İSTİKBALDE KÜLTÜR
ve
DEVLETİMİZ (*)
Şakir Albayrak

Türkiye’de düşünce akımlarının özellikle Tanzimattan sonra ortaya çıktığı görülür.bunun böyle olmasının sosyolojik sebepleri vardır.
Düşünce tarihi incelendiğinde felsefi doktrinlerin ve filozofların bunalı dönemlerinde ortaya çıktıkları görülmektedir.Bunun sebebi var olan bunalımı ortadan kaldırarak toplu huzura kavuşturmak arzusudur.
Fakat filozoflar ve felsefi sistemlerin birbiriyle çelişerek devam ettiği bilindiğine göre toplumlar huzura kavuşturulamamıştır.
Türkiye’de düşünce akımlarının Tanzimat yıllarına tekabül etmesi Türk toplumunun bu yıllarda buhran içinde olduğunu gösterir.Bu,tarihen subut bulmuş bir gerçek olduğu gibi sosyolojik bir gerçektir de.
Bir milletin temelini teşkil eden kültür olduğuna,kültür millet,in hayat ideallerini teşkil ettiğine ve hayat pınarı olduğuna göre kültürü zaafa uğramış,hayat pınarı bulanmış,hayat idealleri sarsılmış bir toplumun yaşama şansı ,istikbali kucaklama şansı azalmış belki de kalmamış demektir.Bu gerçeği Gazi Mustafa Kemal Atatürk”Cumhuriyetin temeli kültürdür.” sözü ile dile getirmiştir.
İşte Tanzimatla başlayan fikir cereyanlarının mensupları istikbali garantiye almak arzusundan millet hayatını ilgilendiren bir tefekkürün içine bilerek,isteyerek kurtarmak ümidiyle girmişlerdir.Bu anlayışın yanında Türk kültür ve medeniyetini Batı’nın kopyası haline koymak isteyenler de olmuştur.
Sonuç ne olmuştur? Mukadder akibet değişik iç ve dış siyasi sosyal nedenlerle tecelli etmiştir. Osmanlı devleti yıkılmış, hakimiyet sahasındaki kavimler devleti yıkanlar tarafından sömürgeleştirmiş; biz ise bu sonun sonunda Batı ve Kuzey emperyalizminden kendimizi kurtarmışızdır.
İSTİKBALDE KÜLTÜRÜMÜZ

Bugün bildiğimiz bir gerçek varsa o da Türk kültürünün gelecekte hakim, dünyada söz sahibi bir kültür olacağıdır. Çünkü devletimizin temelidir kültür.
Fakat bugüne kadar Türk kültürünün uğradığı haksızlık 20. asır ilmi çalışmalarının da uğradığı haksızlık sayılmalıdır. Neden denilecek olursa, kültür ve medeniyetimiz hasımlarımızın siyasi denilecek olursa, kültür ve medeniyetimiz hasımlarımızın siyasi düşmanlıklarına ilmi sahada destek olan bir kısım –ki çoğunluk-Batılı sözde aydınlar tarafından yukardan aşağı sırsıvama kara fırça ile karalanmakta, gerçekler gizlenmeye çalışılmaktır. İlim adına bunların yapılması ilme haksızlık olmaz da neye haksızlık olur?
Halbuki istikbalde hakim kültür olma şansımız geride bıraktığımız dev adımlardan kalan izlerden anlaşılıyor. Ama Batı Haçlı-Katolik, Ortodoks zihniyeti bu gerçeği teslim etmiyor. Bizi hukuken bağımsız, ekonomik olarak bağımlı ve Pazar kabul ediyor.
Gerçekten bitaraf bir ilmi çalışma Türk kültür ve medeniyetini Batı-Kuzey medeniyetleri ve değerleri ile mukayesesini yine bitaraf olarak ve hakkıyla yapsa haklılığımız ortaya çıkmış, ilim alemi aydınlanmış olur.
Batıda bu gerçeği görmüş olanlar da yok değildir.
Batı medeniyeti ve kültürünün öldüğünü ilan eden kültür tarihçileri, antropologlar da vardır. Mesela: O.Spengler, A.Toynbee…
…Fakat Türk kültür ve medeniyeti düşmanlığını hala muhafaza eden Batı emperyalizminden yana olanlar bu gibi düşünürleri ‘ümitsiz’ ilan etmişlerdir. Neden ümitsiz? Batı medeniyeti ve kültürünün yaşayacağından. Halbuki bir gerçeği yok farzetmek onun ortadan kalkmasını sağlamaz, aksine inkarcının aldanmasını ilan eder.
Batı kültür ve medeniyetinin yıkıldığını ilan eden bu düşünürlerin kanaatine göre bu var olan mutantan batı maddeten de toplum olarak yerini başkalarına bırakacaktır. Ama, kime? Bunun vabanını bir zamanlar tarih vermişti. Tarih tekerrürdür görüşü bildiğine göre cevap malumdur.
Ümitsizler diye adlandırılan bu düşünürlerin Batı kültürünün ölüm fermanını şöyle adlandırabiliriz: Bunlar Batı öldü, diyorlar. Ama Avrupa hala ayakta. Bu nasıl olur? Bir ağacı keseriz. Ama elimizdeki yine ağaçtır. Fakat bu ağaç için mevsimlerin hiç önemi yoktur. Ne kadar itina etsek de, ne kadar korusak da bu, mutlaka ağaç özelliğini kaybedecektir. Biz onun ancak bir müddet daha yaşamasına sebep oluruz o kadar. Batı kültür ve medeniyeti de böyle olacak. Merhum Mehmet Akif bu gerçeği şöyle dile getirmişti:”ULUSUN! KORKMA, NASIL BÖYLE BİR İMANI BOĞAR / MEDENİYET DEDİĞİN TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVAR.”
Tek dişi kalmış bir canlının ömrünün bitmesine ne kadar kaldığı yine tahmin edilebilir. Akif, Batı kültür ve medeniyetinin hem emperyalizmi ile birlikte yok oluşa sürüklendiğini haykırıyor.
Elbette zulüm paidar olmaz…


KÜLTÜR
Kültür, nedir diye sorabiliriz. Bunun çeşitli tanımları vardır. İnsanlığın maddi ve manevi unsurlardan oluşan beşeri dünyasıdır, diyebiliriz. Öyle bir dünya ki burada manevi unsur devamlı ağır basar. Yani insan düşüncesine ve alet yapıcılığına konu olmuş eşyanın tamamı kültürdür. Maddi cephesi maddi kültürü, manevi cephesi manevi kültürü oluşturur. Eşyanın her biri ise ayrı ayrı kültür fenomenidir. Sorokin bu ayrımı; maddi kültür, ideolojik kültür ve ameli kültür diye yapar. ‘Bunalım Çağında Toplum Felsefeleri’ adlı eserinde Sorokin, insanın yaptığı her türlü alet, eşya mabetler... maddi kültürü, insan bilgi ve düşüncesine konu olan ve icra safhasına konulmamış şeyler ideolojik kültürü ibadetler ve benzeri gibi yaşanan kısmın ameli kültürü teşkil ettiğini belirtir. Biz ise bunların tamamına beşeri dünya diyebiliriz. Bu, ise bir toplumun kültürünün bütününü teşkil eder, aynı zamanda toplumu karakterize eder.


HAKİMİYETİMİZİN ŞARTI

Cihana mührünü basmış bir kültür ve medeniyetin mirasçılarıyız. Devletin temelini de kültür oluşturmaktadır. Bizim kültürümüz maddi ve manevi cephesiyle yücelmemizi ve yükselmemizi sağlayacak kapasitededir.
Geleceğin hakim bir milleti otoriter bir devleti olmak istiyorsak, Cumhuriyetin temeli olan, hayat ideallerinden oluşan, yaşama pınarımız olan kültürümüze sahip çıkalım. Onu öğrenelim, çökmekte olan Batının depdebesi gözümüzü yarasa gözüne çevirmesin. Bunu özellikle günümüz aydınları, yarının büyükleri ve aydın namzedi gençlerimiz, öğrencilerimiz dikkat etmeli, yabancı ideoloji ve akımlardan kendilerini korumalıdırlar.
İstikbalde millet olarak var olmamız bu temel şarta bağlıdır. Aksi halde yok oluşumuz kaçınılmazdır.
“ MİLLİ KÜLTÜRÜN HER ÇIĞIRDA AÇILARAK YÜKSELMESİNİ TÜRK MİLLETİNİN TEMEL DİREĞİ OLARAK KABUL EDECEĞİZ. TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN TEMELİ KÜLTÜRDÜR.” K. ATATÜRK
(* )1980-1981 Savaştepe Öğretmen Lisesi Yıllığından



( İstikbalde Kültür başlıklı yazı Şakir Albayrak tarafından 28.04.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.