Sevdaya uzak uçtuğum
dağların,
Sert yamaçlarında
üşüyen tüylerimle hissettim hep aşkın gözyaşlarını.
Direndiğim olmazların
zirvesinden bakmaya çalışıp sevdanın yedi rengine;
Taklalar atarak
yuvarlandım hep, soğuk yüreklerin sert kayalıklarına.
Yine de uçmadı
uçurtmalarım, yine de yetmedi kanatlarımın hak gücü;
Sevemedim
yığılmaların leşi olduğum manşetleri ve dirilmedi hiç monaroza.
Büyük iskenderin
zırhındaki hibe gibi saklı kalmış ıspartaküs düşlerle,
Kuramadım yüreğimin
romasını, yıkamadım şeytan aşkının bizans kalesini.
Kapıldığım bir
rüyanın son saniyelerinde kalıp saatlerce,
Yeniden çizmek
istedim tüm kahramaları, binkez öldürmek istedim uyandığım sabahları.
Göz kırpan gecenin
ter içinde kalışına şahit olduğum yataktan doğrulmak,
Bir bardak suda önce
boğulmak sonra dirilmek hiç istemedim, isteyemedim.
Sıkıldı mısralarım
yıldızı konuşmaktan, yataklara düştü güneşin yağmurları,
Benim dışımda herkes
gökler gürlesin, dünya kabuk değiştirsin istedi
ama olmadı;
Dinlemedi bulutlar,
esmedi işte istediğim rüzgarlar.
Tabiat ana ağladı,
gören gözler çağladı, hatta bilmeyen yürekler dağlandı;
Kilidi bozuk kalbimin
çözülmedi düğüm aynası, yıkılmadı inancımın saman kulesi.
Yaktım yanmadı,
yandım olmadı, savdım aldırmadı.
Çok isterdim bir
girdapta sır olup kaybolmayı lakin;
Kıramadım ki şu
kalbimin kalemini….
Bülent KAYA