En popüler anlamıyla her türlü haksızlık demek olan zulüm, bir şeyi kendisine ait olan yerin dışına koymaktır. Bu da ya onu eksiltmek veya artırmak ya da onun zamanından-mekânından sapmakla olur.
 
Zulüm, az veya çok haddini aşma anlamına da gelmektedir.
 
Ayrıca cehalet, şirk ve fısk anlamında da kullanılmaktadır. Bu da zulümle aynı kökten gelen zulmet kavramıyla ifade edilir ki, sözlükte karanlık demektir.
 
Zulüm birkaç şekilde tezahür eder:
 
1-      İnsanın Yüce Allah’a karşı zulmü:
 
Küfür, şirk ve nifak hali bunların en başta gelenleridir. Rabbimiz zalimleri lanetlemiş (Hûd Suresi, 18) şirki de büyük bir zulüm olarak nitelemiştir (Lokman Suresi, 13). Küfür ve nifakın da zulüm olduğunu biz kullarına bildirmiştir (Tevbe Suresi, 47, 107; Haşr Suresi, 16, 17). Kur’an-ı Kerimde 45 kadar hareket, inanç ve davranışın zulüm olduğu ifade edilmektedir…
 
2-      İnsanların kendi arasındaki zulmü:
 
“Kötülüğün cezası, yine onun gibi bir kötülüktür. Kim affeder, barışırsa onun mükâfatı Allah’a aittir. Doğrusu Allah zalimleri sevmez. (Şûra Suresi, 40)
 
“Ancak insanlara zulmedenlere ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenlere ceza vardır. İşte acıklı azap bunlaradır.” (Şûra Suresi, 42)
 
3-      İnsanın kendine zulmetmesi:
 
“Onlardan nefislerine (kendilerine) zulmedenler var.” (Fâtır Suresi, 32)
 
“Haklarını ihlal edip zarar vermek için boşanan kadınları alıkoymayın. Kim böyle yaparsa artık o, kendi nefsine zulmetmiş olur.” (Bakara Suresi, 231)
 
Aslında bu üç çeşit zulümde de kişinin kendi kendisine zulmetmesi söz konusudur. Bu anlamda Yüce Rabbimiz:
 
“Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmetmişlerdi.” (Nahl Suresi,33)
 
“Onlar bize zulmetmediler, ancak kendi nefislerine zulmettiler.” (Bakara Suresi, 57)buyurmaktadır.
 
Bu çerçevede düşündüğümüzde Yüce Allah’ın, biz insanların emrine amade kıldığı ve hepimize yetecek olan dünya üzerinde insanların bizatihi kendilerinin yaptığı zulüm ve haksızlıklardan ötürü hiç de yaşanılası kalmamıştır.
 
Hikmet-i ilahi Rahman ve Rahim olan Yüce Allah, zalimlere mühlet vererek sınamaktadır… Yani zalimleri hemen cezalandırmamaktadır. Şayet her zulüm olan davranıştan dolayı insan cezalandırılmış olsaydı belki yeryüzünde tek bir insan kalmazdı. Çünkü gerek Allah’a karşı, diğer insanlara ve gerekse insanın kendi nefsine karşı zulmedip zalim olmayan kimseyi bulabilmek imkânsızdır.
 
Şunu unutmamak gerekir ki, Rahman ve Rahim olan Yüce Allah aynı zamanda Kahhar ve Züntikam’dır; “ zulmü ve zalimi imhal eder (mühlet verir) amma asla ihmal etmez !”
 
Yeryüzünde sürüp giden zulme direk müdahale etmeyen Mevlâ’mız, bu zulmün insanların eliyle bertaraf olmasını istemektedir ki, bu anlamda hak ve adaletin tesis edilmesi neticesi ancak zulmün ortadan kaldırılabileceği ifade edilmektedir…
 
“Ve yine de ki: “Değişmeyen hak geldi, sahte ve tutarsız olan amaçsız ve anlamsız olan her şey; batıl da yıkılıp gitti. Zaten sahte ve tutarsız olan batıl, er geç yıkılıp gitmek zorundadır.” (İsra Suresi, 81)
 
Hak ve hukukun olmadığı yerde zulüm var demektir ki, bu da batıl olan bir tutumdur. Yani adalet, hukuk ile tesis edilmeli ki, külliyen batıl ve yanlış olan zulmün ortadan kalkması mümkün olabilsin…
 
Yaptığı zulmün (haksızlığın) yanına kâr kalacağını düşünenler kesinlikle yanılmaktadır. Zira büyüklerimiz;: ‘Küfür payidar olur da zulüm payidar olmaz’ demek suretiyle nasıl ki, en koyu karanlık anı, aydınlığa en yakın ansa; zulmün kemali –olgunlaşması- de elbette zevali –bitmesi- demek istemişlerdir…
 
“Şayet yeryüzünde bulunan her şey ve bununla birlikte bir o kadarı daha zalimlerin olsaydı, kıyamet gününde o azabın kötülüğünden kurtulmak için kesinlikle onu fidye olarak verirlerdi. Onlara Allah tarafından, hiç hesaba katmadıkları şeyler gösterilecektir.” (Zümer Suresi, 47)
 
Gündemde daima bir zulüm varsa ve Yüce Allah da madem hiç kullarına zulmetmezse (Kâf Suresi, 29) kendiliğinden bu zulmün geçmesini beklemek safdillik olur…
 
Sizden kim bir münker (kötülük) görürse onu eliyle değiştirsin; buna gücü yetmezse diliyle onun kötülüğünü söylesin; buna da gücü yetmezse kalbiyle ona buğzetsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir” (Müslim, İman, 78; Tirmizî Fiten, 1I;  Nesaî,  iman 17; İbn Mâce, Fiten, 20).
 
Haksızlık karşısında dilsiz şeytan durumuna düşmemek için herkes üzerine düşen görevi yapmalıdır. Ya değilse zulme rıza da aynı şekilde zulümdür…
 
Günümüzde zulmün haddi hesabı yoktur. En acı olan tablo ise; ama gafletten, ama ihanetten dolayı kendi zalimini besleyip destekleyenlerin görüntüsüdür…
 
Zulmü bitirecek olan yine insanın kendisidir vesselam…
 

 

MFK

( Zulmün Kemali başlıklı yazı MFK tarafından 18.10.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.