Seslerin ıssıza geçen dişleri gıcırdıyor
Haydarpaşa garında...
Ezilse de gölgeler yanlış makasta.
Bekleyişler ustura kesiği
günler saçlarını ortada ayırmış bela...
Fısıldıyorum hasretini esen rüzgara
çekiyorum kokunu içime ölesiye
’Sen ’’ Karışıyor hücrelerime
çığlık çığlığa...
tutuşuyor içimde kardan adam
Çözmek ne zor buzulları
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar...
Karla karışıyor yağmur damlaları
değemeden birbirine..
Ne arayabiliyorum
ne de yazabiliyorum bir tek kelime Açığa alınsa da adım
demirbaş defterinde...
Köprü kuruyorum bir yakadan bir yakaya
hüzünlü bir çiçeği iliştiriyorum ten rengi boşluklara...
Aradığın dünler bırakmıyor beni
seriliyor adımlarının altına
son kez yağmalanıyor ruhum...
Issız yerimde duruyor yelkovanlar
Çiziyorum altını yankının.
nakaratını geri veren plak hayatıma...
Sessiz bir kırağı olup
uyanıyorum sabahlara
Aynı notu düşüyorum düş defterine
bir gülün tersine açılmasıdır solması Seninle tutunduğum hayattan
geri döndürme beni.
Güzelliğini doğurabilir miydi yoksa göğsüm?
Sevi ilmikleri ile döşenen kilimdir sevgin... Terasında açıyor
mor bir bekleyişin içinde sır çiçeklerim.
Zeytin dalları sallanır gözlerimde gizli bir el gibi uzanmak isterim
bulut balkonundan kucağına.
Yanıp sönen ışığınla
düşe kalka giderim.
Senden sonra masal dışı sayfada
yaşatma beni...
Yüklemsiz aşkların kitabında uydurulmuş dökümanlar gibi...
Assa da zaman çaresizliği yorgun kanatlarıma... Sabahın en yeni renginde vesikalık gülüşlerin anarım adını besmele gibi dualarımda
her anımda hasret sancısıyla...
Ferda Özsoy