“Kubilay devrim uğruna, vatan sevgisi ve bütünlüğü yolunda yalnız başına, kuvvet hesabı yapmayan bir idealist vatanseverlik örneğidir. Kubilay, millet yolunda canını her an fedaya hazır olan geleneksel Türk yaradılışının müstesna abidesidir.” İsmet İnönü

*
ONDAN SONRA,

Menemen’de 86 yıl önce gericiler tarafından katledilen Şehit Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay törenle anıldı.

Kubilay’ın katlinin 86. Yılı mevcut iktidarın benzer anmalarda hep yaptığı gibi halkın iştirak ettirilmediği törenle anılmak istenildi. Ve yine hep olduğu gibi halk yine kendi töreniyle şehitlerimizi andı ve Menemen Tren Garı’ndan, Yıldıztepe Şehitliği arasındaki bir kilometrelik yolda, "Mustafa Kemal’in askerleriyiz" diye slogan atarak yürüdü. Şehitlikte sesli yayına izin verilmediği için anıt önünde saygı duruşunda bulunan İstiklal Marşı’nı okuyan vatandaşlar, bu yıl yapılan ikili anma töreni uygulamasına tepki gösterdi. Kubilay bir anıt insan olarak kuşakların belleğinde kalacaktır. Menemen ve Kubilay Olayı, asla unutulmaması ve unutturulmaması gereken bir vahşettir.

Türkiye’yi tarihin kör karanlıklarına geri götürmek isteyen tüm irticai hareketlerin, dinci ve dinsiz yobazların, geçmişte olduğu gibi bugün de var olduklarını ve gelecekte de var olacaklarını bu millet aklından çıkarmamalıdır.

*
ONDAN SONRA,


Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın 23 Aralık 1930 günü şeriatçı bir grup tarafından öldürülmesi, Cumhuriyet tarihinin bir kara sayfasıdır. Kubilay Olayı, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin 1925’deki Şeyh Said İsyanından sonra tanık olduğu önemli olaylardan biridir. Açıkça bilinmektedir ki; Şeyh Sait isyanı da Menemen olayı da Nakşibendî şeyhlerinin eseridir. Nakşibendîlik: Bahaattin Nakşibent (1318–1389) tarafından ya da onun adına kurulan tarikattır.

Hoca Yusf-i Hamedani ve Ahmet Yesevi tarafından geliştirilmiştir. Temelini zikir oluşturur. Kökeni Ebubekir’e dayandırılır.

Nakşibendî Tarikatı, Müslüman topluluklarında tüm yeniliklere karşı çıkan, tutucu, bağnaz, öteki dünya ile ilgilenen, rüyaya çok özel anlamlar veren, rüyayı gerçek kabul eden bir mistik tarikattır.

Olaylar Menemen’de cereyan ettiği için genellikle Menemen Olayı olarak Banılmaktadır.

İstiklal Savaşının kazanılmasından sonra; Saltanatın kaldırılışı, Cumhuriyetin ilanı, Hilafetin kaldırılışı; devleti, Laik temeller üzerine oturtmak amacını gerçekleştirmek içindi.

Bu köklü değişim Yeni Türk Devletinin Osmanlı İmparatorluğu ile ilgisi olmadığını gösteriyordu.

Şimdi yapılması gereken ise, devrim hareketlerinin getirdiği yeniliklerle çağdaş Türk insanının düşünce yapısını geliştirmekti.

Devrimler yapılmıştı ama uygulanması ve sürekli olması halk tarafından özümsenmesi ile olacaktı.

Elbette yapılan yeniliklere muhalif olanlar da vardı. Onlar teokratik devlet düzeninden laik düzene geçişte çıkarları zarar gördüğünden dolayı laikliği dinsizlik olarak betimleyen bir tutum sergilediler ve bu doğrultuda bir muhalefet kitlesi yaratmak için çalıştılar.

Belirtmek gerekir ki yenilikleri yalnızca belirli bir halk kitlesi değil Meclis içinde de hazmedemeyen cepheler vardı.

Evet Gazi Mustafa Kemal, devrim yapmıştı ama; diyalektik olarak; Karşı Devrim de başlamıştı…


*
ONDAN SONRA,


23 ARALIK 1930 tarihinde; İzmir- MENEMEN’DE gericiler, CUMHURİYE’E karşı 1906 doğumlu Mustafa Fehmi Kubilay; Bursa öğretmen okulunu bitirmiş, Cumhuriyet ilkelerine bağlı askerliğini Yedek Subay olarak yapan bir öğretmendi.

, İRTİCAİ bir kalkışma başlatmışlar ve Asteğmen Mustafa Fehmi KUBİLAY’I görevi başında hunharca şehit etmişlerdi…

İsyancıların, istedikleri; Şeriattır.

Karşı çıktıkları ise Laik Cumhuriyettir. Atatürk İlkeleri ve Atatürk Devrimidir.

Cereyan eden olaylar şöyle gelişmişti:

Şeyh Esat’ın Manisa’da Nakşibendi tarikatını yaymakla görevlendirdiği Laz İbrahim tarafından yönlendirilen, Manisa tarafından gelen çember sakallı, sarıklı ve cüppeli dördü silahlı 6 kişi, 23 Aralık 1930’da sabah namazından sonra camiden aldıkları Yeşil Sancağı yola dikerek silah zoruyla etraflarına adam toplamaya çalışırlar. Elebaşılar arasında, Giritli Derviş Mehmet, Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Küçük Hasan vardı. Derviş Mehmet camide namaz kılanlara kendini "Mehdi" olarak tanıttı ve dini korumaya geldiklerini söyledi. Arkalarında 70 bin kişilik Halife ordusu olduğunu, öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini söylediler. Camideki yeşil bayrağı alıp uzun bir sopaya taktılar ve Menemen şehir meydanında kazdıkları bir çukura diktiler. Bayrağın çevresinde dönmeye, tekbir getirmeye, zikretmeye ve "Şapka giyen kafirdir! Yakında yine şeriata dönülecektir." diyerek bir isyan hareketi başlatmak isterler. Bayrağın altından ahaliden bazı kişileri (bir fabrikada çalışan Hayimoğlu Jozef de dahil) geçirdiler. Kasabaya halife ordusunun geleceği iddiası halkı korkuttu.

Olayların ilçedeki askeri birlikte duyulmasıyla, alay komutanı, yedeksubay Kubilay’ı olay yerine gönderdi. Kubilay bu hareketi bastırmak için bir manga askerle olay yerine geldi. Askerlerin yanından ayrılarak tek başına onların arasına girip teslim olmalarını istedi. Onlardan biri ateş ederek Kubilay’ı yaraladı. Karşıdan bunu gören askerler ateş açtılar. Fakat tüfeklerinde öldürücü etkisi olmayan manevra fişekleri vardır. Derviş Mehmet "bana kurşun işlemiyor” diyerek halkı kandırmaya çalıştı. Kubilay yaralı halde cami avlusuna sığındıysa da, Derviş Mehmet ve arkadaşları peşi sıra geldiler. Derviş Mehmet, çantasını açıp testere ağızlı bağ bıçağını çıkardı ve yaralı Asteğmen Kubilay’ın başını kesti. Kesik başı yeşil bayrağın sopasına dikmeye çalıştılar ancak başaramadılar. Birisi ip getirdi ve Kubilay’ın başı yeşil bayrağın dikili olduğu sopaya iple bağlandı. Olay yerine yetişen Bekçi Hasan ateş edip gruptan birini yaraladı. Ancak açılan ateş sonucu o da öldü. Arkadaşının yardımına koşan Bekçi Şevki de açılan ateş sonucu öldü. Bu aşamada askeri birlik yetişir. Komutan "Teslim olun!" diye bağırır. Ancak olay çatışmaya dönüşür ve askeri birlik ateş eder. Göstericilerden Derviş Mehmet de dahil bazıları ölürken, bazıları kaçar. Daha sonra hepsi birden yakalanır. Bu gerici olayın başlangıç aşamasında; Manisa ve Menemen Güvenlik Güçlerinin durumu kavrayıp, gerekli önlemleri almaması, ayaklanma girişimini bastırmak üzere, askeri deneyimi yeteli olmayan bir yedek subayın ve yine eğitimsiz ve donatımsız bir birliğin görevlendirilmesi hatadır. Gelişmeleri dört jandarma eri ile birlikte Hükümet konağında izleyen Jandarma komutanının, seyirci kalışı ve Olay sırasında, Kubilay’ın birliğindeki Askerlerinin kaçışması da üzücüdür.

Olay yeri olarak Menemen’in seçilmesinin özel bir nedeni var mıdır bilinmez. Ancak bilinen şudur: Manisa’da bir Tümen, Balıkesir’de bir Kolordu yine İzmir’de bir Kolordu bulunmaktadır. Yani bir isyan için ya da isyanın başarısı için risklidir.

Menemen’de bir Alay var. Bu Alayın da iç güvenlik konusunda ne kadar duyarlı olduğunu bir Yedek Subay komutasında birlik görevlendirmesi ile anlaşılmaktadır.

İç Güvenlik birlikleri de günlerce süren isyan hazırlığını öğrenmekte ve önlem almakta acze düşmüştür.

O günkü Menemen Halkını: genel yapısı ile tutucu, cahil, rejim konusunda duyarsız, menfi propagandaya açık olarak değerlendirmek mümkündür.

Ve bu halkın büyük çoğunluğu da Mübadele de Girit’ten gelmiş, yılgın, şaşkın, Milli duyguları gelişmemiş, birçoğu Türkçe bile konuşamıyor.

Ayrıca, Menemen; olay sonrasında kaçış için kara ve deniz ulaşım merkezlerine yakın olduğu için de seçilmiş olabilir.



*
ONDAN SONRA,


Devlet sert tepki gösterdi. 27 Aralık 1930 günü Dolmabahçe Sarayı’nda Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında bu konuda bir toplantı yapıldı. Mustafa Kemal Paşa, Kubilay Olayına çok kızmıştı. *
*

ONDAN SONRA


"Menemen’i yakın!" Bu Atatürk’ün teğmen Kubilay’ın sapkın hainlerce katledilmesi üzerine verdiği iddia edilen emridir. Bu emir tümcesi Atatürk’ün resmi altına yazılıp öylece sosyal medyada paylaşılmakta ve sıkça Atatürk’ün şehri içinde insanlar varken yakma emri verdiği tekrarlanmaktadır. Bunu yapanlar da kendilerini Atatürkçü olarak ifade etmektedir.

Atatürk’e “put”, Atatürk’ü sevenlere “putperest puştlar”, Anıtkabir’e “kutsal mabet” gibi isimler takan sinsi Atatürk düşmanları, Atatürk’e, bu paylaşımı yapan cahil ya da ardniyetli Atatürkçüler kadar zarar veremiyordur. Zira bu paylaşımı görenlerden işin aslını bilmeyenler, Atatürk’ün tüm Menemen’i insanlarıyla beraber olduğu gibi yakın, emri verdiğini düşünebilmekte ve bunun insanlıkla bağdaşamayacağını ifade etmektedirler.

Evet! Mustafa Kemal Atatürk Menemen’de yaşananlara sert tepki gösterdi.

Olaya ilişkin verdiği emir ise aynen şöyledir: (Dönemin TBMM Başkanı Kazım Özalp’ten aktaralım) "Bu ne haldir, mürteciler hükümet meydanında ordunun subayını din adına boğazlayabiliyorlar. Binlerce Menemenli’den kimse çıkıp mani olmuyor, bilakis tekbirlerle teşvik ediyorlar. Yunan idaresi altındayken bu hainler neredeydiler? Onların namusunu ve dinini kurtaran ordunun bir subayına reva gördükleri bu saldırının cezasını yalnız hain katiller değil, hepsi en ağır şekilde çekmelidir. Bu Cumhuriyet’i ve bizim başımızı kesmektir. Bundan bütün Menemen sorumludur. Bu kasaba ’Vilmodit’ ilan edilmeye müstahak olmuştur’

Ve Atatürk Vilmodit emrini verdikten sonra bu kararından geri adım attı ve şunları söyledi: "Böyle emirler verirsem, uygulamayın, sonra bir daha sorun" (Bir diğer görüşe göre ise Atatürk’ü bu kararından çevresindekiler vazgeçirmiştiler.)

Evet! Görüldüğü gibi Atatürk, Menemen’in yakılması emrini vermişti ama bu emrin verilmiş olması, sosyal medyada sıkça yapılan ‘insanlarla beraber yakılması’ şeklindeki yayınların doğru olduğu anlamına gelmez. Bunu anlayabilmek için, "Vilmodit" kelimesinin ne anlama geldiğini bilmemiz gerekir.

Vilmodit kelimesinin anlamı şu şekildedir: "Vilmodit, Fransızca bir sözcüktür. Cezalandırılmış şehir veya lanetli şehir anlamındadır. Bir yerin vilmodit ilan edilmesi ise, o yerin önce boşaltılıp, sonra yakılması ve en sonunda da gelecek nesillere ibret olsun diye, merkezine bir anıt dikilmesi demektir."

Atatürk şehrin boşaltıldıktan sonra yakılıp, şehir meydanına bir utanç anıtı dikilmesi emrini vermişti. Belirttiğimiz üzere daha sonra bu emri verdiği için pişmanlık duydu.

Sonuç olarak Vilmodit’in Türkçe bir kelime olmaması, bir takım yanlış anlaşılmaların doğmasına sebep olmuştur. Atatürk şehrin içindeki insanlarla birlikte yakılması emrini vermemiştir.


*
ONDAN SONRA,



Mustafa Kemal, duruma bizzat el koydu ve:

“Olayla ilişkisi olan herkesin şiddetle cezalandırılmasını,

Verilecek idam cezalarının hemen uygulanmasını,

Olayın “siyasal kaynaklarının” araştırılmasını,

Olayın oluşmasına katkıda bulunan “basına karşı sert önlemlerin alınmasını,

Olaya destek veren Menemenlilerin, hatta seyirci kalanların bile başka yerlere göç ettirilmesini istedi (ancak son isteğinden daha sonra vazgeçti)”.

*
ONDAN SONRA,



Mustafa Kemal Paşa, 28 Aralık’ta Orduya aşağıdaki baş sağlığı Mesajını yayımlamıştır:

“Menemen’de geçen gün meydana gelen gerici kalkışma sırasında yedek subay Kubilay Bey’in görev yaparken uğradığı sondan dolayı Cumhuriyet Ordusu’na başsağlığı dilerim.

Kubilay Bey’in şehit edilmesinde gericilerin gösterdiği vahşilik karşısında Menemen’deki halktan kimilerinin alkışla onaylar bulunması, bütün cumhuriyetçiler ve yurtseverler için utanılacak bir olaydır.

Yurdu savunmak için yetiştirilen, her türlü iç politika ve çekişmenin dışında ve üstünde, saygın bir konumda bulunan Türk subayının gericiler karşısındaki yüksek görevinin, yurttaşlar tarafından yalnız saygıyla karşılandığına kuşku yoktur.

Menemen’de halktan kimilerinin yanlışları, bütün ulusa üzüntü vermiştir.

Yabancı saldırısının acısını çekmiş bir çevrede genç ve kahraman yedek-subayın uğradığı saldırıyı, ulusun doğrudan doğruya Cumhuriyet’e karşı bir suikast saydığı ve bu saldırıyı yüreklendirenlerle özendirenleri ona göre kovuşturacağı kesindir.


31 Aralık 1930 günü Menemen ilçesi ile Manisa ve Balıkesir’in merkez ilçelerinde 1 Ocak 1931’den itibaren 1 ay süre ile Fahrettin Altay komutasında sıkıyönetim ilan edilmiş ve 1. Kolordu Komutan Vekili General Mustafa Muğlalı başkanlığında bir Divanı Harp kurulmuştur. Soruşturmalar, Derviş Mehmet ve onu yönlendiren Laz İsmail Hocanın, İstanbul’da bulunan Nakşibendî Şeyhleriyle bağlantısını ortaya çıkardı. Nakşibendî Şeyhi Hoca Esat, şeyh Halit, Hoca Saffet ve Hoca Esat’ın oğlu Mehmet Ali’nin ayaklanmanın hazırlanmasında başrolü oynadıkları anlaşıldı.

7 Ocak 1931’de bu kez İzmir’de yine Mustafa Kemal Paşa başkanlığında ikinci bir toplantı yapıldı. Olaya doğrudan veya dolaylı katılan 105 sanık (anayasayı cebren tağyir, eyleme iştirak, azmettirme veya Mehdi Mehmedin Mehdiliği için harekete geçtiğini bildikleri halde zamanında Hükümete haber vermedikleri ve tekkelerin seddinden sonra ayini tarikat icra ettikleri suçlamalarıyla) 15 Ocak 1931’den itibaren Divanı Harp’te yargılanmaya başlandı,

General Mustafa Muğlalı başkanlığında kurulan Divan Harp Mahkemesinde 24 Ocak 1931 günü iddianame okundu ve 29 Ocak 1931 günü mahkeme 36 (ölmüş olan bir sanık ile 37) kişinin idama mahkûm edilmesine, 40 kişinin sorumsuzluğu nedeniyle salıverilmesine, 27 sanığın beraatine, 41 kişiye çeşitli hapis cezaları verilmesine hükmetti ve karar Meclis’in onayına sunuldu. İdam hükümlülerinin 6’sının yaşı küçük olduğundan, onların ölüm cezaları ağır hapse çevrildi. TBMM Adalet Divanı ayrıca iki idamlığın cezasını 2 yıl hapse çevirdi. Kalan 28 sanık, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen’de idam edildi. Bazıları Kubilay’ın başının kesildiği yerde asıldı. Mahkumlardan biri idam sehpasının önünden kaçtı. İki hafta sonra yakalandı ve ertesi gün idam edildi.


*
ONDAN SONRA,



İdam Cezası Alanlar:
Manisa’dan Giritli Derviş Mehmet
Manisa’dan Manifaturacı Osman
Manisa’dan Hafız Cemal
Manisa’dan Tabur İmamı İlyas Hoca
Manisa’dan Alipaşazade Ragıp Bey
Manisa’dan Şeyh Hafız Ahmet
Manisa’dan Giritli İbrahimoğlu İsmail
Menemen Bozalan’dan Koca Mustafa
Menemen Bozalan’dan Hacı İsmail
Menemen Bozalan’dan Hacı İsmailoğlu Hüseyin
Menemen Bozalan’dan Göriceli Abdülkerim
Menemen’den Yukarıcumalı Ramiz
Menemen’den Çıtaklı Molla Süleyman
Menemen’den Hayimoğlu Jozef
Menemen’den Şımbıllı Ali Osmanoğlu Memet
Menemen’den Arnavut Yusufoğlu Kâmil
Menemen’den Kerimoğlu İbrahim
Menemen’den Selimoğlu Boşnak Abbas
Alaşehir’den Şeyh Ahmet Muhtar
Alaşehir’den Esat’ın oğlu Memet Ali (Mehmet Ali Erbil’in dedesidir, dedesinin babası Şeyh Esat çok yaşlı olduğu için onun yerine oğlu Mehmet Ali idam edilmiştir.)
Manisa Hastanesi imamlığından mütekait Laz İbrahim Hoca
Manisa’dan Emrullahoğlu Memet.
İdam Cezası Hapis Cezasına İndirilenler:
Manisa’dan Nalıncı Hasan - idama bedel (24) yıl hapis (20) yaşında
Manisadan Çoban Ramazan - idama bedel (24) yıl hapis (20) yaşında
Manisadan Giritli Küçük Hasan - idama bedel (24) yıl hapis (17) yaşında
Menemenden Harputlu Ömeroğlu Memet - idama bedel (24) yıl hapis (65) i mütecaviz
İzmirden Laz Mehmet Ali Hoca - idama bedel (24) yıl hapis (65) i mütecaviz
Erbilli Şeyh Esat - idama bedel (24) yıl hapis (65)i mütecaviz
İsmail Mehmet - idama bedel (24) yıl hapis (65)i mütecaviz
Hapis ve Ağır Hapis Cezalarına Mahkûm Edilenler[değiştir | kaynağı değiştir]
Horus köyünden Selâhattin oğlu Naşit (15 yıl ağır hapis)
Horus köyünden Yakupoğlu Ali (15 yıl ağır hapis)
Horus köyünden Muhittinoğlu Ali Koç (15 yıl ağır hapis)
Horus köyünden Hasanoğlu Ahmet (15 yıl ağır hapis)
Horus köyünden Neciboğlu Mevlût (15 yıl ağır hapis)
Horus köyünden Ragıboğlu Osman (15 yıl ağır hapis)
Horus köyünden Mümtazoğlu Haşim 65 yaşını mütecaviz olduğundan 12,5 yıl ağır hapis
14 kişiye 3’er yıl hapis
20 kişiye 1’er yıl hapis
Görüldüğü gibi; bu olay, çok büyük bir kitle hareketi, bir toplu isyan değildir. Halkın büyük çoğunluğu bu olaylara hiç karışmamıştır. Karışan suçlular da yargılanarak en ağır cezalara çarptırılmıştır. Zaten bu kişilerin büyük bir bölümü de Menemenli değildir. Eylemi başlatanlar da o sabah Menemen dışından gelmişlerdir.
Kutup-ul ak tap (Kutupların kutbu) olarak anılan Hoca Esat duruşmalar sırasında tutuk evinde öldü.
Başlarında Hoca Saffet, Şeyh Halit, Mehmet Ali ve Laz İsmail’in bulunduğu yirmi dokuz kişi Kubilay’ın şehit edildiği yerde idam edildi.

*
ONDAN SONRA,



Mustafa Kemal Paşa, bu feci olayı daha sonra değerlendirirken;

“Bu olayın nedeni din değil, dildir.” demiştir.

Evet, bu feci cinayetin asıl nedeni din değil, dil idi. Elebaşı Derviş Mehmet, Menemen’de camiden bir Arapça kitap alıp; yalan yanlış okuduklarını cahil halka Allah’ın son emri diye yorumlamış ve halkı arkasına takarak ayaklandırmıştır.

Bir süre sonra; camide bulunan bu Arapça kitabın, Arapça Dilbilgisi kitabı olduğu ve dua olarak okunduğu anlaşılmıştır.

Eğer okuduğu kitap Türkçe olsaydı, Derviş Mehmet ve benzerleri halkı kandıramazlardı.



*
ONDAN SONRA,


Olayın hemen ardından Menemen’de devrim şehidi iki bekçi ve Kubilay adına anıt dikildi. Şehit Kubilay Anıtı: Heykeltıraş Ratip Aşir Acudoğu tarafından 1932 yılında yapılan anıt Kubilay Kışlası (57. Topçu Tugay Komutan Yardımcılığı) içerisindeki etrafı çam ağaçlarıyla çevrili en yüksek rakımlı tepenin üzerindedir. Elinde mızrağıyla ufka doğru bakan genç heykeli Türk gençliğini temsil eder. Onun altında ise Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nin bir bölümü yer alır. Arka alanda yan yana yükselmekte olan üç sütundan soldaki Bekçi Şevki, ortadaki Asteğmen Kubilay ve sağdaki ise Bekçi Hasan’ı temsil eder. Anıtın arka tarafında ise “İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz.” yazılıdır.

*
ONDAN SONRA,



Sıkıyönetim, 28 Şubat 1931’de Manisa ve Balıkesir’den, 8 Mart 1931’de de Menemen’den kaldırıldı.

*
ONDAN SONRA,



Siyasi bağlamda Kubilay Olayı, 1930’da Ali Fethi Okyar tarafından Mustafa Kemal Paşa’nın tavsiyesiyle kurulmuş olan ve Menemen Olayı’ndan hemen önce 17 Kasım 1930’da kendi kendini fesheden, Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci ana muhalefet partisi Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın 99 günlük varlığı ile bir arada değerlendirilmektedir.

Olayın, zamanın Nakşibendi tarikatının lideri Şeyh Esat ve yandaşları tarafından planlandığı ve Menemen’de uygulamaya konulduğu iddia edilmiştir.


*
ONDAN SONRA,

Sonsuzluğa gidişinin 86. Yılında devrim şehidimiz Kubilay’ın nezdinde tüm şehitlerimizi özlem ve minnetle anıyoruz.
*
( 23 Aralık 1930- Menemen Olayları başlıklı yazı AliKemal tarafından 24.12.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.