Değerli Gönül Dostlarım;

 

Rabbimin izniyle “Gülistan” adını verdiğim yazı dizisiyle sizlerin güzel yüreklerine seslenmek istiyorum. Yazılarımıza gereken değer verilmese de yine yazmaya devam edeceğim. “Marifet iltifata tabidir. Müşterisiz mal zayidir” derler. Bunu da biliyorum. Fakat ben eğitimciyim. 54 yıllık hayatımın öğrenciliğimi de sayacak olursam tam 47 yılı kalemle, defterle, kitaplarla ve canım çiçeklerimle (öğrencilerimle) geçti. Biz yazılarımızı başkaları okusun da aferin versin, yazımızı seçsin diye yazmıyoruz. Bir cümle ile de olsa insanlara bir faydamız olursa bu bize yeter de artar bile. Efendiler Efendisi (s.a.v) “İnsanların en hayırlısı insanlara en fazla hayrı dokunanlardır” buyuruyor. Biz bu nadide sözün yolunda giden garip bir âdemiz…

 

Bu yazı dizisine her konuşmama başlamadan önce yaptığım dua ile başlamak istiyorum. Cenab-ı Allah’tan (c.c) öncelikle gönlümü genişletmesini, dilimdeki düğümleri çözmesini, işimi kolaylaştırmasını ve yazdıklarımın anlaşılmasını niyaz ediyorum.

 

 Gülistan adını verdiğim bu köşemde gül bahçesinden derlediğim binbir renk ve kokudaki çiçeklerden yüreğinize bir demet sunmak istiyorum. Yazacaklarımla gönlünüzde yer alabilirsem ne mutlu bana. Duygu, düşünce, bilgi ve birikimlerimi siz değerli okuyucularımla paylaşmak istiyorum. Amacım bâki kalan bu kubbede hoş bir sada bırakabilmektir.

HAKK OLANI YAZMAK MI? NEFSE AZIK YAPMAK MI?

 

Değerli Okuyucularım; Yazmak ve konuşmak öyle kolay bir iş değildir. Yazmak ve konuşmak sanattır ve maharet ister. Dil ve kalem bu sanatı yaparken en önemli araçlardır. Kalemi ve sözü gereksiz yere kullanmanın sorumluluğu vardır. Önemli olan bunları Hakk yolunda doğru ve güzel işler için kullanmaktır.

 

 Yazı vardır öldüren bir zehir, söz vardır kalbe saplanan bir hançerdir. Öyle yazı ve sözler vardır ki, onunla insanlar şirk ve küfre düşer, milletler fitne ve fesada karışır. Yine yazı vardır, şifa sunan bir bal gibidir. Söz vardır hayat veren bir iksirdir. Öyle yazı ve sözler vardır ki; şirk ve küfür onunla yok olur, Hakk yola onunla girilir ve dünya hayatı onunla hiçlenir, şehadet arzusu kara sevda haline gelir. Kaybolmuş ümitler onunla yeşerir. Esir olmuş yurtlar ve milletler onunla ayağa kalkarlar.

 

 Atalarımız: “Dil keskin bir kılıçtır, nasıl keseceği bilinmez. Söz geri döndürmesi kolay olmayan bir ok gibidir. Dil harekete geçmeden, sözü söylemeden önce, dikkat et. Belki bir dostu üzersin belki bir Allah dostunun kalbini kırarsın.” “Doğru ol, doğruyu söyle. Üzüntü getiren doğru, sevindiren yalandan iyidir.” “Ağzınla söylediğini kulağın duysun” “ Bin düşün bir söyle” “Söz insanı rezilde eder vezir de” demişlerdir.

 Gönül insanları da: “Konuşmana dikkat et. İnsan faziletini konuşması ile gösterir. Akıl kendisini konuşma ile meydana koyar. Bu sebepten az konuş, öz konuş, az ve özlü söz hoş olur. Kısa ve manalı ifade beğenilir. İçli insan öz konuşur, açık konuşur.” derler.

 

Zamanımızda basın, kamuoyu oluşturmada ve kitleleri yönlendirip harekete geçirmede etkin bir araçtır. Televizyonların çok etkin ve sürükleyici yayınlarına rağmen bu özelliğini kaybetmiş değildir. Bugün birçok ülkede, basının gündemde tuttuğu olaylar, hükümetlerin istifasına, yönetimlerin değişmesine ve birçok sosyal çalkantılara sebep olmaktadır. Gazete, dergi, televizyon ve radyolar çok güçlü tebliğ araçlarıdır. Bunlardan en iyi bir şekilde faydalanma yolları bulunmalıdır.

 

   Bizler yazarak, konuşarak, sesli ve görüntülü medya vasıtasıyla hakikatları anlatmalıyız. Bu hizmeti yapan kuruluşlara madden ve manen yardımcı olmalıyız. Dilimizi ve kalemimizi Hakkın hizmetinde, hayırlı ve doğru ölçüler içerisinde kullanmalıyız.

 

İmam-ı Gazali sözleri dört kısma ayırır: 1. Sırf zararı olan. 2. Sırf faydası olan. 3. Zararı da, faydası da olan.  4. Faydası da, zararı da olmayan. Bunlardan, zararı muhakkak olan ile zararı da faydası da olan ve faydası da, zararı da olmayan sözleri konuşmak uygun değildir. Çünkü bunların bir kısmı haram ve bir kısmı da mâlâyanidir. (Boş ve gereksiz konuşmak) Çok tabii olarak bunları konuşmak uygun olmadığı gibi yazmak da uygun değildir.

 

  Bütün bunlardan anladığımız bu dört çeşit sözden sadece birini yani sadece faydalı olanı konuşmak ve yazmak uygundur. Hâlbuki faydalı konuşmak ve yazmakta da riya, gıybet, sanatkârane konuşmak ve yazmak hevesi gibi bir kısım gizli afetler vardır. Bir yazı ve konuşma Kur'an ve sünnetten kaynaklanmadığı veya Kur'an ve sünnetin ruhuna uygun düşmediği zaman o, yırtıcı ve vahşi bir hayvana benzer ki öncelikle sahibine zarara verir. Yunus EMRE ne güzel söylemiş: “Söz ola kese savaşı, Söz ola kestire başı, Söz ola ağılı aşı, Bal ile yağ ide bir söz.” Bir atasözünde: “Ohâ var, zelve kırdırır, ohâ var öküz durdurur.” denilmektedir.

 

 Kuran-ı Kerim’de Yüce Rabbimiz: “Ey iman edenler Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin. Çünkü böyle yaparsanız, Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Rasulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” (Ahzab: 70–71) “Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol” (Hûd: 112) buyuruyor.

 

Kalbin tercümanı olan dil ve kalemi Hakkın yolunda kullanmak, yazı ve sözü Allah Teâla’nın (c.c) kelâmı ve Rasûlullah’ın (s.a.v) sözleri ile taçlandırmak bir nimet ve bir lütfu ilâhidir. Rabbim bizleri Hakkı yazan ve konuşanlardan eylesin. Kalbinizden sevgi, yüzünüzden tebessüm, dilinizden güzel sözler eksik olmasın. Hoşça kalın, dostça kalın.

( Gülistan başlıklı yazı Ali ÖZKANLI tarafından 24.06.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.