Koşuşturmalarla geçiyor ömrümüz. Kendimize zaman ayıramıyoruz. Kendimize zaman ayırıyorum diyen insanlar bile kendilerine ayırdıklarını iddia ettikleri zamanlarda başkalarını ve işleri düşünüyorlar. Çağımızın hastalığı bu olsa gerek. Sırf bu yüzden bir zaman makinesine binip geçmişe gitmek istiyorum. İnternet ve televizyon bağımlılığım var evet, ayrıca otomobilsiz, sigarasız ve kahvesiz de yapamıyorum. Tüm bunlardan ayrılmak elbette ki kolay olmayacak. Ama beynimin dinlenmeye ihtiyacı var. İnternetten, televizyondan, telefondan, otomobillerden, otobüslerden ve işlerden uzak birkaç seneye ihtiyacım var. Kendimi dinlemeyeli çok ama çok uzun zaman oldu. Dünyayı dinlemeyi ise hiç denemedim. Varsa yoksa iş, iş, iş. Dinlenme zamanlarında ise internette sohbet etmeler, yeni çıkan ürünleri almalar ve bilgisayar oyunları. Bundan binlerce yıl sonra insanlar fosillerimize ulaştıklarında fare kullandığımız parmaklarımızın aşındığını ve beyinlerimizin pelte halini aldığını görecekler. Ayrıca gözlerimizin de bozuk olduğunu. Kilo vermek için bile internete yani bilgisayarlara başvuruyoruz. Sigara bırakma, kilo verme programları var. Keşke küçük çipler olsa da bedenimize takabilsek değil mi? Hızlı yaşam kültürü hepimizi esir almadı mı? Şehrin gürültüsünden ve hızlılığından kaçmak için doğduğumuz sakin ve terk edilmiş yerlere gittiğimizde şehrin gürültüsünü oraya da taşımıyor muyuz? Her şeyin hızlı olmasını istiyoruz. Hızlı ulaşım, hızlı iletişim, hızlı yemek, hızlı iş. Beklemeye tahammülümüz yok. Çünkü acelemiz var. Bu yüzden kimse roman okumuyor. Roman özetleri dururken okumanın ne manası var ki zaten diye düşünüyoruz. Çocuklarımız bile masal dinlemiyor. Masallar sıkıcı geliyor çocuklarımıza. Bilgisayar oyunları ve çizgi filmler dururken masal da ne oluyor sanki?

Hayatımız ‘’copy and paste’’ kopyala ve yapıştır hızında. Gerçek yaşamın bu kadar yavaş olması canımı sıkıyor. Çift çekirdekli ve gayet hızlı bilgisayar simülasyonlarında yaşasaydık keşke diyoruz. Amelelik diye tabir ettiğimiz işleri hiç kimse yapmıyor, yapmak istemiyor artık. Önceleri masa başı iş diye yanıp tutuşanlarımız bile masa başında bilgisayar yoksa o işi beğenmiyor. Geleceğin en çok para getirecek işi emin olun ki bilgisayar yazılımcılığı filan değil. Bu gidişle herkes yazılımcı olacak zaten. Yazılımlar ciklet gibi marketlerde satılacak. Geleceğin en çok para getiren işleri beden gücünün kullanılacağı işler olacak. Çünkü hiç kimse bedenini kullanarak para kazanmak istemiyor. O ünlü söz şimdilik doğru ‘’ Bedenini çalıştıran yalnızca karnını doyurur, kafasını çalıştıransa zengin olur.’’ Ben yapay zekaya ulaşılacağına inanmıyorum. Yapay zeka hiçbir zaman işe yaramayacak. Çünkü yapay zeka hayatın değişken yapısı karşısında varlığını asla sürdüremez. Bu benim şahsi kanaatim elbette. Teknolojiye karşı değilim. Ama insanoğlu her zamanki gibi abartıyor diye düşünüyorum.

Doğal yaşama ihtiyacım var ve ihtiyacımız var diye düşünüyorum. Bilgisayar başında ordular kumanda eden bir kral gibi hissediyoruz kendimizi. Ama doğa karşısında ne kadar çaresiz olduğumuzun farkına varmak zorundayız. Yoksa yaşamımız tüm anlamını yitirecek ve var olmayan bir dünya içerinde yok olacağız. Kısacası benim teknolojiden uzak bir tatile ihtiyacım var. Ya sizin?
( Copy And Paste başlıklı yazı MESUT ÇİFTCİ tarafından 17.06.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.