Yaşam kendi kıyılarında akan bir nehir gibiydi. Çırpındı insan hem nehrin içinde hem dışında. Her gün doğumlarında başka hislere uyandı. Nehir deli arzularına coştu kabardı. Sakinlediğinde yorgundu dinlendi. Ve nehir yatağı kurumaya başladığında ise kıyıları terk etti. Bir damla su kadar elzem sevgiyi aramalıydı, çünkü ölümden önce yaşayacak ve mutluluğu sevgiyle yakalayacaktı. Ama yanıldı insan dünyevi arzuları, insani erdemlerini zapt etti. Bildiğinle bilmediğinin arasında sıkıştı kaldı.
 

Ne bildiğini öğretti ne bilmediğini öğrenmeye çalıştı. Dünya tüm etkileyiciliği ile sundu kendini insana. Tabiat efsunlu bir şarap gibi ürettiklerinle sarhoş etti. Öylesine büyük bir bolluk vardı ki; yenilen içilenden öte göz alabildiğince tarifi imkânsız güzellikler, insan için secde ediyordu neredeyse. Hepsi benim dedi ya da hepsi benim olmalı paylaşmak paylaşarak çoğalmak değildi istediği. Kendi hülyasında yarattığı putlara cahil iradesi ile güç verdi taptı.
 

Aslında inanmıyor sadece inandırıyordu bu toplulukların içinden çıkan cin fikirli insanlar inanmadıklarına inandırmayı kendine iş edindi. Bomboş bir kitabın içine doldurulan kehanetler ve o kehanetleri uyduranlar kutsal ilan edildi.Yanlış yer de kullandığı kabiliyetleri insana azap olarak geri döndü. Cehalet asasını verdiklerinin kölesi olarak, hak ettiğinden daha azı ile yaşamaya mecbur edildi. Diğerlerini kışkırttılar bildikleri için değil bilmediklerini öğretmek için ulema kesildiler.
 

Yaşam devam ettikçe Yaratan insanın gelişimini tamamlamasına müsade etti. Dünya daha da güzelleşti nefis tadını coşturacak nimetler sunuldu insana. Ve yemyeşil bir doğanın ahengi içinde korku kızıl bir alev oldu. Doğa var olan gücünü gösteriyor bilinmeyeni keşfetmesi için insana afetlerle geliyordu. Bir çokları yine kehanetlerle hurafe inançlarını yaydılar.
 

Sisli bir bulut gibi insanlığın üzerine çöken garabet ürkütücü bir hal almaya başladıkça cehalet çıldırdı. Kara bir çağdı o süreçte yaşananlar, ölüm fütursuzca aldı canları. Ve insan kendi medeniyetini yarattı gelişti şeklen beynen kabiliyetlerinin farkına vardı. Akıl hükmetmeye başladı insanlığın geleceğine. Bilim tabiatın verdiği her ipucunu takip etti ilerledi.
 

Yeni bir çağ açıldı.Yaşamı kolay kılacak icatlar yeniliklerle insan gücünün egemenliği başladı. Artık yaşam kendi kıyılarında akan bir nehir gibiydi. Dünya keşfedildikçe artan güzellikler yine çirkin ruhlu fanilerin iştahını kamçıladı. Zapt etmek hükmetmek, sahip olmak, ezmek güçlü zayıfın efendisi oldu. Tanrılaştı kendi nefsinde. Şimdi milyarlarca tüketilmiş zaman var ve yok edilmiş güzellikler. İnsan ve dünya sona hazırlanırken insan suçlarının bedelini dünya felaketini bekliyor.Ve mucizesini..Yeniden yeşermek için gelecek nesillere.Gün ışığı bir kez daha,bir şans daha günahsız insan yavrularına!!

Ş.AYDOĞAN ( GÜLCENAZ )   YALOVA / 17.9.2011
 

( Yaşamın Kıyılarında başlıklı yazı Şükran Aydoğan tarafından 17.09.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.