Kaliteli Müslüman

*

İnsan Allah’ın büyük bir projesidir.Allah ,her şeyin merkezine insanı koymuştur.İnsan her şeyden sorumlu tutulmuş ve her şey onun emrine verilmiştir.Bu nedenle insan kutsal ve şerefli bir varlıktır.İnsanın şahsiyeti ve kalitesi bu anlamda çok büyük önem taşımaktadır. 

Kişinin Müslüman sıfatını taşıması bir ayrıcalık değildir.Beraberinde insani kişilik ve sorumlukları olmalıdır.Bu manada İslami kimlik kadar insani kimlikte de önemlidir. 

İslam’da kalite  ya da kaliteli Müslüman’ı tanımlarsak; insanın bir bütün olarak niyetini,düşüncesini,ruhunu,aklını,duruşunu,esas alır.Kaliteli Müslüman;tüm kimliği ,kişiliği ,benliği vahyin belirlediği sınırlarda ve standartlarda yaşayan Müslümandır.

Kişilik ,insanın gerçek kimliğidir.Bir kimsenin kendine özgü manevi e ruhi özelliklerinin bütünüdür .Sağlam bir kişilik çelikten bir iradeyi ifade eder.Müslüman şahsiyetin teslimiyeti yalnızca Allah’adır.Kaliteli Müslüman’da önce sağlam bir karekter,sonra hazmedilmiş gerçek bir tevhid akidesi bulunmalıdır. 

Ayette belirtildiği gibi “…eğer gerçekten iman etmişseniz en üstün sizlersiniz”. Kaliteli Müslüman Allah katında üstünlük avantajını elde eder, farkındalık oluşturur.Mükemmellik kazanır.”Yeryüzünde Allah’ın halifesi olarak” kendini bilen ve Allah adına hareket eden, işleri yürüten nitelik açısından üstün özelliklere sahip İslam kimliği taşıyan Müslüman şahsiyettir. 

Kur’an insanı bir bütün olarak değerlendirir. Onu hem maddi, hem ruhi hem de sosyal bir varlık olarak ele alır. Aynı zamanda Kur’an, insanı haberdar etmenin yanısıra insan mizacını değiştirmeyi de hedefler. 

Bu sebeple hitabında psikolojik etki ve ahlâki yönlendirmeler egemendir. Çünkü din ve Allah inancı insan kişiliğinin en iç tabakalarına, vicdanına ve oradan hareketle bütün yaşamında etkili olur. Bireyin dünya ve hayat görüşünü şekillendirir. 

Allah’a inanmak ve bu inancı akıl aracılığı ile derinleştirmek kişiyi olgunlaştırır ve bir iç dinamizm kazandırır. Bu iç güç kişiyi canlı ve diri tutar. Yaşamın akışı içerisindeki olumsuz, kötü olay ve gelişmelere karşı kişiyi dirençli, sabırlı kılar. 

İnsan yaşamında bedeni arzu ve ihtiyaçlar, birtakım heva ve istekler yoğundur. Ve nefis insanı sık sık bu ihtiyaç ve istekleri gidermek için çizilmiş güvenlik sınırını ihlale davet eder.

Bir ayette şöyle denilmektedir: “Ben nefsimin hiçbir kusuru olmadığını söylemiyorum. Çünkü nefs, Rabbimin yardımı olmasa, sürekli kötülüğü emreder. Kuşkusuz Rabbim çok bağışlayıcı, çok merhamet edendir.”1 

İnsan kendi iç dünyasında olup bitenlerin farkında olan bir varlıktır. Fıtratı bozulmamış bir insan içinde bulunduğu hayattan utanmaya başlar. Hatta kendi kendini kınar. Böyle bir bilinç ve tepki düzeyini Kur’an “ayıplayan nefis” (nefs-i levvame) olarak adlandırır .2 

Bu, insan hayatının en gerilimli derecesidir. Eğer iç dünyasının sesini dinleyip aklın ve vahyin yardımıyla kendisini Allah’ın istediği salih insan seviyesine çıkartmazsa, kınayan özü yitirerek hayvanlardan daha aşağı bir duruma düşebilir. Aksini yaparsa, derece derece yükselir ve “mutmain” olmuş kişi düzeyine ulaşır.

O kişi hem kendi iç dünyasında, hem de kendisiyle öteki insanlar arasındaki ilişkilerinde güvenli, huzurlu ve mutlu bir noktaya gelir. Kur’an’da bu varlık düzeyindeki insana şöyle hitap edilir: “Ey güven içerisinde olan nefs (kişi)! Rabbine dön, sen O’ndan, O da senden hoşnut olarak! Kullarımın arasına katıl. Cennetime gir.”3 

Olgun bir Müslüman kişiliğin, daha doğrusu bütünleşmiş kişiliğin bu başarısı şöyle ifade ediliyor: “İşte Müslüman şahsiyetin kalitesi içinde yuvalanan bu başarı, toplumlara uçmak için kanat takacak, aklın, gönlün ve doyuma ulaşmış nefsin göğünde uçuracaktır. Kendisini yok etmeye çalışan dünyanın cazibesine çok yukarıdan bakacak, onun çekici kanunundan kurtulmuş olacaktır.

O zaman insanlığın üzerine bir karabulut gibi çöken cehaletin, kinin, düşmanlığın ve hamlığın örtüsünü delip, geleceğin nurlu ufuklarına doğru uçacaktır. Artık kara, uğursuz, sıkıntılı ve kavgalı günler geride kalacak, bir daha dönmemek üzere, yılanın derisinden sıyrıldığı gibi sıyrılacaktır.”5

Yüce Allah’ın insana verdiği aklın özelliklerinden biri de kendi kendine kıvrılıp öz benliğini gözlemleyebilmesidir. Bu gözlemleme, beraberinde öz benliği temiz tutmayı, kişinin kendi öz benliğine karşı dürüstçe yaklaşmasına imkân verecektir. Yüce Yaratıcı “Kendi iç aleminizde de ayetler vardır. Gözlem yapmıyor musunuz?”6 

Bizim iç alem diye tercüme ettiğimiz kelime aslında öz benliği ifade etmektedir. Öz benliklerin, yani ilahi yaratışın psikolojik kanunlarının gözlemlenebileceğine dikkat çeken Yüce Allah, olgun bir Müslüman kişiliğe bu yolla ulaşılabilineceğine işaret etmektedir. Aslında her insan bunu yapabilme yeteneği ile yaratılmıştır. Fakat nefsin aklın önünü perdelemesi, dinden uzak bir hayat, eğitimsizlik, cehalet bireyin iç gözlem yapabilmesi önündeki engellerdir.

Öz benliğini gözlemleyebilen Müslümanlar rahatlıkla empati yapabilirler. Yani kendisini başkasının yerine koyup, olaylara ve sorunlara öyle bakıp değerlendirebilirler. Böylece kendi öz benliğini ve öz şartlarını gözlemleyip değerlendirebilen olgun kişilik, başkalarını da doğru değerlendirme imkânını yakalayacaktır. Benliğini gözlemleyen, yani iç gözlem yapabilen Müslüman, öz benliğini temiz tutmasını da bilir. 

Yüce Allah Hz. Peygamber’e (s.a.v.) ve dolayısıyla bizlere şu emri vermektedir; “Öz benliğini sürekli temiz tut.”7 Kirli öz benlikler, kirli toplumu oluştururlar. Kirli öz benliklerden doğru davranış, doğru düşünce çıkmaz. Peki öz benlik nasıl temiz tutulmalıdır? Şirk ve inkârdan

Tevhid inancına dönüş bir öz benlik arınmasıdır. Böyle köklü bir değişim geçirmek manevi bir emek ve gayret gerektirir. Müslüman bir kişilik kin, düşman, günah ve haset içeren eylem ve duygulardan uzak durmalıdır. Böyle kirli öz benliklerin tarlasında olgun, kaliteli Müslüman kişilikler yetişmez. 

Kirli öz benlikler, sürekli çatışma, huzursuzluk ve sorun yaşarlar.Yüce Allah (c.c.), Ra’d sûresinin 21. ayetinde, düşünen akıl sahibi insanların üçüncü eylemi olarak “kaynaştırmayı, bitiştirmeyi” öne sürmektedir. Bu bitiştirme ne demektir ve nasıl olmalıdır?

Bitiştirmeyi iki boyutuyla ele almakta fayda vardır. Birinci boyutu insanın, yaratıcı ile olan ilişkilerini sağlıklı bir şekilde devam ettirmesi, onun bütün emirlerini yerine getirmesi, ondan kopmamasıdır.

İkinci boyutu ise insanın akıl, kalp ve nefsini bitiştirmesidir. Bu psikolojik manada bir bitiştirmedir. Yüce Allah (c.c.) bunun için “sıla” kavramını kullanmaktadır. Ra’d sûresinin 21. ayetinde bu kavram şöyle ifade edilmektedir.

“Onlar ki, Allah’ın bitiştirilmesini emrettiği şeyleri bitiştirirler”. Ayette “sıla” kavramı, fiil olarak geçmekte ve biz bunu “bitişme” olarak tercüme etmekteyiz. Kalp, akıl ve nefis bitişince, aralarında bir kaynaşma olur. 

Böylece insan davranışlarında da bir bütünlük, bir denge, bir tutarlılık meydana gelmektedir. İslâm aleminde sürekli bir kalp, akıl çatışması yaşanmıştır. Bazı düşünürler kalp adına aklı; bazıları da akıl adına kalbi feda etmişlerdir. 

Kalp ile aklın bitiştirilmemesi, insan eğitiminde başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Akıl ile kalbi birleştiremeyenlerin, bu ikisi ile nefsi birleştirmeleri de mümkün olmamıştır. “Gönül ülkesi hem aklın ve hem de nefsin “sıla”sıdır. Akıl ile nefis gurbette yalnız kalınca, bu hasret içinde yok olup gideceklerdir. Yüce Allah (c.c.) gurbette yaşayan bu insani güçleri sılaya götürme işini “salim akıl”a sahip olan düşünen insanlara vermektedir.” 

İç aleminde bitiştirilmesi gerekli olan güçleri bitiştiremeyenlerin “düşünen selim akıl sahibi” olmaları imkânsızdır. Lübb denen selim akıl, ayrılığın perdelerini yırtıp akıl ile gönlü ve nefsi bitiştirmekle görevlidir. Zaten lübb’ün mânâsı da, özün çekirdeğini, kabuğunu kırıp dışarı çıkması veya aklın kabuğu kırıp öze inmesidir. 

Biyolojik yapıda hücrelerin bir araya gelmesi organları, organların bir araya gelmesinin vücudu meydana getirmesindeki doğa kanunu, insanın psikolojik yapısında da mevcuttur. Peki bu mutlu sona nasıl ulaşılır?

İnsan, duyan, düşünen, bilen, güzelliği algılayan, ahlâki sezişe sahip olan ve inanan bir varlıktır. İnsan bu özellikleri hem tecrübe eden hem de kendisinde bulan bir varlıktır. Duygu düşünceyi, ilim ahlakı, ahlak sanatı desteklerse hem bireyin hem de toplumun hayatında huzur ve esenlik yaşanır. 

Bunun tersi olursa, işbirliği yerine zıtlaşma, yapma yerine yıkma söz konusu olursa, Kur’an’ın fesad dediği dağılma, çözülme ve sonunda çökme olur. İşte Kur’an’ın öğrettiği, tevhid dini olmanın en geniş kapsamlı anlamı budur. Bütün bunlar da insanı, kişilik kazanmaya ve kişilik bütünlüğüne sahip olmaya ulaştırmaktadır. 

Kaliteli Müslüman “Allah’a çağıran ,salih amel işleyen ve kuşkusuz ben Müslümanlardanım diyenden daha güzel kimdir ? “ İlahi emir gereğince Müslüman kimliğinin üstünde başka bir kimlik tanımayan insandır.

Kaliteli Müslüman ,Allah’a teslim olan ,hiçbir makamı,etnik kökeni,soyunu,ailesini vb Allah’ın sevgisinin önüne geçirmeyen iradeye sahip insandır.

Kaliteli Müslüman,dini yaşam biçimi gören ,değer yargılarını,inançlarını ,ihtiraslarına kurban etmeyen,nefsini ilahlaştırmayan,

Doğruluktan ayrılmayan,emanete riayet eden ,adalet sahibi,hakkı ve hakikati koruyan  şerefli ve onurlu insandır.

Kaliteli Müslüman,dini yalnız Allah’a has kılarak “De ki şüphesiz benim namazım ibadetlerim,hayatım e ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah içindir” düşüncesini hayatında düstür edinen ihlaslı,samimi, hiçbir kula ,tağuti düzene baş eğmeyen,zillete düşmeyen ayakları sabit ve dik duran insandır.

Kaliteli Müslüman,ümmetin sorumluluğunu omuzlarında taşıyan,duyarlı,insanları kardeş gören insandır.

Kaliteli Müslüman,Kur’an ahlakına sahip olandır.allah için infak eden ,yetimi,Yoksulu,düşkünü,mazlumu,mağduru koruyan ve kollayan insandır. 

Kaliteli Müslüman,”Sizden biri,bir  kötülük görürse eliyle düzeltsin,buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin,buna da gücü yetmiyorsa kalbiyle buğzetsin.” Ve de insiyatif alan,pasifliği ,tembelliği kabul etmeyen eylem adamıdır. 

Kaliteli Müslüman,haysiyet ve şahsiyet sahibidir.Yol,yordam bilen;hal,gönül bilen;ilim,irfan ,adap bilen insandır. 

Adımızın Müslüman olması ,kimliğimizde İslam yazması kalitemizi göstermediği gibi biz de temize çıkarmaz.Hem kişilik hem de iman sahibi muttakilerden olmamız gerekir. 

Dünyevileşmenin beraberinde getirdiği yersiz rızık korkuları maalesef tüm parametreleri değiştirmiştir.Aidiyet kimliklerimizi ve şahsi kimliklerimizi tufanlar,kasırgalar çarpmış alabora ederek adeta imajları parçalamıştır.İslami kimlikle her türlü rezalet yapılıp İslam’a ,Müslüman’a ihanet edilmiştir.

Kusurlarına Allah’ın adını kullanarak paydaş eden,kaderciliğe sığınan,iyilikleri kendinden bilen bencil,egoist kişilikler türemiştir.Bu tür şahsiyetler ,İslam hakkında bilgisi olmayanlara kötü bir algı oluşturmuştur.

Aslında “Kaliteli Müslüman” Kur’an’ın “Dosdoğru ol” ilkesini kendine öncü edinmeli , diğer insanlara ve muhataplarına bu ilke doğrultusunda yaklaşmalıdır.

Şahsiyetli ,kaliteli bireyler ,kaliteli tolumu oluşturur.Böylelikle toplumu değiştirmeye bireylerden başlamak gerekir.Kişilik sahibi olunmadan  kimlik sahibi olunamayacağını bilmeliyiz.

Şahsiyetin oluşmasında bireyin dini inançları,ailesi,aldığı eğitim,sosyal çevresi,ait olduğu sosyal gruplar  önemli etkenlerdir.Bu nedenle insana yatırım yapmak diğer araçlara yatırım yapmaktan önce gelir.İnsanlar  kişilik sahibi olmazsa ,yol,köprü,hastaneler daha önemli bir sorun haline gelir.

Bizim yapmamız gereken insanın manevi alanını yeniden inşa etmektir.Adı ne olursa olsun İslam’a inanan ve bu dini yaşayan kim varsa Kur’an ve sünnete bağlı kalarak  hep birlikte Allah’a ve geleceğe yürümeliyiz.


------

1-(337 Yusuf, 12/53)

2-(Kıyame, 75/2)

3-(Fecr, 89/27-30. 72)

5-Bayraktar Bayraklı, Kur’an’a Göre Müslüman Şahsiyeti

6-(Zariyat, 51/21. 341)

7- (Müddesir, 74/4. 73)

8-M.Durmuş Nida Dergisi

9-Farabi;Takvimus Siyase ve Kitab’un Nevamis

10- Semra YAZICI- Kelam’da aklın konumu ve sınırı

 


( Kaliteli Müslüman başlıklı yazı redfer tarafından 1.03.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.