Baş döndüren bir hızla yaşıyoruz, akıp gidiyoruz da akıbetimiz meçhul!..

 

Yarışırcasına hızlı bir hayatın içerisindeyiz... Öyle ki, gün olarak yirmi dört saat yetmiyor, yirmi beşinci saate sarkıyoruz!..

 

Hayatın temposu çok yüksek!.. Ne gibi hızlar yaşıyoruz diye baktığımızda, aşağıdaki maddeleri sayabiliriz:

 

  • Şimdiki çocukların hızı…

  • Gençlerin hızı…

  • Orta yaşlılar ve ihtiyarların hızı…

  • Ailelerin hızı…

  • Toplumun hızı…

  • Bilim ve teknolojinin hızı…

  • Mevsimlerin hızı…

  • Öfkelerin hızı…

  • Cinayetlerin hızı…

  • Kargaşa ve terörün hızı…

  • Kötülüklerin hızı…

  • Dost ve düşmanın hızı…

  • Büyük günah ve haramların hızı…

  • Hastalıkların hızı…

  • Gündemin hızı…

  • Şeytan, şeytanlar ve şeytanlığın hızı…

  • Kara-hava ve deniz yollarındaki hız…

  • Evlenme ve boşanmalardaki hız…

  • Ahlaksızlıktaki hız…

  • Zenginleşmedeki hız…

  • Fakirleşmedeki hız…

  • Kazanç ve kayıplardaki hız…

  • Ve meçhule doğru müthiş bir hız!..

     

    Geldiğimiz konum itibariyle, hayatta kalmak ve konfora ulaşmak için sürekli üretmek gerekliliği işlenerek zihinlere kazındı…

     

    Aç insanların oturduğu sofrada sakin ve edepli şekilde yenebilecek yemek birkaç kişinin yemeğe saldırmasıyla hayatta kalma mücadelesine dönüştü…

     

    Sonuçta dayatılanlara ve planlarımıza ulaşma çabası, hedefe yetişememe endişesinin önünü açtı…

     

    Kendini köşeye sıkışmış hisseden kişide kaygı bozuklukları ve öğrenilmiş çaresizlik sonrasında depresif bozukluklar yaşanmaya başladı…

     

    Sonrası malûm; terapiler ve diğer baş etme biçimleri… Bu çözüm yolları da süratle yayıldı ve insanın yetişmekte zorlanacağı yeni bir alan oluştu… Böylece de:

     

  • Hızlı büyüme, gelişme, çabuk zengin olma arzusu kaygı bozukluklarının önünü açtı…

  • Amaca ulaşamama endişesi farkına varmadan insanların ömrünü tüketmeye başladı…

  • Yetişememe durumu aynı zamanda insanları hızla tüketmeye yöneltti…

  • “Tükenmişlik Sendromu” gerçeği tüm meslek gruplarında milyonlarca kişinin yaşamını değiştirmesi gerektiği mesajını verdi… Ancak insanoğlu bu mesajı almak yerine bunu yine terapilerle aşmaya çalıştı….

  • Toplum kendini zehirleyip sonra panzehir arayan insanlarla doldu… Bu konuda sıkıntı yaşayan kitlenin rahatlamak için birçok yönteme başvurdu… Kitle, “Kişisel gelişim ve kendine yardım kitapları, meditasyon, bir çok terapi yöntemi, NLP, yaşam koçluğu” gibi çözüm vadeden yöntemlerin sarmaşık gibi yaygınlaşmasına sebep oldu…

  • Yüklenen görevlerin ağırlığı birçok bireysel soruna yol açtı…

  • Bu hız karmaşası hem bireye hem de aile ve topluma yansıyınca, aşağıdaki sorunları beraberinde getirdi:

     

    Kaygı bozuklukları, depresyon, karamsarlık, özgüven sorunları, iletişim sorunları, başarısızlık düşünceleri, statü sahibi olma çabası, kuşkuculuk ve bir diğerine güven sorunları, dışlanma endişeleri, mükemmeliyetçilik ve benzeri durumlar…

     

    “Peki çözüm nedir?” diye sorulacak olursa, buna verilebilecek en kesin, kısa ve net cevap: “Temkinli hareket edip yavaşlamak” olacaktır belki…

     

    Hülasa; hayatımız olması gerektiğinden daha fazla ayrıntılarla dolu ve temposu da olması gerektiğinden daha fazladır. Yani yavaşlamaya olan ihtiyacımız ciddi boyutlara ulaşmıştır. Toplum olarak, aile olarak, birey olarak yavaşlamaya ihtiyacımız vardır. Batı dünyasında bunu fark edip, hayatını sadeleştirmeye çalışanların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Ülkemizde ise bu konunun öneminin yeterince kavrandığını söylemek, maalesef oldukça zordur…

     

    Eskiden bir yılda yaşanabilecek olan şeyler şimdilerde birkaç saat içerisinde, elli yıl içerisinde yaşanabilecek olan şeyler de üç-beş yılda yaşanmaktadır….

     

    Bu da şu demektir: Zamanı kısaltan insanoğlu, aslında maalesef kendi ömrünü alabildiğine kısaltmış ve “Hızlı yaşa genç öl, cesedin yakışıklı olsun.”felsefesini adeta benimsenmiştir…

     

    Akıbetimiz hayrola!...

     

    Selam ve dua ile!...

     

     

    MFK

( Çok Hızlı Yaşıyoruz!.. başlıklı yazı MFK tarafından 5.08.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.