Kim takar zamanı?..

Zaman takılır mı?..

Nedir ki zaman? Biz mi zamanla varız, yoksa zaman mı bizimle var?..

Biz mi zamanı harcıyoruz, yoksa zaman mı bizi harcıyor?..

Zamanı öldürdüğünü söyleyenler doğru mu söylüyor?..

 

Vakit ne zaman? Zaman nereye gidiyor, biz nereye gidiyoruz?..

Ne kadar zamansız adamlar var?..

Zaman adamı ne yapar? Adam zamana ne yapar?..

 

Neden kimine yetmiyor ve neden kimileri için bitmiyor zaman?..

Pervasızca vaktini harcayıp tüketenlere bir hesap sorulur mu?..

Vakti kendisine yetmeyip zamanın peşinden koşarak ertesine sarkan yorulur mu?..

 

Zaman üç vakitse; dün, bugün ve yarın!.. Bu üçünden hangisi var elimizde?..

Dünü elinde tutan var mı ki? Peki ya, yarını garanti eden?..

Dün ve yarını geçelim de, bugünün ne kadarına sahibiz acaba?..

 

Bütün bu sorulardan sonra ciddi bir muhakeme kaçınılmazdır!..

Bugünümüz mademki geçmişle geleceğimiz arasında bir köprüdür, öyleyse gerçekten köprünün üzerinde miyiz? Başın da mı, ortasında mı veya sonunda mıyız, diye düşünürsek buna çok net bir cevap vermek imkânsız gibidir…

 

Yaşamamız zamana bağlı iken ve onun içerisinde her şey cereyan edip duruyorken, yokluğu da bizim ölümümüz demek iken bol keseden zamanı tüketmek; aslında acımadan kendimizi harcamak değil midir sahi?..

 

Derd-u gama bulanmış nice zevatın üzerinden bir türlü vakit geçmek bilmezken ve beklenen şafak sökmezken; felekten gece-gündüzleri çalarak sabah ve akşamın olmasını istemeyen ne kadar da çok boş-beleş insan var bu dünyada!..

 

Vakit geçirdiğini ve zaman öldürdüğünü ifade edenlerin hangi birisi hakikaten meşru bir işin üzerinde ve bunu yapabilmektedir?

 

Zaman mı bizi kandırıyor, yoksa biz mi zamanı kandırıyoruz diye baktığımızda ortaya çıkan tablo kocaman bir pişmanlıksa bunun telafisi nasıl mümkün olacak ki?..

 

Dünyalar verilse geçen bir an dahi geriye getirilemeyeceğine göre kimin malını bu kadar keyfi harcıyor ve farkına varmadan sonumuzu hızlandırıyoruz acaba?..

 

Oysaki varlığımızın onunla ancak söz konusu olduğu zaman, belki sahip olduğumuz nimetlerin en başında gelmektedir.

 

Onun için değil mi ki, Yüce Rabbimiz; mutlak zamana yemin ederek (onu hakkıyla değerlendirmeyen) bütün insanların hüsranda olduğunu ifade buyurmuştur(Asr Suresi, 1, 2). Çözüm ve sonuç olarak da Allah Teâlâ, bu zarar ve ziyanın dışında kalabilmek için İnanmak, inandığı gibi yaşamak, hakkı ve sabrı tavsiye etmek gerektiğini vurgulamaktadır(Asr Suresi, 3) aynı surede…

 

Zamanın, önüne alıp sürüklediği zevat değil de, zamanı akıllıca ve asla israf etmeden en büyük servet ve sermaye bilerek inancı doğrultusunda yöneten kişilerden olmak dileğiyle!..

Zamanı boş bırakmaya gelmez!..

Selam ve dua ile!..

 
 
MFK
( Zamana Tutunmak başlıklı yazı MFK tarafından 19.05.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.