa olsun, ateş dikkatle ve rikkatle yaklaşılması gereken kelimedir. Kelimenin de ötesinde değişik anlamlar içeren bir zenginliktir.

Ateş hayatımızın her safhasını kuşatmıştır.doğumumuzdan ölümümüze kadar. Eskiden, yokluk kıtlık zamanlarında, çayın, kibritin vb. ihtiyaç maddelerinin inhisar(tekel) ürünü olduğu günlerde; komşu, komşudan ateş de isterdi. “Ateş almaya mı geldin.” deyimi belki de dilimize o günler de yerleşmiştir. Hatta türkülerimizde bile, “ateş alma” figürü söze dökülmüştür. “Elinde maşa, gider ataşa Menşure gelin.”gibi. Her neyse bu fasıl uzatılabildiği kadar uzar gider... Daha işin başındayız ama, ateşle ilgili bir anekdotu sizlere aktarmadan geçemeyeceğim. Efendim, bizim Amerikalılar mı, yoksa biz mi onlarınız(!) o ayrımı sizlere bırakıyorum. Amerikalıların Mersin’de, kurulmasından çalıştırılmasına kadar nezaret ettikleri bir petrol tasfiyehanesi var. “Ataş Rafinerisi” orada çalışan personelin eşleri, “Ataşlı Kadınlar Derneği” diye bir dernek kurmuşlar. Zaman zaman etkinlikleri oluyor. Yemek, çay, balo vb. yine böyle bir etkinlik sonrası, kibar bir hanım. “Ay ! şekerim bugün (ateşli kadınların) yemeğine katıldık.”diyor. her şeyin olduğu gibi kibarlığın da fazlası insanı gülünç durumlara düşürüyor. “Ocağın yansın.” dersiniz, hayır dua unsurudur ateş. “Ocağın sönsün.”dersiniz beddua unsuru olur.Çocuğumuzun ateşi yükselir telaşlanırız. İnandığımız bir davanın ateşli savunucusu kesiliriz. Ateşimiz yükselir, yataklara düşeriz; gözlerimiz yollarda dostlarımızı bekleriz. İçimizden bir gafil, bir nadan, bir bilgisiz çıkar; ateşi bilinçsiz kullanır, ya sigarasını söndürmeden atar, ya piknik ateşini söndürmeden gider, bir ormanı ateşe verir cayır cayır da yüreği yanmaz! Mahir bir ev hanımı, ateşte envai türlü yemekler pişirir. Yıllarca tadı damaklarda kalır. Sıcak yuvalarda acı tatlı günler yaşanır. Anılar yumağı oluşur. İnsanoğlu, ateş, su, hava, toprak dörtlüsü arasında uygarlıklar kurar, yıkar. Bazen sorumsuzca her şeyi ateşe verir. Gün gelir, ateşle danseder. Ateşin erittiği cama, nefesiyle şekil verir; evlerde vitrinleri süsler yetenekli cam ustaları... Tıpkı su gibi, ateşin olmadığı yerde uygarlık da olmaz. Ateş sayesinde, trenleri yürütür, hasretleri mutluluğa, vuslata dönüştürürüz. Santralleri çalıştırır, dünyayı aydınlatırız.

Ateş ve su sayesinde, çiçeklerin özsuyu imbikten geçirilir. Hoş kokular nice güzelliklere güzellik katar. Bu güzellikler hep ateşin türküsüdür.

Bakarsın ateş yüreklere düşer kor misali, köz misali de sinelerde göz göz olur yaralar. Yüreğe düşen bu ateşin dumanını görebilen görür. O ateş ki tüm bedeni sarar, sarar da türkü olur, koşma olur, destan olur. Kerem yanar, Aslı yanar, öykü olur, ağıt olur, yıllara meydan okur ateş. Ve gün gelir öğüt olur güllerin en güzelinin dilinde bize aktarılır.”Bir hurma tanesiyle de olsa, ateşten korununuz” diye. Ama kaçımız bu öğüte kulak asarız. Ateş “Gül ateş, gülbün ateş”diye şiirlere geçer. “Bir ateş ver cigaramı yakayım, Sen sallan gel ben boyuna bakayım” diye türkü olur. Hasılı biz ateşten yakamızı kolay kolay kurtaramayız. "Ateşe ve suya yiğitlik olmaz demiş atalarımız. " Biz de Allah ormanlarımızı, evlerimizi, şehirlerimizi, bedenlerimizi ateşin şerrinden korusun.Ama, yüreklerimizi gönüllerimizi sevgi ateşinden yoksun bırakmasın diye sözü bağlayalım vesselam.

 

( Ateşin Türküsü başlıklı yazı İbrahim Kilik tarafından 30.11.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.