İdris, Türkiye'de ki işsizlikten, güçsüzlükten iyice bunalmıştı. Ne yapıp, ne edip, kapağı yurt dışına atmak istiyordu. Bunun için çat pat Almanca bile öğrenmişti; yani birisi, " Haben Sie wissen, Deutsch?" diye sorarsa, "Ja!" diyerek cevap verebiliyordu.

Bekardı; Liman Sokağı'nda atadan kalma tek katlı evinde bekar başına yaşıyordu. Buna yaşamak denirse tabii ki! İşi, Rize Terminali'nde ayakçılık yapmaktı. Yaptığı işteki kazancı otobüs firmasına götürdüğü müşteri karşılığında aldığı bahşişlerden ibaretti. Bazı günler bir cigara parası, bazı günlerse evinin nafakası!

Çok hovarda adamdı. Terminalde düşürdüğü bir karı kız oldu mu, hemen eve atardı. Özellikle, konuşurken kem küm etse de, yarı Almanca ile, yarı dilsiz işaretleriyle, nataşa sınıfından düşürdüğü çok oluyordu. Mahallede de adı hovardaya çıkmıştı. Onun bu hovardalıkları mahallelinin, özellikle de kocaların çok kanına dokunuyordu.

Şimdi, şurada, kendisi yok ama, Allah'ı var; çok namuslu çocuktu İdris, mahalleli karıya, kıza hiç sarkmazdı; hatta sarkması için çabalayanları da 'dünya ahiret bacımsın' muamelesi yapıp yollardı. Bu namusluluğuna rağmen mahalledeki kocaların tümü, uyumak için karılarının koynuna girdiklerinde ona, "Ulan İdris, inşallah, Topkapı Sarayına harem başı olursun!" diye beddua ederlerdi. Neden ederlerdi? İdris'le alıp veremedikleri neydi? Bunu bir kendileri biliyordu, bir de bu öykünün okuyucuları.

Bir gün eve attığı nataşalardan biri ona, "sen, ben," deyip parmağına yüsük sokup çıkartma hareketleri yaparak evlenme teklif ettiğinde, ağzından, "hassittir ordan, orospi!" diye bir küfür kaçtı.

Nataşa pek fazla Türkçe bilmese de, "orospi" sözcüğüne pek yabancı olmadığı için, onu anladı. "Orospi," diyerek söyleneni tekrar ettikten sonra, "ben?" diye sorarak işaret parmağıyla memelerini gösterdi. Daha doğrusu kendisini göstermek isterken, işaret parmağı memelerinin karşısında olduğu için, memelerini gösteriyormuş gibi oldu. Onun maksadı, asla memelerini göstermek değildi. Sadece, "ben mi? diye sorduğu soruya işaret parmağıyla destek olmak istemişti. Yani...

İdris, zaten anlamıştı onun memelerini değil de, kendisini gösterdiğini; onun için, "evet, sen!" diye karşılık verdi.

Nataşa, gayet pişkin, "Да, Я, сука" diyerek güldü.

İdris de güldü. Güle güle, orta ve işaret parmağıyla tepesinde zafer işareti yaptı. "Ben senle var evlenmek, sonra var boynuz takınmak..."

Nataşa onun bu lafından her ne anladıysa, anladı, kısaca, "Да," diye cevap verdi.

İdris, "Да," demenin Almanca, "ja" demek olduğunu biliyordu.

Almanca, "nein," diyerek buna karşı çıktı. "Ben var namusli bir adam olmak, yok boynuzli olmak," derken tepesinde bir kez daha zafer işareti yaptı. 

Nataşa da en az İdris kadar Almanca biliyordu; hemen, "nein! Nein!" diye atıldı. Aynı cümle içinde Türkçe olarak, "Boynuzli," Rusca olarak, " быть" ve Almanca olarak, "nein!" dedi.

İdris onun, "boynuzlu olmak yok," dediğini hemen anladı.

Nataşa devam ederek, "sen vermek свадьба, ben, vermek, две тысячи евро" dedi.

İdris, bu defa da, 'sen vermek, ben vermek' sözcüklerini çok iyi anladı, fakat, 'свадьба' ve 'две тысячи евро' dan hiç bir şey anlamadı. Kadına, "свадьба ilen две тысячи евро'dan hiç bir pok anlamamuşam, şunun bi de Alamancasunu deyiver pakiim," dedi.

"Немецкий?"

"Да!"

Nataşa, az önce söylediklerini bu defa Almanca olarak tekrar etti. "Sie heiratete mich, ich gebe Ihnen zweitausend €..." 

İdris, Rusçadan bir şey anlamasa da Almancadan evvel Allah, müslümanların Kur'an-ı Kerim'i anladıklarından daha çok anlıyordu; onun için, iki bin euro lafını hemen anladı. İki bin euro lafını kolayca anladı ama, bu defa da lafın öteki taraflarından bir şey anlamadı. Kadına, "dediğundan pipok anlamamuşam," dedi.

Nataşa, onun yine bir şey anlamadığını anlayarak, "sen

yapmak bana," diyerek parmağına yüsük sokup çıkartma hareketleri yapmaya başladı.

İdris orasını anlamıştı zaten; "tamam, ben orasını anladım zaten," dedi. "Öte tarafı ne diyo, oni anlamamişam..."

"Ben vermek zweitausend €..."

"Ha şindik anlamuşam uşağum! Demektesun ki, senunla evlenursam, bana iki bin yuro vereceksun..."

" Да! Да! Да!... Yani, ja! ja! ja!..."

"Nasul anlamişum ama pen oni... Warum, var vermek sen bana, zweitausend yuro?"

Nataşa, onun hala anlamadığını sanarak yüsük parmağına yüsük sokup çıkartma hareketlerini yineledi ve "sen, ben..." diye devam etti.

"Orası tamamdur da!" O da yüsük parmağına yüsük sokup çıkartma hareketleri yaparak, "Neden?" diye sordu.

" Um eine Aufenthaltsgenehmigung in der Türkei zu erhalten!"

İdris, her ne kadar bilse de Almancayı, kadın Rus şivesiyle konuştuğu için ne dediğini anlayamıyordu. Kadın onu cahil sanmasın diye anlamış gibi yaparak, "He... Anladum pen oni!" dedi.

"Anladı?"

"Ja, ja... Hemi de çok iyi anlamişum. Olur be bebeğum, madem ilk görüşünde aşık olmişun, evleniruz anasinu satium!"

Nataşa, onun evlenmeye razı olduğunu anlayınca bir sevinç çığlığı atarak, boynuna atıldı, öpmeye başladı.

*

İdris, evlenme kararlarından hemen sonra düğün hazırlıklarına başladı. Dört başı mamur bir düğün yaptı. Hiç bir masraftan kaçınmadan hem terminaldekileri, hem de mahalledekileri öyle bir ağırladı ki, herkese, darısı her evlenenin başına dedirtti.

Düğün masraflarına Nataşa'nın verdiği iki bin euro yermemişti, birkaç milyarcık da borca girmişti; ama, olsun varsındı. Aha böyle taş gibi bir avradı karı etmek kolay mıydı...

 

Yazıda geçen yabancı ifadelerin anlamları:

"Да" :(Evet)

"ja" : (Evet)

"nein" : (Hayır)

"Да, Я, сука" :(Evet, ben, orospuyum)

" быть" : (olmak)

"свадьба": (nikah)

 две тысячи евро / zweitausend € :(iki bin euro)

Немецкий? :(Almanca?)

Sie heiratete mich, ich gebe Ihnen zweitausend €...: (benimle nikahlanırsan sana iki bin euro veririm)

warum: (niçin, neden)

Um eine Aufenthaltsgenehmigung in der Türkei zu erhalten: Türkiye'de oturma izni almak için...

( Oy Nataşa Nataşa... başlıklı yazı AliKemal tarafından 17.08.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu