MART YAZILARI / Yusuf AKGÜL

***
I-

18 Mart Çanakkale Zaferi...
ŞEHİTLER VE EMANET

29 yıl önce 18 Mart, 1981’de “Çanakkale kahramanlarına ve dedem Akhasanoğlu Yusuf’un aziz ruhuna” ithafen, Mamak Askeri Cezaevi C-3 Blok’ta yazdığım aşağıdaki şiiri arşivimden çıkarıp bir üst yazıyla sizler için yeniden düzenlerken, o yılların heyecanını bir kez daha yaşadım.

18 Mart 1915’te Çanakkale önlerinde küresel güçlere karşı şanlı bir mücadele veren Anadolu çocuklarının torunları, bugün aynı mücadeleyi bu kez de küresel güçlerin eli kanlı işbirlikçilerine karşı sınır boylarında veriyorlar…

Büyük dedesi “Akhasanoğlu Yusuf” Çanakkale’de şehit düşmüş ve bugün onun adını yaşatan bir torunu olarak ben, Çanakkale Zaferinin 95. yıldönümü münasebetiyle Şehitlerimizi rahmetle yaad ediyor, hatıraları önünde minnet ve şükranla eğiliyorum…

KAHRAMANLAR

En soylu türkülerle, en yüce dileklerle
Kaplayıp da ülkemi ta bir uçtan bir uca,
Rüzgardan atlarını dizginleyip durdular..

Zeybek dedik, beğ dedik, seğmen dedik, hey dedik
Hilal kaşlı yiğitler, kurt bakışlı yiğitler,
Bu toprağa gururla yurt mührünü vurdular..

Kökü en derinlerde bir ulu çınar onlar,
Çarptıkça “Türk Türk” diye kükreyen yüreklere
Asırlar öncesinden gelip otağ kurdular..

Bir destan yarattılar, destan da ne kelime!
Ölüm dirim arası gaza meydanlarında,
Canlarını kutluca al sancağa sardılar..

Bu toprak baştanbaşa onların hediyesi
Her kayanın ardında bir hayal ki dipdiri,
Masmavi gökyüzünde sonsuzluğa erdiler..

Alnımızda ak ışık, içimizde coşku, güç
Alp erenlik ruhunu erdem bırakıp bize,
Kahramanlık yolunu önümüze serdiler..

Her ocakta bir şehit, ya da mağrur bir gazi
Kimi Yemen çölünde, kimi Balkan Dağı’nda
Esaret zincirini süngülerle kırdılar..

Dumlupınar, Sakarya, Çanakkale geçilmez!
Köroğlu nağrasıyla bayrak açan yiğitler,
Kahramanlık adına yaman bir ok gerdiler..

Ta doğudan batıya, ta güneyden kuzeye
Boz toprağın bağrında dağlar gibi durarak,
Hür olmanın kadrini bir olmakta gördüler..

Gün vurgunu saçları, alevden gözleriyle,
Ey benim vatanımın yürekli insanları
O yiğitler bizlere bir “emanet” verdiler…


*****


II-
21 Mart Nevruz Bayramı...

NEVRUZ GELDİ ALEME...

21 Mart günü; asırlardan beri Türk toplulukları arasında bir mevsim başlangıcı, bir dönüm noktası olarak kabul edilip gelmiştir. 12 hayvanlı Eski Türk Takvimi, 21 Mart günü başlıyordu. Yıl 2’ye bölünüyor; 21 Mart’ta “Yaz”a, 23 Eylül’de de “Güz”e giriliyordu.
12 hayvanlı Eski Türk Takviminde, 12 yıl süren her dönem (Türkmenlerde Müçe yılı), farklı bir hayvanın adı ile anılıyordu: Yılkı(At), Koyun, Sıçan(Fare), Sığır, Pars, Tavşan, Luv(Balık), Yılan, Bicin(Maymun), Tavuk, İt(Köpek), Domuz…

21 Mart 2009'de, bu takvime göre “YILAN YILI”na girmiş idik. 21 Mart 2010’de de “ MAYMUN YILI” na gireceğiz.

Bu hesaba göre l2 yıllık yeni müçe dönemini yıllara göre şöyle sıralayabiliriz:
2010: BİCİN(MAYMUN), 2011: TAVUK, 2012: İT(KÖPEK), 2013: Domuz, 2014: YILKI(AT), 2015: KOYUN, 2016: SIÇAN(FARE), 2017: SIĞIR, 2018: PARS, 2019: TAVŞAN, 2020: LUV(BALIK), 2021: YILAN,
Bu gün, bütün Türk illerinde özellikle Orta Asya Türk yurtlarında her 21 Mart günü “NEVRUZ BAYRAMI” coşkulu törenlerle, şenliklerle kutlanıyor.

Türkmenistan, Özbekistan, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan gibi bağımsızlığına l7 yıl önce kavuşmuş ülkelerin yanı sıra Tataristan, Kırım, Altay, Çuvaşistan, Başkırdistan, Yakutistan, Hakas, Tuva…gibi Rusya Federasyonuna bağlı yarı özerk ülkelerimizde de Nevruz törenleri yapılıyor.

Bu törenler, Sovyetler Birliği döneminde yasaklanmıştı. Ancak 1985’ten sonra başlayan glasnost ve prestroyka sürecinin ardından bağımsızlık hareketleriyle birlikte 1991’den itibaren eski Türk gelenekleri yeniden serbestlik kazandı.

Ben Türkmenistan’da 5 yıl eğitim ve araştırma hizmeti vermiş bir öğretmen olarak, bu 5 yıl içinde her 21 Mart’ta oradaydım ve Nevruz şenliklerine bizzat katıldım. O coşku ve heyecanı iliklerime kadar yaşadım.

Nevruz gecelerinde bir araya gelen Türkmen kızları karşılıklı mani (moncukatdı) atışıyorlar. Bunlardan birini size iletmeliyim:
“Nevruz geldi, yaz geldi.
Turna geldi, kaz geldi.
Oturan adamlara
Bülbülden avaz geldi…”

Türkmenlerin 18.yy da yaşamış, bilge bir şairleri var; Mahtumkulu Firaki… Bundan 200-250 yıl önce yaşamış bu şairin, babası Devlet Mehmet Azadi’nin ölümü için yazdığı şiirdeki dikkat çekici şu dizeler ne kadar anlamlı:
“Altmış yaşda, Nevruz güni, Luv yılı
Geldi ecel, yolun kesdi atamın…”

Yine Mahtumkulu bir başka şiirinde, bu sefer de sevdiğine sesleniyor:
“Bolmadı bize nasip
İsledim güzden seni.
Diydin: Hele güz geçsin,
Bulurum Nevruz’dan seni.”

Bu dizeler Orta Asyalı bir Türkmenin yüreğinden süzülüp geliyor asırlar öncesinden.
Sadece Türkmenler değil Asya’daki diğer Türk boyları da asırlardan beri, her türlü yasaklamalara rağmen Nevruz geleneğini yaşatmışlardır. Bu gün de, kökleri binlerce yıl öncesine dayanan, Ergenekon’a uzandığı iddia edilen bu geleneği özgürce yerine getirebiliyorlar…

Nevruz, ülkemizde son 15 yıldır iyice gündeme oturdu.

Gerçi Doğu bölgelerimizde daha çok yaygındı. Ancak zamanla siyasallaştırma eğilimleri görüldüğünden tepki toplamaya başlamıştı. Her şeye rağmen Nevruz, bize Asya Türklüğünün sayılı bir hatırası, bağımsızlık sonrası ibretli bir hatırlatmasıdır.

12 hayvanlı Eski Türk Takviminin başlangıç günü olan, gece ile gündüzün eşitlendiği bu Nevruz geleneğini Anadolu Türkleri olarak mutlaka yaşatmalıyız. Her şeye rağmen geleceğe taşımalıyız. Çünkü Nevruz gönül köklerimizde ve medeniyetimizin derinliklerindedir.








( Mart Yazıları başlıklı yazı Yusuf Akgül tarafından 17.03.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.