Okumayı sevmeyen bir toplumun yazar olmayı düşleyen hayalperest çocuklarıydık. Büyümeye direniyorduk. Yağmurlu ve karanlık bir günde ayna tuttuk kendimize ve kendimiz olmadığımızı gördük. Biz değildik; yalnızca ve yalnız benden başkası yoktu aynada.

-          Af edersiniz Beyefendi, rahatsız ediyorsam özür dilerim. Acaba buradan hiç otobüs geçti mi?
-         Evet geçti.
-          Tüh, kaçırdım yine desenize. Ne yazıyordu otobüsün üzerinde?
-          Fırsat yazıyordu.
-          Anlamıştım zaten. Tüh ya çok vakit kaybettim. Ben buraların yabancısıyım da acaba bu durağın adını biliyor musunuz?
-          Evet biliyorum; Pişmanlık Durağı. Siz nereden geliyorsunuz?
-          Biraz ilerde Gençlik Sitesi var, oradan geliyorum. Şimdi geriye de dönemem. Acaba yeni otobüs ne zaman geçer?
-          Hiç belli olmaz, belki hemen belki de hiç.
-          Nasıl yani? Belli bir saati yok mu bu otobüslerin?
-          Maalesef yok.
-         Neyse bende biraz bekleyeyim bari. Hava da ne kadar kapalı bugün, yağacak sanırım.
-          Yok, ben burada hiç yağdığını görmedim.
-          Pardon sizi rahatsız etmiyorum öyle değil mi?
-          Hayır, etmiyorsun.
-          Siz nereye gidiyorsunuz?
-          Bilmiyorum.
-          Nasıl yani?
-          Bilmiyorum. Şu ilerideki eski evleri görüyor musun?
-          Evet.
-          Benim evim oradaydı, belki duymuşsundur; Yaşlılık Mahallesi.
-          Evet, duydum, dedemde orada oturuyor. Biraz bakımsız bir mahalle diye biliyorum.
-          Doğru haklısın, sular arada sırada akar, yollar eski ve taşlıdır, kanalizasyon arada sırada patlar, evlerin hepsi eskimiştir ve her yerde parklar ile hastaneler vardır.
-          Evet.
-          İşte ben orada oturuyordum ve kendimi dün gece burada buldum.
-         Nasıl geldiğinizi bilmiyor musunuz buraya?
-          Bilmiyorum, yalnızca bekliyorum. Bir yere gitmem gerekiyor sanırım.
-          Enteresan.
-          Evet, bence de enteresan. Bir başkası anlatsa anlamaz, benimle dalga geçiyor sanırdım ama öyle. Aslında ben hasta, yorgun, eli ayağı durmadan ağrıyan birisiyimdir biliyor musun?
-          Evet.
-          Ama şimdi kendimi öyle hissetmiyorum.
-          Doğrudur beyefendi.
-          Sizi korkuttum galiba?
-         Hayır, korkmadım, yalnızca anlattıklarınız bana saçma geldi.
-          İnandırıcı değil, değil mi?
-         Sizce? Nereye gittiğinizi bilmiyorsunuz ama bir otobüs durağında bekliyorsunuz? Nereye gittiğinizi bilmiyorsunuz ama geldiğiniz yeri biliyorsunuz? Neden geri dönmüyorsunuz peki?
-          Bilmiyorum, sanırım dönmek istemiyorum.
-          Bir otobüs geliyor.
-          Evet.
-          Bakalım nereye gidiyormuş? Okuyabiliyor musunuz?
-         Hayır, ama sanırım bu otobüse binmeliyim.
-          Ö…L..ÖL…ÖLÜM, evet ÖLÜM yazıyor otobüsün üzerinde. Allah Allah neresiymiş acaba?
-          El etsene dursun.
-          El etmemize gerek sanırım duracak. Belki de bu durakta inecekler var, bakın yavaşladı.
-          Tamam, tanıştığımıza memnun oldum.
-          Sağ olun beyefendi bende, yalnız bir tuhaflık var bu otobüste.
-          Nedir?
-          Baksanıza biniş kapısı var iniş kapısı yok, nasıl bir şey bu böyle?
-          Bu otobüsler böyle olur, demişlerdi. İlerde sende anlarsın. Bence sizde bu durakta fazla beklemeyin. İlerde Umut Durağı var, tavsiye ederim çok sık otobüs geçer oradan.
-          Teşekkür ederim.
-          Bu arada siz nereye gidiyordunuz?
-         -Murat Almaya gidiyordum.
-          Allah Allah ben hiç Murat Alanını görmedim ama. Neyse haydi hayırlı günler…
-         -Sağ olun size de…


                                                                                   Dünyada tükenmez Murat var imiş,
                                                                                   Ne alanı gördüm ne Murat gördüm,
                                                                                   Meşakkatin adın Murat koymuşlar,
                                                                                   Dünyada ne lezzet ne bir tat gördüm.


                                                                                                                         -Aşık Veysel-
 
 
 
 
 

( Durak başlıklı yazı MESUT ÇİFTCİ tarafından 1.01.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.