Özlemek bir şeyleri, özlemek birilerini nasıl da yakar içimizi...

Arnavut kaldırımlı dAr sokaKta geçen çocukluğumu düşünürken Pullu Mektuplarımızı evlerimize getiren POSTACI’larımız geldi geçti gözlerimin önünden...
...

Evlerimizde sadece kocaman radyoların olduğu dönemlerdi, bizlerin çağı.Tv yoktu, cep tel hiç yoktu, tel kalbur üstü kişilerin evlerinde vardı.Çamaşır makineleri bazı kişilerin evlerinde bulunmaktaydı. Annelerimiz leğende çamaşır yıkamaya başladıkları gün akşama kadar sürerdi. Buz dolaplarımız da yoktu biz bahçemizdeki kuyumuzu buz dolabı gibi kullanırdık.Babam fileyle karpuz kavun bırakırdı kuyuya. Kasaplarımızdan talaşlı buz alıdığımı çok iyi hatırlıyorum, testereyle keserlerdi ..Elektirik süpürgelerimiz de yoktu.Titiz annem süpürgeyi ıslatıp temizlerdi evimizi, toz kalkmasın diye. Kışları da karla süpürürdü , bizim çocukluğumuzda ağır geçerdi kışlar. Ütümüz vardı lüksümüzdü o; bir gün siyah önlüğümü ve beyaz okul yakamı ütülemek istemiştim , serçe parmağım yapışmıştı , deftere yazı yazarken çok sızlardı.Kömürlü ütü dönemini hayal gibi anımsıyorum. Müzik sadece radyodan dinlerdik. Halamların teyp ve pikabı vardı ; halamlara gideceğimiz gün çok mutlu olur heyecanlanırdım.Ah babam bize de alsa diye.Almanya’da çalışan kiracımızdan transistörlü radyo getirtecekti babam sınıfımı pekiyi ile geçersem. Kulalıklı radyoma kavuşmuştum , tatil bitince arkadaşlarıma kulaklıklı radyomu anlatacaktım. Kocaman radyomuza boyum yetişmediği gibi aile büyüklerimiz çat diye kaparlardı, derslerimize engel olur diye.Kulaklıklı radyom benim bilgisayarımdı her şeyimdi...Postacı’larımızı özledim derken meğer neleri de eklemişim özlemlerime...

Ah POSTACI’larımız...

Sokaklarımızın renkleri, çocukluğumun cümbüşü, aile fertlerimiz gibi yakındı bizlere. Her gün sokaklarımızda rastladığımız , o parka yeşili elbiseleri , şapkalarıyla, postacı çantalarıyla, ellerinde demet demet mektuplarıyla ne kadar sevimliydiler.Bize çok sık mektup gelirdi o günkü adıyla (Yugoslavya’dan). Babannemin tüm ailesi o ülkede yaşıyordu, gün aşırı mektup getiridi postacımız.Özlem , gurbet, hasret kokardı mektuplar. Karakışlarda haftada bir ulaşırdı mektuplar.Babaannem çok ağlardı her mektup geldiğinde.Yazarken mektup ailesine hıçkırıkları kulağımdadr. Babam bana tatil hediyesi pul defteri de almıştı, bayram, yeni yıl, (Yugoslavya’dan )gelen gurbet mektuplarının pullarını , geceden suya bırakırdım , sabah suda yüzerler, alır kurutur pul koleksiyonuma sıralardım. Minik şeylerle mutlu olan çocukluğum...

Postacı’larımızı sokağımıza geldiğini görünce bir solukta yanına koşar, Raife Tuncabayın’a mektup varmı diye sorar, varsa üç katlı evimizin merdivenlerini nefes nefese kalıp, çıkarken evimizi ayağa kaldrırdım mektup geldi diye. Babannem de bana elli kuruş bahşiş verirdi müjde parası, arkadaşlarım yanıma koşuşur hadi Oya bize dondurma alsana paran çok . El arabalarıyla beyaz önlüklü, başlarında beyaz şapkalarıyla dondurmacılarımız vardı , saat dörttten sonra bizim sokağa geilrlerdi.Arkadaşlarımla taş duvara dizilip dondurmacı beklerdik.Elli kuruşumla beş arkadaşıma dondurma ısmarlardım. En son ben kendime limonlu , vişneli, çikolatalısını alırken bir kaşık fazla verirdi dondurmacı , benim dondurma külahıma...

Sevgili Postacı’larımız sizleri öyle kalben özledim ki; gelsenize gene, mektup getirsenize bize o Arnavut kaldırımlı dar sokağımıza...

Sevgili’

Teknoloji çocukları , sizler çok şanslısınız belkide , bizlerin şansızlıkları çok büyük mutluluklardı inanın. Sizlerin sokaklarnızda gezen , sizlere mektup getiren, o heyecanları yaşayan çocukluğunuz malesef yok...

Sanırım mektup yazmayı da az biliyorsnuz, gereksim duymuyorsunuz, edebiyat derslerinde belki de okuyorsunuz tuaf tuaf gülüyorsunuzdur.Sizlerin ışıklı sayfalarınız varken kim mektup yazar kim bayram tebrikleri yollar ...

Babannem yok, babam yok, POSTACI’larımız yok arkadaşlarım saklandılar, kayboldu çocukluğumuz , ne paha biçilmez mutlu günlermiş...

Postacı’larımıza sevgilerimi demetledim...

Yarın bir değişiklik yapalım iki satır mektup yazalım sevdklerimize , ne dersiniz sevgili okurlar..?

Oya Gedik

İst / Türkiye
( Pullu Mektuplar! başlıklı yazı Oya GEDİK tarafından 31.01.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.