İlk balkonlu evi işimiz gereği misafirliğe gittiğim on bir yaşımda tanıdım. Mahkum hücrede nasıl yatar ? Bilemem; ama boğucu bir dünya olduğu muhakkak. Çevreyi iyi tanımadığım için korkup ayrılamadığım bir günümü o balkonda geçirmek zorunda kalmıştım. O anda yaptığım iş elime geçirdiğim bir tahta parçasıyla demir parmaklıkları dolanarak melodi tutturmak oldu. Arkasından ikaz edildim ve mahkumiyetim gün batımı son buldu.

Çocukluğumun böylesi bir mecburiyete mahkum olmadığına hala sevinirim. Çünkü ben gerçek bir çocuk gibi büyüdüm. Oyuncaklarım çamurdandı, teknelerim kağıttan, uçurtmamı kendi ellerimle yapmış, ilk bisikletimi kendi kazancımla almıştım. Bütün oyuncaklarımın ustası bendim. Ben sahici bir çocuktum. Bana beş yaşımda insan diye güvenip, önüme yirmi kuzu sürdüler, gönlümce otlattım onları, güvenip yedi yaşımda elime kürek verdiler bostan suladım. Haziran geceleri toprak işleme pahasına toprakla köyden kilometrelerce uzakta koyun koyuna yattım. Göğün derinliklerini keşfettim. Adam yerine koyup on iki yaşımda ev kiralayıp şehre okumaya gönderdiler.

Çocukken bunların birer fetih olduğunu tabiidir ki anlayamazdım. Büyüdüm ve çocukluğumdaki kadar hiç hür olmadığımı henüz anladım. Çünkü ben çocukluğumda bütün coğrafyanın hakimi idim. Ağaçlar benim için büyür, dereler benim için çağlar, koyunlar benim için kuzulardı. Vadiler benim için korkunç, dağlar benim için yüceydi. Güneşi benim için doğuyor diye bir sabah kucaklamak için yola çıktığımda beş yaşıma henüz basmıştım. Dağların ardında yine dağlar olduğunu, güneşin öteler ötesinden geldiğini o gün anlamıştım. Artık ninemin masallarını daha güzel dinliyor ve anlıyordum. Devlerin dünyasından da o gün ürkmüştüm.

Evet ben geniş coğrafyada Anadolu’nun biraz kavruk bir toprağında çocuk gibi ağlamış, çocuk gibi gülmüş, sevmiş, sevilmiştim. Sahici bir çocukluk geçirdiğimi çocuklarım olunca anladım. Delikanlılık çağına kadar daracık balkonlara mahkum edilen çocuklar...Etme, yapma, çıkma, bakma! Tekerlemesi ile uğuldayan, bunalan, daralan, oradan ders kitaplarının sığ dünyasına mahkum edilen çocuklar, çocuklarımız... Delikanlılık çağına gelince, yahut mekan değiştirince delilik vehmine kapılmış bir takım çılgınlıklara yeltenen gençlerimizi de henüz anlıyorum. Bu bir takım çılgınlıklara yönelme iç güdüsünü bu daracık balkonlarda yakaladım.

Bir tecritler dünyasında yaşıyoruz. Tabiatı üç beş çiçekle nasıl saksılara mahpus etmişsek, çocuklarımızı da coğrafyadan kopararak daracık balkonlara mahkum etmişizdir.
Çiçeklerin dili yok söyleyemezler, ya çocuklar?...
( Balkon Çocukları başlıklı yazı HayrettinYazcı tarafından 19.09.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.