BİR YOLCULUK HİKÂYESİ

Ahmet İlhan [email protected]

Doğuda yer alan ilçelerimizden birine gitmek için yola çıktık. Önce Doğu’da yer alan tüm ilçe ve köylerimizin sakinlerinin yaptıkları gibi, Doğu Garajına gitmek için belediye otobüslerinin kalktıkları durağa gittik. Eski stadın yanında ağzına kadar dolu otobüse zar zor bindik. Otobüstekiler bu yolculuğa alışmış görünüyorlardı. Ellerinde poşet araç gereç türü şeyler vardı. Otobüsün içini bir köylü gürültüsü almıştı. Ya aynı köyden olanlar, ya da tanış olanlar yüksek sesle konuşuyorlardı.

Otobüs doğu garajına vardığında, gideceğimiz dolmuşun kalkmasına yarım saat vardı. Yazıhanelerin önü değişik ilçe ve köylere gidecek minibüslerle doluydu. Etrafta köylerine gitmek için bekleyen köylüler vardı. Ya hal hatır soruyor, ya da şakalaşıyorlardı. Bir an bu doğu ve batı garajı icadını düşündüm. Sanki köylüleri, şehirlilerden ayırıyormuşuz gibi geldi. Köylülere köylülüklerini hatırlatıyormuşuz gibi geldi. Her nasılsa köylülerle şehirlilerin arasını ayıracak bir yol bulmuştuk. Onları bir kenarda tutuyorduk. Onları bir yerlerden toplayıp o yere getiriyorduk. Şehrin merkez ve taşra nüfusları düşünüldüğünde trafik sıkışıklığı bahanesini haklı kılacak kadar yoğun bir geliş gidiş var mıydı? Bunlar rakamlarla tespit edilmiş miydi? Yapılan doğru muydu? Ne kadar tartışılmıştı?

Kara kıvırcık saçlı minibüs şoförü yolcuları çağırınca düşüncelerimden uyandım. Hem yolcular, hem de şoför çok neşeliydiler. Aralarda dolduktan sonra minibüs hareket etti. Şoför burnuyla kokluyormuş gibi yaparak yolculara sordu:

—Size de geliyor mu? Bana bir ilaç kokusu geliyor. Yolcular da kokluyormuş gibi yaptılar.
—Hayır, biz öyle bir koku almıyoruz. Şoför dikiz aynasından yolculara bakarak devam etti:
—Bu Ramazan başımıza bir iş geldi. O gün yolculardan biri elma ilacı almış. Kovada sallanan ilaç taşıp, koku yayılınca yolcular bir hal oldular. Yolcuların tümünü ırmağın kenarına yıktım. Hepsi boşaltıyorlardı. Oruçları da heba oldu. Benim yanımdaki cam açık olduğu için bana bir şey olmamıştı. Onun için sordum.

Yolculardan biri akşama köyden dönüşün hangi saatte olacağını sordu. Yanımdaki arkadaşıma baktım. Gittiğimiz yer bir ilçeydi. İnsanlar yaşadıkları yerden hala köy olarak bahsediyorlardı.

Şoför yolcuların hepsini isimleriyle tanıyordu. Yolda bir kadın, yol üzerindeki bir köyde indirildi. Yolcular şoföre takıldılar;
—Biraz aşağıda indirseydin de yürüseydi, dediler. Şoför;
—Hasta zavallı. Daha geçenlerde ameliyat oldu. Bakmayın bugün diri göründüğüne. O gün hali çok perişandı, diyerek cevapladı.
Yolculuk boyunca hani köylerin çok meşhur lakapları vardır ya her kimse lakabıyla anılır. Öyle lakaplarla ifade edilen yarenlikler dinledik. Vaktin nasıl geçtiğini bile anlayamadık.

İlçeye vardığımızda Belediye Başkanını ziyaret ettik. Niyetimiz yeni seçilen Başkana hayırlı olsun demekti. Yeni Başkan kolları sıvamıştı. Kaymakamlığa ilk başlayan ve büyük bir heyecanla işe koyulan kaymakamlar gibiydi. Ancak olumsuzluklar kolunu kanadını kırıyordu. Daha başlar başlamaz bir şokla karşılaşmışlardı. Gelirleri, nüfuslarına orantılı hale getirilmişti. Gelirleri personel maaşlarının yarısını bile karşılamıyordu. İlk aylıklar yarım olarak ödenmişti.

Başkan bir ayını bile doldurmadan nasıl bir işle karşı karşıya olduğunu anlamıştı. Kendisini tanıyorduk. O zorluklar karşısında pes edecek biri değildi. Ben ne yazacağımı düşünürken O espriyi patlattı;
—Köyün Belediye Başkanı ile görüştük yazarsın dedi. Hep beraber gülüştük. Şirin ilçemizi ardımızda bırakırken Başkanın kahırlı kahkahaları kulağımda çınlıyordu.
( Bir Yolculuk Hikayesi başlıklı yazı ahmet-ilhan tarafından 3.07.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.