1 Hacıağa...


 

Dalavere Dilaver, Madam Kastina’nın sevişme arzusuna uzun zamandır direnerek, kadını büyük bir hayal kırıklığıyla baş başa bırakmıştı. Koltuklardan birinde yayılarak otururken, elli yaşlarında, bakımlı bir kadın olan Madam Kastina içini gösteren bir gecelikle onun karşısında dikilmiş, sinirli, sinirli söylenmekteydi. 

“Ben yaslandım diye yapmaktasın bunu. Bilirim ben!”

Dalavere Dilaver, yalvarır gibi, “Madam , yapma şöyle, saat sekizde ortağımla çok önemli bir buluşmam var diyorum sana, anlayışlı ol!” diye inledi.

Madam Kastina, sözünü devam ettirerek, “İki aydır bu böyle… Elli değil, yetmis yasında olduğun zaman bile sen benim sevdiğim kadın olacaksın der idin. Ahde vefan bu kadar imis…”

“Madam , ben de yaşlanacağım. O gün geldiğinde de senin yanında olacağım. Bu dünyada bir Dilaver yaşadı, ama bir çocuğu bile yoktu, diyecekler.”

Madam Kastina, Dalavere Dilaver’in sözlerini dinlememekte ve anlamamaktaydı. Bir önceki sözlerine devamla söylenmeyi sürdürmekteydi.

"Haylaz çocuk bitmis… Dalavere herif var idir. O, sahtekârın da birisidir… Amaaa, bittiii… Artık, bitmistir… Bu gece ben kalacağimdir burada. Sen gidip kalacak başka yerde! Gitip, ortağında kalırsınıs mesela… Sonra da, bosaltır isin evimi… Hayatımdan def olursunus… O kadar!”

Dalavere Dilaver, kadının bu sinirli halinde üstüne varmak istemeyerek, kapıya yöneldi. “Sen bilirsin. Ben de giderim madem ki!” diyerek evden karanlık sokağa çıktı. 

Başını kaldırarak yukarıya, pencerelere baktı. "Kendin dönmem için yalvaracaksın madam, görürsün sen..." diye söylenerek oradan ayrıldı.

Sokaktan gelen gidenler vardı, karanlık sokak boyunca elleri cebinde, sallana sallana yürüyüp giderken sokağın karşısından gelmekte olan bir hacıağanın, bir gence bir şey sorduğunu, gencin de onu azarladığını gördü. Hacıağa, gençten azarı yedikten sonra geldi, azar işitme kaygısıyla, sorayım mı, sormayayım mı, diye tereddüt ederek Dalavere Dilaver’e baktı. 

Dalavere Dilaver adama sokularak, “Adres mi arıyorsun, dayı?” diye sordu.

Hacıağa, kendisinin dile getirmekten çekindiği teklifin karşısındakinden gelmesiyle mutlu oldu. “He, yeğenim.”

Dalavere Dilaver, “Bu sokaktakileri pek tanımam ya, kapı numarası filan varsa bulmana yardım edivereyim,” dedi. 

“Yok… Ben Kayserili Serpil diye bir karının evini aramaktayım.”

Sorulan isim, Dalavere Dilaver’in kaçamak yaptığı genç kadınları temin eden kadın pazarlamacısıydı. Allah, Hacıağa’ları sevdiği dolandırıcıların ayağına dolandırırmış, “Vayyy, anladım… Şu şeyi, he?” diyerek hacıağaya sırnaşmaya başladı.

Hacıağa, mahcup, “He yeğenim, he, şu şeyi…” diyerek gülümsedi. “Hangi evdir?”

“Onun evi burada değil ki! Taa, Cihangir’de, Kazancı Yokuşunun oralarda…”

“Yapma yahu’”

“Vallahi! Vay be dayı, hovarda adamları severim ben. Bu sokakta tanıdığım bir başka karı var. Ben pazarlıyorum onu! İster misin?”

“Eli ayağı düzgün mü?”

“Düzgün, düzgün… Yaşı yaşına uygun. Ucuz. Serpil’e gitsen, bir saatliğine iki yüz, üçyüz dolarını alır, bu karı sabaha kadar sadece elli lira.”

“Elli mi? Sudan ucuzmuş…”

“Vallaha öyle!”

Hacıağa, gene de tereddüt geçirmeden edemez. “Ucuz etin yahnisi…”

“Bırak yahniyi, soteyi şimdi! Var mısın, yok musun?”

“Varım valla… Götür beni!”

“Ver elli lirayı önce!”

Hacıağa, cebinden çıkarttığı banknotların arasından seçtiği bir elli liralığı teslim etti. “Tamam. Buyur yeğenim.”

“Oldu. Gel benimle. Eve girinceye kadar ses etme, emi… Malum, komşular.”

“He, tamam…”

Hacıağa’yı yanına takıp eve götürdü, cebindeki anahtarlarla dış kapıyı açtı. Karanlık merdiven boşluğunda, fısıldayarak, “Eve girince, karşına gelen kapıda karı. Aç kapıyı, gir yanına!”

Cebindeki anahtarlarla kadının kapısını açıp, zamparayı içeri saldı. Az sonra, zavallı Kastina’nın çığlıkları, aynı anda da zampara hacıağanın bağırıp çağırmaları duyulmaya başlandı. 

Madam Kastina’nın sesi, “Kimsinis sen? Katili mi? Hırsısı mı? Yoktur hiçbir şeyim… İmdaaat…” diye haykırırken;

Hacıağa’nın sesi, “Dur be kadın. Paranı verdim adamına. Yatacağız, eğleneceğiz…” diye çıkışmaktaydı.

Dalavere Dilaver de, onların sesini duydukça, kendi kendine, “Az sonra razı olup, üstelik memnun da kalacaktır,” diye mırıldanarak, keyif içinde gülmeye başlamıştı. 

Merdivenlerden inip, sokağa döndüğünde evden herhangi bir ses duyulmuyordu. “Bunlar ya birbirlerini boğazladılar, ya da keyife başladılar,” diye düşünerek evin önünden ayrıldı,gitti. 

( Hacıağa... başlıklı yazı AliKemal tarafından 30.03.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.