"Esma Suna’nın doğumuna az kalmıştır. Saldırganlar Suna ailesinin evini silahlarla ateş altına alırlar, evin içine patlayıcı madde ve benzinli paçavralar atarlar. Sonra evin kapılarını kazma ve baltalarla kırarak içeriye giren faşistler, evde bulanan Fidan, Ali, Fikri ve Mehmet Suna ile Musa Funda’yı kurşuna dizerler. Fazlı ile Elif Suna da sopa ve satırlarla ağır yaralanır ve öldü diye bırakılır. Esma Suna, ‘Kocamı, kardeşlerimi öldürdünüz bari beni öldürmeyin hamileyim’ diye yalvarır. Sopa ve satır ve şiş darbelerinden o da nasibini alır. Karnındaki bebeği kurtarmak için can havliyle sokağa fırlar. Ancak arkasından bu kez ateş ederek Esma’yı yere düşürürler. Öldü sanılarak bırakılır. Bir komşusu Esma gelini sırtlayarak Devlet Hastanesi’ne götürmeyi başarır. Doktorlar Esma’nın yaralarının ağır olduğunu görür ve ‘bari bebeği kurtaralım’ diye sezaryenle bebeği çıkartılar. Operasyon sırasında doktorlar gözyaşlarını tutamaz. Zira annesinin karnına aldığı darbeler nedeniyle bebek de annesi gibi ölmüştür.” (Cumhuriyet.com.tr’den alıntı)

*
ONDAN SONRA

Bu toprakların gördüğü en büyük kırımı yaşadı Kahramanmaraş. Kuşkusuz yakın tarihimizde pek çok katliam yaşadık. Yaşadıkça da alıştık, kanıksadık…

Kahramanmaraş katliamını ötekilerden ayırdeden özelliği ön hazırlığı olan bir katliam oluşu. Katledilecek kişilerin evleri önceden belirlenmiş ve işaretlenmişti. Katliamı yapacaklar için de çeşlitli provokatif olaylar sahnelenmişti.

Olayların bir hafta boyunca sürmesi, toplu bir cinnet halini yansıtması açısından önemlidir. Öyle ya, bu ti olaylar genelde bir galeyan anında gerçekleşir, biterdi, ama bu olayda toplumsal bir cinnet söz konusuydu. Katiller ve maktuller evvelce komşuluk etmiş, birlikte Maraş biberi döğmüş, düğünlerde el ele tutuşup halay çekmiş insanlardı. Ne olmuştu da böyle bir vahşetin faili ve kurbanı oluvermiştiler? Olan belliydi. Yıllarca planlı bir şekilde sağcı-solcu, Sunni-Alevi nifakları yaratılmış ve bu sonuca ulaşılmıştı.

Savaşlarda bile olmayacak vahşetler gerçekleşmiş, insanlar diri diri yakılmış, hamile kadınlar karınlarındaki çocuklarıyla öldürülmüştü. Ölenlerin on yedisi kadındı ve dikkat: yargılanan 804 sanıktan 54’ü de kadındı.

38. Yıldönümünde bir acı daha…19-26 Aralık 1978, Kahramanmaraş katliamı…
*
ONDAN SONRA


Olayların akışını özetleyeyim:

19 Aralık’ta kentteki Çiçek Sineması’na, saat 21:00’de tahrip gücü düşük bir patlayıcı madde atılır. Kalabalık bir grup ülkücü sloganlar atarak CHP il merkezine, PTT ve TÖB-DER binalarına saldırır. İlginç olan bombayı Ülkücü Gençlik Derneği Kahramanmaraş şube başkanı Mehmet Leblebici ve ikinci başkan Mustafa Kanlıdere’nin talimatları ile Ökkeş Kenger’in attığı söylenir. Bunlar Ankara’ya Ülkücü Gençlik Derneğine telefon ederek yardım talebinde bulunurlar.

20 Aralık’ta Alevilerin yoğunlukla oturduğu Yörükselim Mahallesi’nde bir kıraathane bombalanır. Bombalama sonucu kahvehanede bulunan mahalle sakinleri yerlere yatar. Bomba Allah’tan kahvehane penceresinin altındaki betona isabet ederek kahvehaneye düşmez. Olay sonucunda Gıjgın Dede adlı bir mahalleli vefat eder.

21 Aralık’ta Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu adlı iki sol görüşlü Alevi öğretmen öldürülür.

22 Aralık’ta Bağlarbaşı camii imamı Mustafa Yıldız cuma vaazında şu "öğütleri" vermişti: "Oruç tutmak namaz kılmakla hacı olunmaz, bir Alevi öldüren beş sefer hacca gitmiş gibi sevap kazanır; bütün din kardeşlerimiz hükümete ve komünistlere, dinsizlere karşı ayaklanmalıdır; çevremizde bulunan Alevileri ve CHP’li Sünni imansızları temizleyeceğiz."

Öğretmenlerin cenazelerinin getirildiği camiye gelenler cenaze namazının kılınmasına karşı çıkarak engeller ve kalabalığın dağılması ile cenazeler ortada kalır.

Güvenlik güçlerinin müdahalesiyle karşılaşmayan saldırgan kitle kent çarşısına yürüyerek Alevilere ve CHP’lilere ait işyerlerini tahrip eder. Çatışmalarda üç kişi ölür. Gece Sünni mahallelerinde "solcu Alevilerin silahlı saldırı yapacağını" anlatılarak, silahlanılması sağlanır.

23 Aralık’ta Kahramanmaraş’taki olaylar karşılıklı çatışma boyutunda başlar.

24 Aralık’ta ilan edilen sokağa çıkma yasağına, yalnızca, güvenlik kuvvetleri uyar. Sünni kesim bundan istifade ederek Aleviler üzerindeki baskılarını arttırır. İnsanlar galeyana gelmiş, durum kontrolden çıkmıştır ve il genelinde kaos ortamı yaşanmaya başlanmıştır. Olaylar karşılıklı çatışma boyutunu tamamen yitirerek, bütün Alevilere dönük bir kıyama dönüşür. "Komünistleri bırakmayın, Allah yoluna kesin, Sütçü İmam aşkına vurun", "Bugün cihad günüdür, bir Alevi öldüren cennete gider", "Alevileri öldürelim, memleketten temizleyelim", "Alevileri öldürün, şahit kalmasın" diye bağıran faşist ajitatörlerin sürüklediği kalabalıklar Alevilerin yaşadığı Yörükselim, Yenimahalle, Serintepe, Mağaralı, Karamaraş mahallelerine saldırırlar.

25 Aralık akşamı tamamen yatışan saldırılarda, resmen saptanabilen ölü sayısı 111’di. Saldırıları önlemek amacı ile Kayseri ve Gaziantep’ten askeri birlikler gönderilir.

*
ONDAN SONRA


Olaylar nedeniyle 26 Aralık 1978 saat 7.00’den itibaren İstanbul, Ankara, Kahramanmaraş, Adana, Elazığ, Bingöl, Erzurum, Erzincan, Gaziantep, Kars, Malatya, Sivas ve Şanlıurfa olmak üzere, toplam 13 ilde sıkıyönetim ilan edilir. Daha sonra bu illerin sayısı arttırılmıştır.

Saldırılar sonucunda resmi verilere göre 150 kişi öldürülmüş, 176 kişi yaralanmış, Alevilere ait 200’ün üzerinde ev yakılmıştı. 100’e yakın işyeri de tahrip edilmişti. Resmi olmayan beyanlara göre ise ölü sayısı 500’e yakındı.

*
ONDAN SONRA


Kahramanmaraş Katliamı’nın bir diğer yönü de 804 sanıklı davada 29’u idam, 7’si müebbet, 7’si 15-24 yıl, 259’u 5-10 yıl, 26’sı 1-5 yıl arasında hapis cezasına çarptırılmasına rağmen 1991 yılında çıkarılan Terörle Mücadele Yasası nedeniyle tüm sanıklarının serbest kalmasıydı. Bu kişilerden bazıları daha sonra milletvekili olarak TBMM çatısı altında yer almıştılar. Olayın bir numaralı sanığı Ökkeş Kenger yargılanıp beraat etti ve soyadını Şendiller olarak değiştirdi. Daha sonra 1991 yılında Refah Partisinden 19. Dönem Kahramanmaraş milletvekili seçilmişti.
( Hamileyim Öldürmeyin Beni... başlıklı yazı AliKemal tarafından 25.12.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.