Ramazan; Feyiz, Bereket, Huzur Ve Sükûn Ayı


“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise, sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun.” (Bakara, 2/185.)

Ebu Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Rasulüllah (s.a.s.) şöyle buyurdu: "Kim faziletine inanarak ve ihlas ile Allah’ın rızasını gözeterek ramazan gündüzlerini değerlendirirse, geçmiş günahları bağışlanır. 

Yeni bir ramazanı idrak etmek üzereyiz. Umutla ve heyecanla ramazana kavuşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Zamanı yaratan ve bereketlendiren, bizi mübarek aylara ulaştıran Rabbimize sayısız hamd ü senalar olsun.

Hayat bütün hızıyla akıp giderken, ramazan sanki bir an kolumuzdan tutup bizi kendisine çeker ve sorar: “Nereye gidiyorsunuz?” Alışageldiğimiz koşturmanın, stresin, dünya telaşının içinde bir an durup düşünmemizi, irkilmemizi, kendimize ve çevremize bakmamızı sağlar.

Bu hâliniz nedir? Bu gidişat nereyedir? Toparlanmamız ve istikamet bulmamız için bizlere yeni bir can, yeni bir hayat, yeni bir nefes getirir.

İradelerimizi eğiten bir mektep, nefislerimizi terbiye eden bir okul olur. Bu yüzden ramazan, her bir Müslüman’ın tefekküre zaman ayırdığı, hayata ve kâinata ilişkin tutum ve alışkanlıklarını sorguladığı, kendisiyle yüzleştiği bir hesaplaşma ayıdır.

Ramazan mağfirettir, takvadır, hayırdır, hasenattır. Ramazan, müminlerin oruç sayesinde nefsani zevk ve hırslardan uzaklaşıp günahtan arındıkları, kemal yolculuğunda Rablerine yaklaştıkları kurbet ayıdır.

Yüce Rabbimiz oruç ibadetinin hikmet ve semeresini açıklarken, “Umulur ki takva sahibi olursunuz.” (Bakara, 2/183.) buyurur. Takva sahibi olmak, kulun görev ve sorumluluk bilincine ulaşması, kendini günahlardan koruyup kollaması, Allah’a karşı gelmekten sakınması, hesap günü yüzünü kızartıp zor durumda bırakabilecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınması demektir.

Ramazan, İslam’ın merhamet ve hakkaniyetini, ibadet ve taatini, bilgi ve hikmetle bütünleşmiş yüce ahlakını bütün insanlığa anlatan kutlu aydır.

Yüce Rabbimiz, “Biz o Kur’an’ı Kadir Gecesi’nde indirdik.” (Kadir, 97/1.) buyurur. Vahiy meleği Cebrail ile Hz. Peygamber, her yıl ramazan ayında o zamana kadar inen Kur’an ayetlerini karşılıklı olarak birbirlerine okumak (mukabele etmek) üzere her gece bir araya gelirdi.

Hz. Peygamber’in ebedî âleme irtihal edeceği yıl, “arza-i ahire” adı verilen bu son karşılaştırma (mukabele) iki defa olmuştu. Ramazan aylarında devam ettirilen mukabele geleneği, bu sünnete uymanın bir sonucu olarak görülmelidir.

Bu sünneti sürdüren Müslümanlar her ramazan ayında mukabelelerde bir araya gelerek Kur’an-ı Kerim’i hatmetmeye devam etmişlerdir. Ayrıca ramazan, Kur’an-ı Kerim’in çeşitli vesilelerle çokça okunduğu ve ayetleri üzerine tefekkür edildiği bir zaman dilimi, dolayısıyla “Kur’an ayı”dır. 

Kadir Gecesi’nde inmeye başlayan Kur’an’ı ramazan ayında baştan sona okumak (hatim), yaşanması ve yaşatılması gereken bir gelenektir. Nitekim Nevevi, “Bilesiniz ki, Kur’an okumak en faziletli zikirdir. Fakat beklenen, onu anlayıp ibret alarak okumaktır.” der.

Ramazanı özel kılan önemli bir husus, Kur’an-ı Kerim’in bu ayda nazil olmaya başlamasıdır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de ismi zikredilen tek ay olan ramazan hakkında Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır.” (Bakara, 2/185.)

Ramazan, geliş yollarına regaip, miraç, berat gibi kandil geceleri döşe nen ayların sultanıdır. Nihayetinde bin aydan hayırlı kılınan Kadir Gecesi ve bayramla taçlanır bu süreç.

Tarih boyunca bu ay, Allah için daha cömert harcamaların yapıldığı, yoksulların hasretle beklediği bir infak mevsimine dönüşmüştür. Nitekim Abdullah b. Abbas (r.a.), oruç ayında son derece neşeli olan Rasul-i Ekrem’işöyle tanıtır: “Rasulüllah (s.a.s.) insanların en cömerdi idi. O, ramazan ayında Cebrail ile buluştuğunda daha da cömert olurdu. O, ramazanın her gecesinde Cebrail ile buluşup karşılıklı olarak Kur’an’ı okurdu. Hayır konusunda Rasulüllah (s.a.s.), sürekli esen ve yağmur yüklü bulutları taşıyan rüzgârdan daha cömerttir.” (Buhari, Bed’ü’l-vahy, 5; Müslim, Fezail, 50.)

İşte ramazan-ı şerif hak konusunda farkındalıklarımızı artırmak ve hakkı tutup kaldırmak için mükemmel bir fırsattır. Malda fakirin hakkı olarak tarif ettiğimiz zekât başta olmak üzere her türlü maddi yardım, hayır ve hasenat ramazan ile bereketlenecektir.

Oruçla bedenimizin hakkı olan sağlığı, Kur’an’la ruhumuzun hakkı olan huzuru bulacağımız bu ayda, teravihler, mukabeleler ve iftarlar toplumumuzun hakkı olan birlik ve beraberliği sağlayacaktır. 

Ramazan ayı, kemale erdiren; kendini beğenme, kibir ve riyakârlık gibi çirkin huylardan uzaklaştırıp tevazu ve samimiyet kazandıran, düşünme ve nefis muhasebesi fırsatı verip tövbe, istiğfar, af ve mağfirete zemin hazırlayan bir rahmet iklimidir.

“Oruç benim içindir, onun karşılığını ben vereceğim.” (Buhari, Savm, 2; Müslim, Sıyam, 30.) hadisi, Allah Teala’nın azami derecede sevap takdir ettiği bir ibadet olduğunu gösterir. Bu anlamda oruç, oruçluyu tutar, onu dizginler ve ona haddini bilmeyi öğretir. Haddini bilmek kadar irfan olmaz.

Ramazan ayı müminin yıllık hayatında oldukça önemli bir dönemdir. Rabbimiz, ramazan ayını diğer zamanlarda bulunmayan birçok manevi güzellikle, hayır ve bereketlerle donatmıştır. Bu ay, müminler için hayır, bereket, şifa, rahmet ve mağfiret ayıdır.

Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluş ayıdır. Bu ay; orucu, sahuru, iftarı, teravihi, safları dolan camileri, dinlenen mukabeleleri, sohbetleri ve iftar davetleri için akın akın yollara düşen insanları ile tam bir bereket ayıdır.

Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in; “Allah’ım! Recep ve şaban aylarını bizim için mübarek kıl ve bizi ramazan ayına kavuştur.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I, 259.) duasıyla başlar ramazan heyecanı. Asıl hedef peygamber müjdesiyle ümmete ait olan ramazan ayına vasıl olmaktır.

Ramazan, Kur’an ayıdır, oruç ayıdır, bağışlanma ayıdır. Ramazan, Kur’an ve oruç insan hayatı için birer mektep gibidir. Bu mekteplerin asli unsurları da, gündemi de insandır. Bu mübarek ay insanı kendine, Kur’an’a ve Rabbine yaklaştırır.

Ramazan; feyiz, bereket, huzur ve sükûn ayı. Ramazan ayının manevi kazanımları, yaşanan maddi ve manevi güzellikler canlara üflenen taze bir ruh gibidir. Bu taze ruh; hayatın bütün alanlarını, insanın benliğini, aile ve iş hayatını kuşatır. Hayatın bütün kesimlerine sirayet eden manevi kazanımlarla dolu bir ruhtur bu.

Ayların en faziletlisi olan ramazan, müminin vaktini iyilik ve takva ile süslediği mübarek bir zaman dilimidir. Ramazan ayı, Rabbine yaklaşması ve O’nun rızasına nail olması için mümine pek çok vasıtanın sunulduğu bir ihsan ayıdır.

Ramazan günlerinde oruç, mukabele, zikir, dua, tövbe ve istiğfar ile vakitler ihya edilir. Bu ayda mümine yaptığı iyiliklerin karşılığı kat kat verildiği gibi onun günahları da bağışlanır.

Ramazanı özel kılan bir diğer husus ise İslam’ın beş şartından biri olan oruç ibadetinin bu ayda ifa ediliyor olmasıdır. Oruç, kötülüklere karşı sağlam bir kalkandır. Nitekim oruç tutan kimse çirkin sözlerden ve kötü işlerden uzak durduğu gibi gözünü, dilini, kulağını ve her bir azasını günah işlemekten sakındırır.

Gönüllere ferahlık veren teravih namazı da bu mübarek zaman dilimine tahsis edilmiş olan bir diğer ibadettir. Ramazana has kılınan bir diğer özellik ise bu ayda yardımlaşma hasletinin tahkim edilmesidir.

Ramazanda yardımlaşmayı teşvik eden başlıca husus, oruç ibadetinin getirdiği “ihtiyaç sahibi kardeşinin hâliyle hemhâl olma” duygusudur. Ramazan ayının sonunda verilen fıtır sadakası ile müminlere söz konusu hissiyatı kuvveden fiile çıkarma imkânı sunulmuştur. 

Hz. Peygamber (s.a.s.)’in ramazan ayı hakkında müminlere bıraktığı bir diğer sünneti ise itikâftır. Bu ibadet ile de müminler her türlü nefsani ve şehevî arzudan uzaklaşıp Rablerine tam bir teslimiyet ile yönelme imkânı bulurlar. Ramazan ayı, Rablerine yaklaşmaları ve O’nun rızasına nail olmaları için sunduğu bu vesilelerle müminlerin manevi iklimini derinleştirdiği gibi onların ruhlarını inceltir ve canlarına taze bir ruh üfler.

Bu ayda Müslümanların kalpleri cilalanır, ruhlarında bir yükseliş, hislerinde bir safa hâsıl olur. Nasihatler hararetli bir surette bir kabul mevkii bulur. Salih olanlar ibadeti, din kardeşlerine yardımı iş güç edinirler.

Halk akın akın teravihlere, mukabelelere, vaazlara, dualara koşar, âlem-i İslam aynı hâlde bulunur. Bu hâl Müslümanlar için ne güzel bir numunedir.

Şu beyitler ramazanın güzelliklerini ne de güzel tavsif etmektedir:

“Sad şükr gelen mâh-ı şerîf-i ramazandır

Hakk’ın ni‘am-ı rahmeti mebzûl-i cihandır

Açıldı yine mısrâ-ı dervâze-i Gufrân Hakk’dan

taleb-i mağfirete vakt ü zamândır.

Ramazanda sahura uyanırken, ruhlarımız da tazelenir âdeta. İftara kavuşurken gün boyu elde edilen manevi kazanımlarla tüm benliğimiz huzur ve sükûna kavuşur.

Müminlerin yaratanla kurduğu gönül bağı ayrı bir güç kazanır. Bu durum yaratılanlarla münasebetlere ve muamelelere sirayet eder. Yaratılanlarla irtibatlar o kadar zarif ve hoşgörülü bir hâl alır ki, başka âlemler yaşanır âdeta.

Ramazan ikliminde feyiz, bereket, sekinet ve farklı bir itminan hâlini birlikte hissederiz. Hem toplumun genel yapısı buna hazırlanır, hem de kendi içimizde bunun kabulüne yönelik duygular yeniden neşet eder.

Ramazan yıllık ruh bakımı gibidir. Gündelik hayatın yoğunluğu, hız ve haz çağının girdabında kalan insanlık için ramazan bir ruh beslenmesi gibidir. Bu ayda dünyevileşme hırsı bir kenara bırakılıp, insani taraf ön plana çıkar.

Ramazan ayındaki feyiz ve bereket dolu günler ve gecelerle mümin kısmî bir nefes alır. Çarşı pazar farklılaşır ramazanda. Sokaklar, caddeler cami yolcularıyla dolar, ramazan aydınlığı sarar her yanı.

Gönüllerin, nefislerin, ruhların, duyguların temizlendiği, maneviyatların güç kazandığı müstesna bir zaman dilimidir.

Bu ay, hemen hemen bütün ibadetlerin coşku ve yoğunlukla eda edildiği mübarek bir zaman dilimidir. Kur’an en çok bu ayda okunur ve dinlenir. Namaz en çok bu ayda kılınır. Cami ve cemaate bu ayda daha fazla önem verilir. Dua ve tövbeler bu ayda daha çok Allah’a arz edilir.

Sosyal münasebetler, yardımlaşma ve dayanışma bu ayda kuvvet kazanır. Ramazan ayının ruh dünyasına ruhlarımızı emanet edelim. Bizi manen güzelleştirecek ruhuna ruhlarımızı teslim edelim. Ruhlarımızdan ruhlara iyilik ve güzellikler taşıyalım. Gönlümüz, yüreğimiz kırılmadan, hayatı paylaştığımız başkalarının da gönüllerini incitmeyecek bir ömür yaşayıp yaşatalım. 

Rahmet ayında öyle bir oruç tutalım ki, oruç da bizi tüm kötülüklerden uzak tutsun. Öyle bir namaz kılalım ki, namaz da bizi kılsın. Rabbimizin emirlerine amade kılsın.

Bizi Rabbimize kul, Habibine ümmet kılsın. Ramazan iklimi benliğimize, yuvalarımıza, bütün hayatımıza manevi güzellikler kazandırsın. Kalplerimize sürur, gönüllerimize nur, toplumumuza huzur, rızıklarımıza bereket, evlerimize neşe ve mutluluk, canlara üflenen taze bir ruh kazandırsın…


 

 

( Ramazan; Feyiz, Bereket, Huzur Ve Sükûn Ayı başlıklı yazı redfer tarafından 9.03.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.