BİR LİRALIK DÜŞ

—Galip Ağabey yok mu?
—Dışarıda
—Niçin arıyordunuz?
—Şeeey! O gelin demişti.
—Şu an yok. Ya bekleyin, ya da pazartesi gelin.
Sorduğu kişi uzaklaşıp gitti. Ne de çok gelip giden vardı. Başka kime sorabilirdi? Acaba birine daha sorsa kızarlar mıydı? Kızının elinden tutup köşeye çekildi. Soğuk havaya rağmen, giyimleri iyi değildi. Üşümüşlerdi. Kızın yanakları soğuktan al al olmuştu.
“Beklemeliyim” diye düşündü. Ta Eskişehir bağlarından gelmişlerdi. Üstelik dolmuş paraları olmadığı için yürümüşlerdi. Zaten zor gelmişlerdi. Bir daha nasıl geleceklerdi? Kocası birkaç aydır işsizdi. Hazıra dağlar dayanmıyordu. Elde avuçta olan da bitmişti.
O ilk defa böyle bir durumla karşılaşıyordu. Kime, nasıl gideceğini de bilemiyordu. Hele nasıl isteneceğini hiç bilmiyordu.
Kurban Bayramında, komşularının demesiyle bu Galip Ağabey çokça et getirmişti.”Başka ihtiyacınız olursa gelin, yardım edelim” demişti. Burası öyle yardım yapılan bir yerdi. Belki yağ, zeytin, peynir verirler, çocukları sevindirirlerdi. Hele de oğlunun çok istediği helva da olursa, pek güzel olurdu. Okuluna beslenmesine koyardı. Gerçi kendisi köyden gelen pekmezle helva yapıyordu ama ondan da usanmışlardı.
Köşedeki kanepenin kenarına ilişmişlerdi. Kızı çoktan uykuya dalmıştı. Eli boş eve dönmeyi gözü yemiyordu. Artık iyice akşam da yaklaşıyordu. Hala Galip Ağabey gözükmüyordu.
İçinden “bu kadar adam var, birisi ilgilense de verse olmaz mı” diye geçirdi. Kalkıp birkaç kişiye daha sordu. Kimse Galip Ağabeyin ne zaman geleceğini bilmiyordu.”Mutlaka gelir” dedi birisi, “çantası burada”,umutlandı. Yüzündeki hüzün belli belirsiz bir sevince dönüştü. Sevinci çok sürmedi. Bu sefer kafasına başka bir düşünce üşüştü. Yapılacak yardımı nasıl götürecekti? Sırtına alsa, o kadar yolu nasıl aşacaktı? Gelirken yokuş aşağı yürümüşlerdi. Üstelik elleri de boştu. Şimdi bir de ellerinde yükle nasıl gideceklerdi?
Kızını uyandırmaya çalıştı:
—Kalk kızım. Hadi gidiyoruz. Kız gözlerini ovuşturdu. On yaşında kadardı.
—Bir şey almadın mı? Dedi. Anne biraz öfkeli,
—Bir şey almadık. Alsak nasıl götüreceğiz?
Umutsuz katlılar. Merdivenlerden birkaç basamak indiler. Bir ses onları çağırıyordu.
—Bacı Bekle! Galip Ağabey şimdi telefon etti. Bekleyen var mı diye sordu.
Genç kadının gözleri parladı. Sesin geldiği tarafa yöneldi. Yardım alacaklardı nasıl olsa. Yardım yapanlar, nasıl götüreceğini de düşünürlerdi. O kadar yardımı yapanlar bir liralık dolmuş parasını da verirlerdi.
( Bir Liralık Düş başlıklı yazı ahmet-ilhan tarafından 11.07.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.