Gizemli Doğu masallarından çıkıp gelen hayalinle ve bütün albeninle kuruldun gönül kâşaneme. Seni, en albenili çiçekler kıskandı hayallerimden. Sümbüller,lâleler boynunu büktü; güller ve erguvanlar hüzne büründü. Seyahat ettiğin kentler haset etti bir birine. En sonunda gönlüm payitahtın, meçhul coğrafyalar vatanın oldu. Beni öyle bir ateşin ortasında bıraktın ki telifi ve tevili mümkün değil…



Sen gittin gideli, hurufat içinde en çok “elif” sana benzer “vav” bana. Güzel “he” ağlar ayrılığımıza. Dolaştığın yerler, ayaklarını öper iştiyakla benim bağrım kavrulur. Hasretin ateşle harmanlanır ruhumda. Yangınımı okyanuslar değil, bir içten tebessümünün serinliği söndürür ancak. Nicedir hülyam, dünyam senin hayalinle kuşatılmış durumda. Sanki, bulutların arasından bir nisan yağmur serinliğinde çıkıp gelecek ve yangınımı söndürüverecekmişsin zehabına kapılıyorum. Meçhul ikliminin emsalsiz kıyılarının güzelliğini davet ediyorum düşlerime. O iklimden hayal meyal el ediyorsun…



Bin bir gecenin birinde çıkıp da gelsen viran hanem mamur olur. Nefesin nefesime karışsa mucize kabilinden nice güzellikler yeşerir çorak iklimimde. Seninle yıldızlı bir Semerkant gecesinde el ele yürürüm. Muhteşem yapılar hayran kalır birlikteliğimize. Yıldızlar ayrı bir şevkle parıldar gök yüzünde.Sana Şirazlı Hafız’dan beyitler, Ömer Hayyam’dan rubailer okurum. Araya İstanbul’u bir zümrüt güzelliğinde eklemek için, Nedim’den gazeller serpiştiririm. Kuşkusuz yine kıskanır seni prensesler ,eceler… İşte “aşkımın nadide çiçeği” nice zamandır hasretinle bu minval üzere geçmekte günler. Düşen her takvim yaprağı hasrete hasret ekler…



Başka iklimlere revan olduğundan beri, gece Leyla’nın gözünden kara. Ay bahtımıza ağlar. Çöl kızları,saçlarını salmak ister mavi serin sulara, hep seraba takılırlar. Gece üşür düşleri, gündüz hayalleri kavrulur. Saçlarından, ikimiz için hasret sancağı dokurlar. An ,mekan ,zaman kavramları anlamını yitirir. Artık hüzündür misafirimiz. Sen, başka iklimlerde üşürsün ben hüzün mevsiminde yanar tutuşurum sensiz. Sensizliğin hikâyesi anlatılır hep iklimimde, kahramanı sensin. Ellerin düşer çoğunlukla hayalime. Sonra ışıl ışıl gözlerin takip eder ellerini. Sen ne zaman teşrif edeceksin iklimimi aşkımın nadide çiçeği?! Yağmurdan sonra mı Önce mi?!



Artık, çık gel gittiğin meçhul diyardan. Kıskandıralım Doğu’nun gizemli masallarını. Alt üst edelim falcıların fallarını. Yüreğimde büyüdüğün gibi, çorak iklimimde de boy ver nadide çiçeğim. Cümle çiçekler eşlik etsin albenine. Tarih düşsün vakanüvisler beraberliğimize. Güzelliğin anlatılsın yedi iklimde…
Ankara,13.08.2010 İ.K

( Aşkımın Nadide Çiçeği başlıklı yazı İbrahim Kilik tarafından 14.08.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.