Ecel nakışlı bedenimi
ay ışığı ile iliklerim göğsüne.
Köprü kurup sabahına
uyanmak isterim
öksürerek yanı başında...



Binip göğün merdivenine
öğütüp uçsuz bucaksız sessizliği
bir dünya doğururum ellerine...



Bekleme salonu yok deseler de umudun
kökü kazınmadı 
bulaşıcı sevda mevsiminin...



Büyülenmiş bir ceylan gibi bakarım zamana
erguvan yangınları büyütürüm nefes alışından
Yüklemin cebinde yakarım öznenin ışıklarını
binlerce düğümde çözerim bir tek sözü...



Dolaşır yüreğinin gölgesinde gözlerim
dur kapama yanlış numara değil
yalnız numara...



Ölüm eski bir zaman sandığı ise eğer
yaşamın en güzel yerine
yaslanma zamanı şimdi sevdiğim...



Endülüs esmerliğinde çay demledim 
hadi gel birlikte içelim 
hayatı en kırmızısından demleyelim...



El yazması şiirlerden atlayalım zamana
Sopayla çizelim kumlara 
sonsuza dek birlikte olacağımız odayı.
Tünekler kuralım en deli renklerden
Güneş yanığı perdelerden 
karacalar inmeden...


Erik ağacının gelin olduğu gün
yoksulluğun toprak döşeli sarayında
yaban çilekleri gibi 
taze bir haberle bezensin dünya...
Ezan çiçekleri bahçıvanlık ederken toprağımıza...



Ferda Özsoy



( Adını Koyamadım başlıklı yazı ferda'ca tarafından 21.08.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.