Bir adam Resulullah (s.a.v.)’e gelerek: Ey Allah’ın Resulü kıyamet ne zaman kopacaktır? Diye sordu. Resulullah (s.a.v.), namaza kalktı ve namazını bitirince; “Kıyametin kopmasını soran kimse nerededir? Buyurdu. Adam: Benim Ey Allah’ın Resulü dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.): “Kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu. Adam: “Kıyamet için fazla namaz ve oruç hazırlayamadım fakat ben Allah’ı ve Resulünü seviyorum” dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kişi sevdiğiyle beraberdir, sende sevdiğinle beraber olacaksın buyurdu. Müslümanların Müslüman olmaları dışında bu söze sevindikleri kadar başka bir şeye sevindiklerini görmedim.” (Ebû Dâvûd, Edeb: 113; Müslim, Birr: 50)
 
Bu hadisi şerif, Maide Suresi 51. ayetin açıklaması sadedindedir;
 
“Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.”
 
Peki, kimleri sevip de dost edinelim, sorusuna cevap olarak yine Maide Suresinin 55 ve 56. Ayetlerini görüyoruz:
 
“Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resulüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren müminlerdir. Kim Allah'ı, Resulü'nü ve müminleri dost edinirse, (bilsin ki), Allah'tan yana olanlar üstün geleceklerdir.”
 
Şimdi bu ilahi uyarılar çerçevesinde duruma bakalım:
 

Kim, kimi niçin seviyor?

Davası için mi, bu hangi dava ve neyin davası?

Menfaati için mi? Bu menfaat dünyevi mi, uhrevi mi?

Yakınlık, akrabalık, ırk, milliyet veya başka nedenlerden ötürü mü?

Sevdiği kişinin özellikleri nelerdir? Şeytana mı daha yakın, yoksa Allah’a mı?

Sevdiğini sesinden mi, yeteneğinden mi, güzelliğinden mi, oyunculuğundan mı, karakterinden mi, ahlakından mı, dürüstlüğünden mi, becerikliliğinden dolayımı seviyor?

Sevmeden ve sevilmeden hayatın bir anlam ifade etmediği gerçeğinden hareketle kimi, neye göre nasıl sevmeli veya sevmemeliyiz, diye bu konuyu ciddiyetle dünmeliyiz…
 
Bu konu o kadar önemlidir ki, öteki gerçek âlemde insanların birçoğu;
 
“Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost edinmeseydim!” (Furkan Suresi, 28) diyeceklerdir.
 
İşte bunu dememek için şu kısacık dünya hayatında kimi sevip, kimi sevmeyeceğini bilmeyenler, her iki dünyasını da harap ederler…
 
Evleviyetle Yüce Allah, sonra Hz. Peygamber, sonra ebeveyn, sonra da diğerleri biçimindedir sevginin sıralaması…
 
Bugün Allah ve Peygamber düşmanlarına sevgi ve sempati besleyenler, inadına ırkçılıktan ötürü teröristleri kahraman gibi değerlendirerek sevip destekleyenler, inancına tamamen aykırı hareket ettiği halde lider, artist, sanatçı, manken, şair ve yazarlara da bir takım özellikleri sebebiyle muhabbet besleyenler, kesinlikle hemhal oldukları bu kişilerle haşr olunacaklardır…
 
Bunun böyle olacağında zerre kadar şüphe yoktur; zira her şeyin ve herkesin sahibi ve yaratıcısı Yüce Allah ve O’nun gönderdiği en son elçisi konuyu net olarak biz kullara bildirmişlerdir…
 
Ancak elbette ki, kendileri dostluk kurulmaya ve muhabbet edilmeye layık olmayan kişilerden de bazen doğru ve müspet şeyler sadır olabilir; bu durumda da doğruları alır yanlışları atarız. Yani külliyen yok sayamayız…
  
Başka bir ifadeyle, böylesi kişilerle iş arkadaşlığı, komşuluk, ticari ve benzeri ilişkiler gibi bir takım beşeri münasebetler kurulabilse de dost, ol(a)mayız!
 
Nitekim Türkçemizde de konumuzu özetleyen; “Bana arkadaşını söyle, sana senin kim olduğunu söyleyeyim” özdeyişi oldukça manidardır…
 
Mademki, kişi sevdiği kişiyle ahirette beraber olacaktır, fırsat varken pişman olmamak için kimi sevip sevmeyeceğimizi, kiminle dost olup olmayacağımızı akıllı bir varlık olarak dikkatlice düşünüp öyle seçmeliyiz.
 
Sevmek ve sevilmenin çok güzel bir duygu olduğu hepimizin malumudur…
 
Bir ölçü olması açısından sahih bir hadisi şerifle mevzuumuzu noktalayalım:
 

“Bir adam Peygamber (s.a.v)’in yanına gelerek:

-         Ya Resulallah! Bana öyle bir amel göster ki, ben onu işlediğim zaman beni Allah ve insanlar sevsin, dedi. Bunun üzerine Resulullah (a.s.):

-         Dünyaya rağbet gösterme ki, Allah seni sevsin. İnsanların ellerinde bulunan (nimet ve imkânlardan) da yüz çevir ki, onlar da seni sevsin, buyurdu.” (İbn-i Mace, Zühd,  H. N. 4102)
 
 
MFK
 
 
( “kişi Sevdiği İle Beraberdir” başlıklı yazı MFK tarafından 27.02.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.