Dalavere Dilaver, kundak içinde bir cami avlusunda bulunduğu günden beri, tam da lakabına uygun bir kişiydi. Nerede bir düzenbazlık varsa, bilinirdi ki, Dilaver tezgâhlamıştır. Bu lakabı da bundan dolayı almıştı zaten. Bir insanın dalavere tezgâhlayabilmek için, diğer insanları etkileme gücüne sahip olması da gerekliydi. Dilaver’in bu konuda da ağzından bal damlardı. Bu çocuğun işi gücü buydu; hiçbir şeyi normal yollardan yapmaz, normal yollardan kolayca yapabileceği işleri bile mutlaka dalavereyle yapardı. Bu huyu onun manyaklığıydı.

Madam Kastina, yetiştirme yurdu çocuklarına destek olmayı düstur edinmiş önemli bir derneğin başkanlığını yapıyordu. Derneği kurarken desteğini sağladığı dostlarıyla birlikte gönüllü annelik yapıyorlardı. Sağladıkları manevi katkılarla çocukların anne şefkatini tatmalarını sağlıyorlar, maddi katkılarıyla da yavrularını tepeden tırnağa giyindiriyorlar, onlara oyuncaklar, eğitim araçları ve bunun gibi şeyler alıyorlardı.

Dalavere Dilaver de gözüne kestirdiği Madam Kastina ile ilk ilişkisini onun bu müşfik tavırlarını suiistimal ederek kurmuştu. Hayatında en çok arzu ettiği şeyin, bir hanımefendiyle lüks bir lokantaya gitmek olduğunu söyleyerek yarattığı acıma hissiyle istediği gibi bir lokantaya götürülmüş, böylece yarattığı ilgi, “hayatta en çok istediği şeyin, onun gibi bir hanımefendiyle sevişmek olduğuna” müşfik hanımefendinin ikna edilmesiyle bu günkü hale getirilmişti.

*

Dalavere Dilaver, boğaza bakan pencereden parıldayan ay ve yıldızların altında ve güçlü ışıklandırmaların içinde hareket halindeki deniz trafiği ile beraber çok güzel bir boğaz manzarası seyrederek madam Kastina'nın sesine kulak verdi. Kadın Rum şivesiyle, “mutlu musun?” diye soruyordu.

Manzara çok güzeldi. Dalavere, gözünü manzaradan ayıramadan, ona başka bir soruyla cevap verdi. “İnsanın böyle bir manzara karşısında mutlu olmaması mümkün müdür madam?”

Madam Kastina geldi, onunla birlikte manzarayı seyretmeye başladı.

Dalavere lafını, “hele yanında senin gibi muhteşem bir kadın varsa,” diyerek sürdürdü.

Madam Kastina, “hiç bu kadar güzel göründüğünü fark etmemiştim. Her yer ışıklar içinde,” diyerek, oğlanın beline dolanıp, başını omzuna yasladı.

“Fark etmek için mutlulukla bakmalı.”

Madam Kastina, “Şimdi fark ediyorum, çünkü Kastina seninle çok mutlu,” diyerek biraz daha sırnaştı. Dudakları onun yanağı ile temas edince sakallarını hissederek, “Ay! Sakalları da çıkarmış hınzırın! Kes bunları, kes…  Hadi bakim banyoya…” diye çekiştirerek onu banyoya götürmek için manzaranın karşısından uzaklaştırdı.

Dalavere, ayna içindeki yüzünden tıraş köpüklerini elindeki tıraş bıçağı ile sıyırmaya başlamıştı bile. Madam Kastina da gelip, tıraş köpüğünü sıktı kendi yüzüne, bütün yanaklarını köpükle örttü. Eline bir tıraş bıçağı aldı, bıçağın tersiyle yüzündeki köpükleri tıraş oluyormuş gibi sıyırmaya başladı. Dalavere, onu engelleyerek, onun yaptığını kendi elindeki tıraş bıçağının tersiyle yapmayı üstlendi. Madam Kastina da, bu defa kendi elindeki tıraş bıçağının düzüyle Dalavere'nin yüzünü tıraş etmeye başladı. Bu şekilde gülüştüler, şakalaştılar. Az sonra, Madam Kastina, “Haydi bakim, sen duşunu al, ben de hazırlayayım bir yemek masası,” diyerek banyodan çıkmaya yeltendiğinde Dalavere ona, “Yemek olmaz madam! Kahvaltılık hazırla sen. Hafif şeyler yani…” diyerek müdahale etti.

Yemek masasını kahvaltılık çeşitleri ile donatmıştı. Dalavere ile Madam Kastina yan yana oturarak bir şeyler atıştırmaya, birbirlerinin ağzına kahvaltılıklardan bir şeyler tutuşturmaya, yedirmeye başlamışlardı. Derken Dalavere elinde olmadan geğirince, “Çok affedersin!” dedi.

Madam Kastina, “İçinde rahatsızlık yapacağına, dışarıda yapsın!” diye karşılık verdi.

Gülüşmeler, şakalaşmalar arasında masadakileri silip süpürdüler.

Dalavere’nin yurda dönme vakti gelmişti; giyinmek için yatak odasına geçti.

Ardından elinde bir fotoğraf makinesiyle gelen Madam Kastina, “Geç şu pencerenin önüne.  Birlikte bir fotoğraf çekilelim. Bu günü unutmamak için arada sırada bakarım,” diyerek otomatik makineyi kurup bir sehpanın üstüne ayarladı.

Dalavere, sitem ederek, “Bu gün, bir fotoğraf filminde kalıp gidecek mi? Bu kadarlık mıydı?” dedi.

Madam Kastina, onun elinden tutup pencere önüne çekiştirirken, “Hic bitmes. Sen istedikce, bitmes,” diye söyleniyordu.

Dalavere, “Bitmesin...” diyerek somurttu.

Madam Kastina, “Yine de çekilelim,” dedi. Onu odanın penceresi önüne dikip, yüzünü, bedenini çeşitli pozisyonlara soka çıkarta poz verdirirken, “Elini kaldır... Parmakların şöyle... Yüzünü şöyle çevir... Harika!” diye talimatlar sıralıyordu.

Oğlan onun her verdirdiği pozu, müteakiben komik mimikler takınarak bozuyordu.

Madam Kastina, bu defa da, “Bozmasana... Rahat duramaz mısın sen, haylaz çocuk? Ha ha ha! Hadi, şöyle dur, lütfen...” diye söylenmekteydi.

Dalavere, en nihayet komik bir görüntüdeki pozu bozmadı.

Madam Kastina, fotoğraf makinesinin başına koşup otomatik makinenin düğmesine bastıktan sonra, gene koşarak Dalavere'nin yanına ulaştı. Tam da poz verecekken, oğlan o'nu kaptığı gibi kucağına kaldırdı. O an flaş patladı.

Madam Kastina, “Ya... A! Fotoğrafı berbat ettin!” diyerek gülmeye başladı.

Dalavere onu kucağından bırakmadan yatağa doğru götürdü, birlikte yatağın üstüne yuvarlandılar.

Dalavere, “Hey! Nerede kalmıştık?” diye sorarak kadını öpmeye başladı. Gülüşmeler, şakalaşmalar arasında itişe kakışa sevişmeye başladılar.

Kadın, “hani yurda geç kalmıştın ya,” diyerek onu üstünden atmaya çalıştı.

Dalavere istemeyerek kalkıp giyindi. “Görüşürüz,” diyerek kadını bir daha öptü.

Madam Kastina, “Geleceğin zaman telefon et ki evde bulunayım,“ diyerek dış kapının önüne gelip durdu.

“Tamam. Hadi, hoşça kal!”

“Güle güle! Arayı fazla uzatma, emi?”

“İstiyorsan pazar günü de gelirim.”

Madam Kastina heyecanlandı. “Niye olmasın?”

Dalavere, emin olmak isteyerek, “Ciddi misin? Pazar günü geleyim mi?” diye sordu.

“Pazar günü? Tamam... Gel... Doğrudan buraya gel.”

Tekrar sarılıp, ayrıldılar, dış kapıyı açan Dalavere evden çıktı

Madam Kastina, onun merdivenlerden inişini seyrettikten sonra kapıyı kapatarak içeri döndü.

Dalavere, sokak kapısından çıkarken pantolonunun cebinden çıkarttığı banknotları şöyle bir sayarak, “Allah sana daha çok versin madam,” diye mırıldandı. Paraları cebine gerisin geriye sokuşturdu.

( Dalavere... başlıklı yazı AliKemal tarafından 31.03.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.