“Sami hocaaa..!”

“Buyur Kamil Bey!...”

“Bi dakka bak şu pencereden, bişi diyecem….”

“İçeri gel!”

“Bi’dakka bakıversen ölür müsün yavu!”

“Bakamam! Meşgulüm. Ne diyeceksen gir içeri de, de!”

“Ne işiymiş o yavu, bi cama çıkmana bile mani…”

“Yavu var bi işim ki, bakamıyorum...”

Kamil Oğuz onu cama çıkmaktan alakoyan şeyin ne olduğunu merak ederek daldı içeri. Evin salonunu, odalarını, mutfağını dolaştı, Sami Emekli’yi bulamadı. Kızdı.

“Nereye kayboldun a iki gözüm?”

Sami Emekli’nin sesi banyodan yana geldi. “Buradayım, gel!”

Kamil Oğuz, banyonun kapısını aralayıp kafasını içeri uzattı. Sami Emekli bıyıkları, sakalları traş edip kıçında bir donla yarı çıplak, cıbıldak oğlanlara döndürmüştü kendini. Alafranga helanın üstüne oturmuş, baştan aşağı köpük sıvadığı bacaklarının kıllarını tıraş ediyordu.

“Kolay gelsin hocam! Ne yapıyorsun öyle?”

“Gözün kör mü? Görüyorsun işte, bacaklarımın kıllarını alıyorum.”

“Alla allaaaa! Yavu, bu yaştan sonra dönmeye mi karar verdin yoksa?”

“Yavu, saçmalama allesen. Biz neysek oyuz, fetöcüler gibi kıçımıza tepiği yiyince arı, namusu tertemiz etmeyiz öyle…”

“Eeee? Niye alıyosun o kılları madem?”

“Niye olacak… Bizim komşular yine iş başında. Kek, poğaça, börek, kısır, çay, kahve, her gün benim evin önündeler. Bu yetmezmiş gibi bi de mangal yakmaya başladılar… Her şeyi anlıyorum da mangal neyin nesi, onu anlamıyorum. Kadın kısmı mangal yapar mı ya hu? Mangal erkek işidir.”

“İyi de bununla senin bacak kıllarının alakası ne?”

“Her akşam, her akşam… Burnuma gelen kokulardan çü..üm şişe şişe boa yılanına döndü. Buna can mı dayanır, birader?.”

“İstesen verirler…”

“Vermiyorlar. Vermek bi yana, beni görünce, ‘destuuur erkek vaaaar’ deyip örtülerini suratlarına indiriyorlar!”

“E-e?”

“E’si, karar verdim. Giyineceğim onlar gibi, katılacağım aralarına…Başka çaresi yok. Sen ne diyecektin?”

“Ben mi? On dört Ağustosta iç savaş çıkacakmış. Sen bilirsin, çıkar mı ki?” diye soracaktım sana.

*
Aynı akşam, Sami Emekli dediğini yaptı. Kılık değiştirip katıldı kadınların arasına. Gelsin pastalar, börekler, çaylar, kahveler, mangalda etler, derken bir güzel karnını doyurdu. İş dedikodu faslına gelince, bol şerbetli şekerpare kıvamında yemeye doyamadı.

“Evimin dört köşesinde dört muska birden buldum kardeş…” dedi kadının birisi.

“Tü tü tü tü…Boynu kırılasıcalar, büyü yapmışlardır sana kardeş,” dedi öteki.

Bu minval üzere ağzı olan konuştu.

“Niye yapsınlar ki kardeş?”

“Dul karısın ya! Sende gözü olan biri yapmıştır vallaha…”

“Kimin gözü olacak ki bende?”

“Aha şu evde oturan topal herif için bana pek derin bakıyor, demiştin ya?”

“Emekli öğretmen mi? Rabbim yazdıysa bozsun, ayol. Kala kala o topala mı kaldım allasen!”

“Şu ilerde oturan Kamil ağa yaptırmış olmasın kız? Geçenlerde, mahallede münasip bir dul varsa aramızı bul da evleneyim, pek bıktım yanlızlıktan, diyerekten muhtara haber salmış…”

“Onun büyü yaptırmasına ne gerek ayol? Adam karun kadar zengin. Gel desin, nikahsız mikahsız koşar giderim valla…”

Sami Emekli bunları duyar da lafa karışmadan edebilir mi? Bülent Ersoy’unkinden bile daha kadınsı bir ton verdi sesine,

“Ayol,” dedi, “o herifin serveti haram kazançtan. Ona karı olup da günahlarına ortak mı olacaksın? Seni de peşinden cehenneme sürükler vallahül azim…Emekli öğretmene he de de alın teriyle kazandığı emekli maaşıylan helal lokma yedirsin sana.”

“Rabbim cemi cümleyi haram lokma yemekten korusun işallah...”

“Amiiin!”

Gençten bir kız geldi. “Anneee gız,” diye seslendi kadınlardan birine.

Annesi, “ne var gene gız?” diye çemkirdi.

Herkes ne diyecek diye kıza çevirdi başını.

Kız, “Fuat Avni var ya…” diye anlatmaya başladı. “Hani internette tivit atıp milleti şaşkına çeviren herifi sana anlattıydım ya…”

Kızın lafı eveleyip gevelemesine sinir olan annesi sinirle söylendi. “Ne diyeceksen de şu lafını körolasıca!”

Kız da annesine sinirlendi. “Diyoz ya be! İşte o herifin tivit hesabında yazıyomuş…Fetö adamlarına demiş ki, ne kadar ağır gelirse gelsin dişinizi sıkın ve sabredin, beklentilerin karşısında kuluçkada yumurtaların yirmi gün çevrildiği gibi sabredin demiş…”

“Artık darbeden geçip civciv mi besleyeceklermiş?” diye sordu kadınlardan biri.

Kız, “ne civcivi be!” diye çıkıştı kadına. “ayın on dördünde yeniden darbe yapacakmış!”

Aynı kadın, “yumurtadan civciv çıkartarak, civcivlerle mi darbe edecekmiş?” diye sordu.

“Hayır teyze,” dedi kız; “Pazar günü tepemize bomba atacakmış!”

“Aaaa!”

“Yaaa?”

“Nerden bulmuş koca bombayı körolasıca papaz?”

“Nerden bulacak? Amerikanya verecekmiş!”

“Tü tü tü…”

“Allah belalarını versin!”

“Amiiin….”

“Nereden getirip de atacakmış?

“Valla güna olmasın ya kardeş, o muhterem bir evliyadır, diyoladı eskiden, hani diyiyom, yedi kat arşı âlâdan getirmesin?”

“Arşıâlânın neresinden getirecekmiş acaba?...”

“Nereden getitreceği belli değilmiş, havadan getcekmiş işte…”

“Sana kim dedi bunu kız?...”

“Kim diyecek…İnternet dedi elbet…”

“Ayol, biz de mi öğrensek bu interneti, ne?”

“Başkomutanımız ne demiş bu işe?”

“O, biz namert değiliz, mertiz. Attıkları her adım onları daha da aşağıya çekiyor, demiş.”

“Yaaaa…”

“Öyle mi demiş?”

“Öyle demiş…”

“O ne derse doğru der valla…”

“He valla…”

“Gecenin bir yarısı teyyaresiyle gelerek Eyüp Sultan Hazretlerinin türbesini üç defa tavaf edip ahvali fetöcüleri durdurduktan sonra inip de nasıl gürlediydi, aynı öyle gürleyerek demiş…”

“Ne demiş…”

“Dedim ya teyze… Biz mertiz, kahramanız, başkomutanız…”

"Öyledir zaar..."

"O, nassılım diyosa öyledir, inanırım..."

“Angarada eski fetö aşıklısı bi belediye başkanı va ya… O da demiş ki, bütün memleketi bir hafta elektriksiz bırakacak, trafoları patlatacaklar demiş…”

“Yaaaa?”

“Demiştir valla… Onun cinleri varmış…”

“Yaaa…”

“Fetö Türkiye’de yapay debrem oluşturacakmış…”

“Yaaa…”

Sami Emekli tutamadı kendini, sesini bir an için bülentleştirmeyi unutarak, “Yahu tankla, topla…” derken sesini değiştirmeyi unuttuğunu fark edip hemen bülentleştirdi. “yani, savaş uçakları ile gelseler kolay da yapay depreme karşı nasıl bir önlem alabiliriz? Bir fikri olan var mı kardeşler?” diye sordu.

Kız, “muhtar emmi nasıl önlem alınacağını mahalleye oparlörle duyurdu, duymadınız mı?”

“Oparlörlerden çan çung diye bi sesler geliyodu ya, anlaşılmıyodu…”

“Herkes ondördü sabahı erkenden sığınağa girip akşama kadar orada kalacakmış…”

Dul kadın, “Aaaa... Üzerime iyilik sağlık...Orası karanlıktır, korkarım ben…” diyecek oldu, Sami Emekli hemen atıldı.

“Korkma ayol, ben olacağım yanında…”



Ertesi sabah erkenden, tüm mahalleli sığınağa koşturdu. Sami Emekli de… Onun derdi dul karıydı elbet, yoksa değil bombadan, atom bombasından bile korkacak adam (pardon, kadın) değildi.

Sığınakta herkes bir kıçlık yer bulmuş oturmuş, bombanın patlatılmasını bekliyordu.

Erkek sınıfından bir hacı Sami Emekli hanımın yanına denk gelmişti.

Hacı, “bu günkü gastede de yazıyo, fetönün bombayı sıpıtacak tayyaresinin yarı yolda benzini bitmiş de, benzin istasyonunda az mola verip benzin alacaknış…”

“Yaaa…”

“Yaaa…Gelmesi akşamı bulur, diyor gaste!”

“Bak şu Allah’ın işine…”

“Yaaa! Siz neredensiniz hatun? Sizi ilk defa gördüm de…”

Çocuğun biri, “bombayı ne zaman patlatacaklar beee?” diye zırlamaya başladı.

Annesi, “patlama, patlayacak,” diye azarladı çocuğu.

Hacı, “pek de tatlı bişeysin, hemen şurda az bi cilveleşelim mi?” deyip, loş ışıktan yararlanmak isteyerek kolunu Sami Emekli’nin eteği altına soktu. Sokmasıyla çerkmesi bir oldu.

"Ulan bu ne?”

Sami Emekli adamı, “Sus lan, hacı!” diye terslediyse de susturamadı.

“Komşulaaaar! Bu herif karı değil, herif… Fetö aramıza tebdili kılık ettirip bi casus sokmuş.”

Herkes bir fetöcü yakalamanın kahramanlığı ile ayaklanıp Sami Emekli’nin üstüne çullandı.


( 14 Ağustos... başlıklı yazı AliKemal tarafından 17.08.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.