İslamiyet, en son ve en mükemmel dindir. Her ayeti, insanlığı iyi olana yönlendirmek için indirilmiştir. Ve bizlere daha ilk ayette bu öğretiyi okumamız farz kılınmıştır.
Hepimiz aynı ailenin fertleriyiz, çünkü aynı annenin babanın çocuklarıyız.
“Müminler ancak kardeştirler.” (Hucurat, 10) ilâhî buyruğu ile Allah Rasulünün, “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Din kardeşinin ihtiyacını karşılayanın, Allah da ihtiyacını karşılar. Müslümandan bir sıkıntıyı giderenin, Allah da kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Bir Müslümanın ayıbını örtenin, Allah da kıyamet gününde ayıplarını örter.” (Buhârî, Mezâlim,3; Müslim, Birr, 58) ifadeleri örnek olarak zikredilebilir. Bu nedenledir ki; Müslümanlar acıda, tasada iyi veya kötü günde aynı duyguları ortaklaşa hisseder ve birbirinin yardımına koşarlar. Toplumsal problemlerini el birliği ile çözerler.

Bu anlayış bizzat imanla irtibatlandırılarak, bireyin kulluk hayatını şekillendirecek bir kuvvette ve aynı zamanda belirli yükümlülükleri, görev ve vazifeleri de beraberinde getirerecek bir tarzda ortaya konulmuştur. Bu prensip gereği, komşusu açken tok olarak sabahlayanın kâmil bir imana sahip olamayacağı bizzat İslâm peygamberi tarafından açıklanmıştır. Peygamberimiz (s.a.s.), insanlara ve diğer canlılara merhamet gösterenlere Yüce Allah’ın merhametle karşılık vereceğini bildirerek şöyle buyurmuştur: “Merhamet edenlere Allah da merhamet eder, siz yeryüzündekilere merhamet ediniz ki, göktekiler de size merhamet etsin.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 58; Tirmizî, Birr, 16)
Nitekim toplum içinde en fazla şefkat ve merhamet gösterilmesi gerekenler de bir kanadı kırık olan yetim, öksüz veya bakıma muhtaç kimsesiz çocuklardır.


Yetimler Topluma Allah’ın Emanetidir.
Hepimiz hayatta çeşitli şekillerde imtihan ediliriz. Yetim-öksüz veya korunmaya muhtaç bir çocuk olarak hayatla mücadele etmek zorunda kalmak da en zor sınavlardan biridir.
Daha hayatın başında, küçük yaşta, sevgiye, ilgiye muhtaç olduğu bir dönemde karşılaştığı zorluklar, sıkıntılar çocuğun üzerinde olumsuz etkiler bırakır.
Hz. Peygamber (s.a.s.): “Başı hiç okşanmamış bir yetimin başını okşayan kimseye, elinin değdiği saçlar sayısınca sevap yazılır.” (Ahmet İbn Hanbel, Müsned, V, 250) buyurmuşlardır. O, “Ben her mümine kendi nefsinden daha ileriyim, daha üstünüm. Bir kimse ölürken mal bırakırsa, o mal kendi yakınlarına aittir. Fakat borç veya yetimler bırakırsa, o borç bana aittir; yetimlere bakmak da benim vazîfemdir.” (Müslim, Cuma, 43) buyurmuş ve Ebû Ümâme’nin (r.a.) Kebşe, Habîbe ve Fâria adlı üç küçük kızını himayesine alarak bu yetim yavruların ihtiyaçlarıyla yakından alâkadar olup onların nebevî terbiye altında yetişmelerini sağlamıştır. (İbn-i Sa’d, III, 610)
Yetimlere, öksüzlere kimsesizlere sevgi ve ilgi göstermek önemli olmakla birlikte, bu sevginin fiiliyata geçirilerek onlara maddî ve manevî yardımda bulunulmasıda son derece önemlidir. Bu çocukların eğitilmesi ve topluma kazandırılması gerekmektedir.


Kur’an-ı Kerim’e baktığımızda yetimlere yapılan hayrın Allah katında ayrı bir değer bulduğunu görüyoruz. Pek çok ayet-i kerimede yetimlerin doyurulması Allah’ın rızasını kazanmaya, cennete girmeye vesile olarak gösterilmektedir. İnsan suresi 8-9. ayetlerde Allah’ın has kullarının özellikleri sayılırken şöyle buyrulur: “Onlar, kendileri de sevip istedikleri halde yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler. (Ve şöyle derler:) “Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz.”
”Rasûlüllah (s.a.s.), orta ve işaret parmağını birleştirerek: “Yetimin bakım ve gözetimini üstlenenle ben, cennette şöyle yan yana olacağız.” (Tirmizî, Birr, 14) demiştir.
“Müslüman evleri içinde en hayırlısı, içinde yetime bakılan evdir; en kötüsü de içinde yetime kötülük yapılan evdir.” (İbn Mace, Edeb, 6)
“Kim Müslümanlar arasından bir yetimi yedirip içirirse, bağışlanmayacak günahı hariç, Allah onu elbette cennete koyar.” (Tirmizî, Birr, 14) vb. pek çok hadis ile yetim, yoksul ve kimsesizlere karşı sorumluluklarını yerine getirenler, sorumluluğunda ötesinde yetimlere evlerini ve gönüllerini açanlar, Allah Rasûlü tarafından cennetle ve peygambere komşu olmakla müjdelenmiştir.


Yüce Allah bahşettiği nimetler karşısında sorumluluğunu yerine getirmeyen insana, Beled suresinde " Onlara karşı sergilediği vurdum duymaz tavırdır. “Ona (insana) iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi? Ve ona iki yolu göstermedik mi? Fakat o, sarp yokuşu aşmayı göze alamadı. O sarp yokuş nedir, bilir misin? Köle azat etmektir. Veya bir kıtlık gününde akrabalığı olan bir yetimi yahut aç açık bir yoksulu doyurmaktır.” (Beled, 9-16)

( Yetim Olmak başlıklı yazı AliKemal tarafından 26.07.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.