RÜYADAKİ GERÇEK


1 yıl sonra...


Feraye ve Tarık, Almanya`dan dönmüştür. Feraye artık yürüyebiliyordur. Almanya`dan da Küçük bir erkek çocuk evlat edinmiştir. Feraye, uzun bir hayale dalmıştır. Ayaklarının işlevini kaybettiği, kaza anına götürmüştür gözlerini. Annesi, Muhlise hanımın kaza sonrası çığlıkları hiç aklından gitmiyordur. Fıstık yeşili gözleri ve altın sarısı saçları olan annesini kaybedeli uzun zaman olmuştu ama o hep yüreğinde yaşıyordu. Annesine çektirdiği sıkıntıları, bağırışları annesine saldırmaları her şeyi gözünün öneüne getiriyordu. Tarıkta, babasının isteğini yerine getirip, bir yıl boyunca Feraye hanıma eşlik etmiştir. Almanyadaki yasal işlem gereği de sahte bir nikah kıymışlardır. `Katchein` isminde de bir çocuğu evladı olarak tanıtmıştır komşularına.

Ferdi bey, yeniden mahkeme de duruşmaya çıkarılmış ve iyi hali göz önünde bulunarak tutukluluk halinin üç ay daha devam edeceği bildirilmiştir. Bu sırada gözlerinin önünden Melisi kaybedişi ve son sözleri geçiyordur: Ferdi, ben seni çok sevdim. Beni affet!!!`...

Ferdi, bu acı dolu düşlerini her an anımsadıkça kendine zarar veriyordur. Melise belki hiç bir zaman aşık değildi ama her zaman ona değer veriyordu.

Mine, yaşadığı travmalar sonucu hastane`ye yatırılmıştı. Her gece Artık farklı farklı rüyalar görüyordu. Kabus dolu geceler yaşıyordu. Hayatı boyunca en çok babasını kaybetmenin hüznü içerisindeyken, babasının sevdiği kadının sevdiği adamın annesi olduğunu öğrenince şok belirtileri başlamıştı. Elleri titriyordu. Tarığa karşı da amansız ve sebebini bilmediği bir kin duyuyordu. Çünkü babası, Melis hanımın aşkına karşılık bulamadığı için kendisini asmıştı.
`Baba seni çok özledim, beni hiç sevmedin mi? ` diye sözlerle çıldırıyordu.

Tarık, uzun bir aradan sonra babasının yanına gelerek, annesine ulaşamadığını ve kendisi hastanedeyken uğrayıp uğramadığını sormuştu. Babası, Tarık`a bütün gerçekleri anlatmıştı. Tarık, babasından duydukları sözlerden sonra baygınlık geçirdi.

Mine, rüyasının düğümünü çözmüştü. Rüyasındaki kadın, Melis hanımdı ve küçük çocukta kendisiydi. Kadının kendisine verdiği yılan ise, Tarık olmalıydı diye düşünüyordu. Aklı karmakarışık olmuştu ve büyük bir uykuya daldı.

`Kör Cemo` lakaplı Cemal KIRKBAYIR ise, Kardeşinin kanını yerde koymayacağına ant içmiştir. Mevcut adamlarının sayısını yükseltmiştir. Adamlarından yaralı ve sakat kurtulan Salih ÇÖMEZ ve Fırat MUTLU nun kafasına iki el sıkarak betona gömmüştür. Adamlarına haber salarak Tarık UYSAL`ı kaçırarak kendisine getirmelerini emretti.

Tarık, uyandığında hastanedeydi ve annesini sordu. Ölmediğine inandırmak istiyordu kendisini ve hemşire gelerek yanına, annesinin bir yıl önce öldüğünü ve Ferdi beyin kimseye söylememeleri konusunda kendilerini uyardığını söyledi. Büyük bir hırsla kalkarak annesine doğru gitmek istedi. Annesinin mezarına geldiğinde, annesine bağırıyordu. `Beni neden bıraktın, ben oğlun değil miyim? hani torunlarını görmek istiyordun, neden öldün anne, yoksa beni hiç sevmedin mi?.. Tarık, silahı kafasına tuttuğu anda, Kör Cemo`nun adamları, Tarık`ın elinden silahı alarak, Tarığı bayıltıp, Kör Cemo`nun yanına getirdiler.

Feraye, Nurdanur hanıma Mine`yi sormuştu. Nurdanur hanımda ağlayarak, Mine`yi akıl hastanesine götürdüklerini söylemişti. Feraye, hemen hastane`ye gelerek Mine`yi gördü. Kendisinin yürüdüğünü görünce çok sevineceğini hissetmişti.

Odaya girdiğinde Mine`yi görünce şok olur...


DEVAMI GELECEK...






( Rüyadaki Gerçek (6) başlıklı yazı ali-esat-tas tarafından 26.07.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.