Tertemiz Ve Yepyeni Bir Başlangıç

***

İslam dünyası, tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşıyor; zira her tarafından kan ve gözyaşı akıyor.

Bunun için öncelikle maneviyata ihtiyacımız var. İşte şu an manevi bakım ayımız olan ramazandayız. Şayet bu mübarek ayda Rabbimizin bizlere yazdığı reçeteyi hakkıyla uygulayabilirsek, fert ve toplum olarak her türlü günah ve hatadan sıyrılarak yeniden ayağa kalkabiliriz.

Zira Cenab-ı Allah, aynı reçeteyle geçmişte nice milleti yok olmaktan kurtardı: “Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” (Bakara, 2/183.)

Ramazan ayı, ayet-i kerimede belirtildiği üzere öncelikle Kur’an ayıdır. Bizler, manevi bakımımızı Kur’an vahyinin ışığında yapmalıyız. Bunun için bu ayda Kur’an okumaya ayrı bir önem ve özen göstermeliyiz. Fakat onu sadece ahrete yönelik sevap kazanma gayesiyle değil, bilakis bu dünyada düşüncemizi, amelimizi ve ahlakımızı Allah’ın rızasına uygun hâle getirmek için anlayarak, özümseyerek ve buyruklarını hayatımıza geçirerek okumalıyız.

“Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi?” (Muhammed, 47/24.) 

Gerçek Müslüman, cüzi iradesini Allah’ın rızasına uygun bir şekilde kullanan ve gerçekleştiren kimsedir. Maalesef yıl içinde pek çoğumuz irademizin dizginlerini nefsin ve şeytanın eline kaptırmaktayız. Bu nedenle araçları amaç hâline getirerek midemizin, şehvetimizin ve dilimizin kulu-kölesi hâline gelmekteyiz.

Bu durumda farkında olmadan tevhit inancından sapmakta ve Kur’an’da ifade edilen gizli şirke düşmekteyiz: “Heva ve hevesini tanrı edinen kimseyi gördün mü?” (Casiye, 45/23.) Ramazan ayında Müslüman, oruç tutmak suretiyle öncelikle elinden kaçırmış olduğu midesinin dizginlerine yeniden sahip olur.

Nutk/konuşma yeteneği, sadece insanoğluna has bir özellik olduğu gibi, dil de insanı hem vezir, hem de rezil edebilen çok önemli bir uzuvdur. Müslümana yaraşan şey, dilini doğru yönde kullanarak ondan hak dışında bir söz çıkmasını engellemektir. Maalesef yıl boyunca nefis devreye girmekte ve şeytan kışkırtmakta, bunun sonucu olarak dilimizden her türlü çirkin söz dökülmektedir. 

Ramazan, insanın Allah’ın yarattığı en şerefli varlık olmayı gerçekleştirdiği dönemdir. İslam, insanın insana hükmetmesini reddetmektedir. İslam, insanın insana yardımlaşmasının imkânlarını ve kanallarını oluşturmayı amaçlamaktadır. Ramazan, insanın insana sahip ve hâkim olmadığı, ama kardeş ve yoldaş olduğu bir aydır.

İnsanın sahibinin ve hakiminin sadece ve sadece Allah olduğu gerçeğini İslam, insan bilincine ramazanda yoğun bir şekilde yerleştirmektedir. Ramazan, insanı değiştirmelidir. Ramazanda değişmesi gereken nesneler ve yiyecekler değil, insan ilişkileridir.

İnsanlığın rahmet peygamberi, ramazanda kişiye yapılan sataşma, saldırı ve kötü sözlere oruçluyum diye cevap verilmesini emretmektedir. Başka bir ifade ile insan, insana yakışmayan her türlü kırıcı, yıkıcı ve bozucu söz, duygu, düşünce ve davranıştan uzak durmalıdır.

İşte ramazan orucunun bir diğer gayesi de, Müslümanın kontrolden çıkan dilini tekrar fıtrat ayarlarına geri döndürmek suretiyle ondan her türlü hata, günah ve isyan sözünün çıkmasına mani olmaktır. Geçmişte susmak orucun bir rüknüydü. Daha sonra Allah bizlere rahmet olmak üzere bu emri hafifleterek yalnızca doğru ve güzel sözleri söylemek üzere bizlere oruçluyken konuşma izni verdi.

“…(Ey Meryem!) Şayet insanlardan birini görürsen de ki: Ben, çok merhametli olan Allah'a oruç adadım; artık bugün hiçbir insanla konuşmayacağım.” (Meryem, 19/26.)

Bu noktada önemli olan husus, akşama kadar oruç tutup midesine hakim olan bir Müslümanın, iftar sofrasında ve sonrasında ölçüyü kaçırıp tıka basa yemek suretiyle iradesinin dizginlerini tekrar elinden kaçırmamasıdır. Aynı şekilde oruçluyken helaline yanaşmayan bir Müslümanın, bu esnada ve sonrasında elini, gözünü ve belini her türlü haram ve fuhşiyattan sakınmasıdır.

Yine dilini her türlü yalan, küfür, dedikodu, gıybet ve zandan korumasıdır. Aksi takdirde, Allah korusun, o kimse, Hz. Peygamber’in şu uyarısının muhatabı olur: “Nice oruçlular vardır ki, tuttuğu oruçtan yanına çektiği açlık kâr kalır.” (İbn Mace, Sıyam, 21.)

Bütün bu hususlar, ramazan orucunun doğrudan açık hedefleridir. Bir de onun dolaylı gizli hedefleri vardır ki, o da Müslüman’ı Allah’ın yasakladığı her türlü zararlı alışkanlıktan kurtarmaktır.

Ramazan ayı boyunca iradesinin dizginlerini eline alır. Müslüman, doğal olarak bu vesileyle Allah’ın haram kılmış olduğu sigara, içki, kumar vb. her türlü kötü alışkanlıktan da kurtulmalı, en azından kurtulmaya çalışmalıdır.

Oruç tutarken zararlı alışkanlıklardan uzak duran bir kimse, pekâla oruç sonrasında ve dışında da onlardan uzak durabilir ve durmalıdır da. Aslında oruç ibadeti sayesinde Allah Teala, biz Müslüman kullarına istediğimiz takdirde Allah’ın yardımıyla her türlü kötülükten uzaklaşıp kurtulabileceğimizi göstermiş olmaktadır:

“Siz ey inananlar! İçki, kumar, putlara tapınmak ve gelecek hakkında kehanette bulunmak, şeytan işi iğrenç kötülüklerden başka bir şey değildir. O hâlde onlardan kaçının ki mutluluğa eresiniz!…” (Maide, 5/90.)

Açlık ve susuzluk gibi bedeni arzulara karşı direniş ve dayanma gücü kazandıran oruç, aktif bir sabır eğitimidir.

“Oruç sabrın yarısıdır.” (Tirmizi, Deavat, 86.) buyuran Peygamber Efendimiz (s.a.s.), müminin bela ve sıkıntıya maruz kalması halinde, öfesini yutup karşılık vermekten sakınması ve sadece “Ben oruçluyum.” sözüyle yetinmesi gerektiğini öğütler.

Aynı zamanda oruç ibadeti, bireysel ve toplumsal hayatı disipline eden, nefsin haz ve isteklerinden uzak tutan bir irade eğitimidir. Bu hikmetinden dolayı oruç, Rasul-i Ekrem tarafından kalkana benzetilir. Pek çok İslam âlimine göre, sıradan insanların (avam) orucu sadece yeme içme gibi bedeni arzulara ara vermekten ibaret sayılırken, dil, kulak, göz ve diğer organların günahlardan esirgenerek tutulan orucun erdemli insanların (havas) orucu olduğu görülür.

Ruh, gönül ve zihin dünyası seferber edilerek kendini Allah’tan gayri (masivallah) duygu ve düşüncelerden arındıran kimsenin orucu ise daha yüksek derecede (havassu’l-havas) görülür. Şüphesiz bu dereceye ulaşabilmenin yolu, güçlü bir sabır ve sağ irade eğitiminden geçer.

Ramazan, İslam’ın insanlığa büyük armağanıdır. Ramazan, insanlığın özünü, şuurunu, anlamını ve amacını keşfetme mevsimidir. İslam, bütün insanlığı kapsayan fıtrat dinidir. İslam, bütün insanlığa açık bir din olarak tevhit hakikatini Allah’ın şerefli varlığı olan insana iletmektedir.

Oruç, insanlığın fıtrat hâlini koruma ve yaşama ibadetidir. Oruç, fıtrat hâli olarak bir sivil barış pozisyonu ve kötülüğ karşı direniş hâlidir. İnsan ilişkileri, ramazanda insani olgunlaşmayı ve gelişmeyi sağlayacak şekilde değişim geçirmelidir.

Ramazanı bir insanlık ve medeniyet sistemi ve süreci hâline getiren dinamik, onun değiştirici ve dönüştürücü özüdür. Medeniyet dediğimiz olgu, insanın yarattığı nesnelere göre değil, insanın yaşadığı ilişkilere göre oluşmaktadır. İnsan ilişkileri, medeniyet inşa ettiği gibi, medeniyetin en büyük yıkıcısıdırlar. Medeniyet rahmettir.

Allah sürekl olarak âlemlere rahmet etmektedir. İslam peygamberi, ramazan ayında Allah’ın insanların hayırda ve insanlıkta birbiriyle yarışmasını murat ettiğini şu şekilde ifade etmektedir: “Ramazan ayı size bereketi ile geldi. Allah o ayda sizi zengin kılar, bundan dolayı size rahmet indirir. Hataları yok eder. O ayda duaları kabul eder.

Allah Teala sizin ramazan ayındaki ibadet ve hayır konusunda birbirinizle yarış etmenize bakar ve meleklere karşı sizinle övünür. O hâlde iyilik ve hayırdan yana Allah Teala’ya kendinizi gösterin.” İnsanın ramazanda af dilemeyi ve merhamet etmeyi öğrenmesi ve insanlar arası ilişkilerde uygulaması gerekmektedir. Ramazan af ve merhameti öğrenme ve uygulama ayıdır.

Allah, insanı rahmetine çağırmaktadır. Ramazan, rahmet, mağfiret ve kurtuluş ayıdır. Allah’ın rahmet çağrısı insan için büyük bir fırsattır ve imkândır.

İslam peygamberi, ramazanda cennet kapılarının açıldığını ve cehennem kapılarının kapandığı müjdesini şu şekilde ifade etmektedir: “Ramazan ayının ilk gecesi olunca, şeytanlar ve azgın cinler zincire vurulur. Cehennem kapıları kapanır ve hiçbiri açılmaz. Cennet kapıları açılır ve hiçbiri kapanmaz. Sonra bir melek şöyle seslenir; Ey hayır dileyen, ibadet ve kulluğa gel. Ey şer isteyen günahlarından vazgeç. Allah’ın bu ayda ateşten azat ettiği nice kimseler vardır ve bu ramazan boyunca her gece böyledir.”

İnsan, Allah’ın rahmet çağrısına icabet edip bu dünya hayatında insan ilişkilerinde yarattığı değişimle cennet kapılarını kendisine açıp cehenneme giden yolları ve araçları etkisiz hâle getirebilir. Kişi ramazanda cennet kapılarını kendisine açmakla sorumludur.

Cennet kapıları, insanın ahlaklı insan olmasıyla mümkündür. Ramazan, ahlaklı insan olma ve Allah’ın ahlakıyla ahlaklanma sorumluluğunu yerine getirmeye insanlığı çağırmaktadır. İbadet, medeniyettir. Medeniyet inşa etmeyen ibadet, içi boş ve işlevsiz ritüelleren başka bir şey değildir.

İslam, orucu, ramazanı ve zekâtı medeniyet dinamikleri hareketleri hâline getirmiştir. İslam’ın medeniyet mekaniği ibadettir. Zekât, insanın Allah’ın yarattığı en şerefli varlık olarak yerine getirmekle yükümlü olduğu en medeni ibadettir. Zekât, insanların almadan vermelerinin ve sömürmeden paylaşmalarının ibadetidir. Zekât, sömürü ve haksızlığı ortadan kaldıran, insandan insana köprü oluşturan bir ibadettir.

İslam, medeniyetin fıtrat üzerine inşa edilmesini esas almaktadır. ramazanda verilen sadaka, sadaka-yı fıtr, yani fıtratın doğruluk, saflık ve iyilik olarak nitelenmektedir. Çocuklar, insani değerleri ve erdemleri ramazanda keşfetmelidirler. Çocukların, iyiliği, doğruluğu ve paylaşmanın insan olmanın gereği olduğunu ramazan atmosferinde öğrenmeleri gerekmektedir.

İnsan olmanın erdemlerini ve ahlakını öğrenen çocuklar, ramazan çiçekleridir. Çocukların ahlak ve iman çiçekleri olması için çocuklara yönelik yoğun bir eğitim, maneviyat, ibadet ve oyun seferberliğinin ramazanda gerçekleşmesi gerekmektedir.

Ramazan, kişiye başkalarının kusurlarının peşine düşmemelerini, kendilerinin eksikliklerini tanıyarak tamamlamaları gerektiğini hatırlatmaktadır. Şeytanla ve nefsimizle sürekli mücadele etmeli ve onların hayatımız üzerindeki etkilerini sınırlamalıyız. Ramazan, nefisle mücadelenin en yoğun olduğu aydır.

En büyük düşmanımız olan nefsimizi, her açıdan, eğitmeli, ehilleştirmeli ve kontrol altına almalıyız. Nefsine hâkim olmayan, nefsinin kölesi olacağını unutmamalıdır. Ramazan, nefsin köleliğinden özgürleşme ayıdır.

Ramazan, insana tevhit temelinde zaman ve mekân bilinci kazandırmaktadır. Bütün mekânların ve zamanların tevhitle kuşanması gerektiğini ramazan insana hatırlatmaktadır. Kalbimizin, aklımızın ve irademizin tevhitle yani Allah’a kulluk bilinciyle güçlenerek kendimize ve varlığa olan bakışımızın tazelenmesi ve sahihleşmesi gerekmektedir.

Ramazan ve oruç, ruh ve bedeni kirlerden arındırarak insanı yeniden inşa etmektedir. İbadet, maneviyat ve ahlak, insan dediğimiz en şerefli varlık binasının temelleri, kolonları ve duvarlarıdırlar. Birey, ahlaklı ve erdemli düşünce, duygu, davranış ve sözle donandıkça, yeryüzünde iman, emniyet, adalet ve hürriyet gür bir şekilde yeşermekte ve gelişmektedir. 

Medeniyet, barış, iman, adalet ve hürriyetin insan hayatında kökleşmesidir. Oruç, insanın betonlaşmasına, donmasına ve nesneleşmesine karşı en büyük koruyucudur. Oruç, insanı yumuşatmakta, selim bir ahlakla donanmasını sağlamaktadır. Oruç, modern hayatın mekanikliğine verilen doğal bir cevaptır.

Oruç, Allah’la yaşanan bir hayatın rutine indirgenemeyeceinin tecrübesidir. Oruç, hayatı sahih anlamda idrak etmektir. Tevhidi inkâr edip şirkin sapkınlıklarını ikrar etmek bataklığına saplanmak yerine tevhit hakikatini sahih anlamda idrak etmek için ramazan, büyük bir hidayet mevsimidir. İnsan, ramazan ayında hidayet yolunu bulmak ve kalbindeki hastalıklari iyileştirmek için her türlü imkâna sahip olmaktadır.

Ramazan, hayatı dolu dolu yaşama ayıdır. Ramazan bir diriliş mevsimidir. İnsanın, ramazanı ölü ve atıl bir bir dönem olarak yaşaması, insanın büyük kaybıdır. Ramazan, yaşama ve yaşatma mevsimidir. Ramazanın hayatlaşması için, insanın ramazanlaşması gerekmektedir. Ramazanlaşan insan, medeni insandır.

Bugün dünya, ramazanlaşamamaktan dolayı büyük sıkıntılar yaşamaktadır. Dünyanın ve insanlığın ramazanlaşması gerekmektedir. Dünyanın en büyük sorunu, ramazanlaşma açığı ve açlığıdır. Dünya bir misafirhane ve herkes bir misafir konumundadır. 

Ramazan, herkesin herkesi misafir aldığı bir konukseverlik mevsimidir. Ramazan ayında iftar vakitlerinde evlerin kapıları ardına kadar açık tutulduğunu İslam medeniyet tarihi kaydetmektedir. Gelen misafir, eve bereket, hayır ve sevap getiren kişi olarak düşünülmektedir. Eve misafir olarak gelip hayır ve sevaba vesile olan kişiye diş kirası denilen hediyeler verilmektedir.

İnsanın insanı yaşatması için ramazan ayında Müslüman toplumlar birçok gelenek ve kurum ihdas etmişlerdir. Darda kalanların ihtiyaçlarını gidermeleri için oluşturulan sadaka taşları geleneği, çok önemli bir kurumdur. 

Osmanlı toplumunda zenginler, Ramazan ayında esnafa borcu olanların borçlarını öderler ve silerlerdi. Ramazan, insanın diğer insanların hayatlarını kolaylaştırmak için seferber olduğu bir aydır. Ramazan medeniyeti insan yetiştirme medeniyetidir.

İslam, insanlığa hakikati öğreterek insanı yetiştirmektedir. Osmanlı toplumunda medrese öğrencileri, bir yıl boyunca öğrendikleri bilgileri topluma öğretmek ve yaymak için cerre çıkarlardı. Cerre çıkmak, bilginin toplumu cezbetmesi için kişinin bilgisini ve birikimini diğer insanlarla paylaşması demektir.

Üniversiteler, okullar, akademisyenler, öğretmenler, öğrenciler, kısacası her kurum ve kişi, bilgi ve birikimini topluma ulaştırmak için ramazan ayında seferber olmalıdır.

Ramazan ayı, bilginin toplumsallaşması için herkesin çaba göstermesi gereken bir ay olmalıdır. Ramazan, yeryüzünü kir ve tozlardan temizleyen bir yaz yağmuru ve günah ve kötülükleri yakıp yok eden bir güneş ışığıdır. İnsanlığın hidayet ve şifa kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’de ay olarak sadece ramazanın adı zikredilmektedir.

Ramazan orucunun mükâfatı Kadir Gecesi’dir. Tuttuğu oruçlar sayesinde midesini, şehvetini, dilini ve diğer bütün süfli arzularını dindirip Allah’ın rızasına uygun hâle getiren Müslüman, Kadir Gecesi’nde manevi yönden arınmasını zirveye ulaştırır.

İnsanlığın hidayet rehberi Kur’an-ı Kerim, ramazan ayının Kadir Gecesi’nde inmiştir. İnsanlık, ramazanda Kur’an’la aydınlanmıştır. Kur’an, hidayet rehberi ve şifa kaynağı olarak insanın elindedir. İnsan, Kur’an’ı yüzünden okumakla yetinmemeli, enerjisini ve kaynaklarını Kur’an’ı anlamaya ve kavramaya yoğunlaştırmalıdır.

Bu sayede Allah Teala onun bütün dua ve yakarışlarına icabet edip kendisine tertemiz yeni bir başlangıç nasip eder:

“Melekler ve ruh bu gecede yeryüzüne inip sabaha kadar insanların dualarına karşılık verir.” (Kadr, 97/4-5.)

Ramazanın sonunda, bir ay boyunca insanın hayatını fıtratına uygun bir şekilde yaşamanın bayramı kutlanmaktadır. Oruç, sadaka, zekât, Kur’an ve ibadet, insan hayatına ferahlık, mutluluk, huzur ve neşe getirmiştir. Bayram, yaşanılan fıtri huzurun ve mutluluğun bayramıdır. Bayram, ramazan ayını bereket, zarafet, ibadet, rahmet, mağfiret, hürriyet, ibadet, takva, selam, sekinet, olgunluk ve kardeşlik olarak yaşamanın ve idrak etmenin bayramıdır.

Ramazan ayında insan hayatında fıtrata uygun temiz bir sayfa açılmıştır. Ramazanın açtığı temiz sayfanın hayat boyunca korunması, insanın temel görevi ve sorumluluğudur. Ramazanın aydınlattığı hayatlarımızın kararmaması için gaflete düşülmemeli, daimi sakınma ve bilinç hâli olarak takvada sebat edilmelidir.

Hâsıl-ı kelam, ramazan ayı, bireysel ve toplumsal ahlakın inşasında Rahman’ın kullarına lütfettiği müstesna bir mekteptir. Gönüllere rikkat kazandıran bu mektep, tüm zamanlarda insan insanın “kurdu” değil, “yurdu” olduğu bilincini yerleştirir. Bu mektepten mezun olan her Müslüman, elde ettiği bilgi ve tecrübeyi, iyilik ve takvayı yılın diğer aylarına taşıyıp yaşama kararlılığı göstermelidir. Aksi halde Rasul-i Ekrem’in, “Nice oruç tutan var ki, orucundan kendisine kalan sadece açlık ve susuzluktur.

Nice geceleri kalkan var ki, ondan kalan sadece uykusuzluktur!” hadisindeki serzenişi göze alınmalıdır. Ayrıca Hz. Ömer’in, “Öyle bir kişinin namazı ve orucu sizi aldatmasın ki, konuştuğunda yalan söyler ve kendisine güven duyulduğunda hıyanet eder.” anlamındaki sözü, temel bir ilke olarak benimsenmelidir.

Allah Teala, bu ramazanı kendimiz ve bütün Müslümanlar için tertemiz ve yepyeni bir başlangıç kılsın. Amin

 

 

 

( Tertemiz Ve Yepyeni Bir Başlangıç başlıklı yazı redfer tarafından 10.03.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.