Yaratılmışın en üstünü olan insan, nedense bu üstünlük vasfını koruyamayıp bazen eşyadan daha değersiz, bazen de hayvandan daha aşağı bir derekeye düşebilmektedir.


Oysaki “Aksen-i Takvim” sırrını koruyabilseydi, belki meleklerden de üstün bir dereceye çıkabilirdi insan. Nefsanî arzu ve hevesleri, ruhaniyetini tırpanlayınca dengesiz ve oldukça bencil bir profile bürünebilmektedir.


Şahsi hırs ve kişisel çıkarlar gayriyi düşünme fırsatı bile vermemektedir. Yüce ve Rahmanî duyguları yüreklerde canlı tutup; süfli heva ve heveslerden uzak durmak suretiyle erdemi yakalamak çok da zor olmasa gerektir.


Bu anlamda “Diğerkâmlık” duygusunu geliştirmek çok ciddi bir adım sayılabilir…


Adına garpta; empati denilen olgunun şarktaki ifadesi diğerkâmlıktır. Yani “Kardeşini, kendisine tercih etmek” öyle buyurmuyor mu Rabbimiz:


 Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları(kardeşlerini) kendilerine tercih ederler.”(Haşr, 9)


İşte böyle davrananların benliğinde nefsanî arzular dibe vurur.  Yeknesak bir düzen olmasa da farklılıklar azalır, aradaki uçurumlar kısmen kapanır ve toplum içerisinde uyum baş gösterir.


 Benlik, her an asıl merkezinden uzaklaşma tehdidi altındadır. İç donanımla ikame edemediği iradeyi, bir dış kuvve olarak, “aidiyet bağı” ile tutar. Bu da diğerkâmlık hissimizi harekete geçirir.


Hz. Peygamber (s.a.v.) konumuzla ilgili olarak şöyle buyuruyor: “Bütün müminleri, birbirlerine merhamette, muhabbette, lütuf ve atıfet konularında, sanki bir vücut misali görürsün. O vücudun bir uzvu hastalanınca, vücudun diğer azaları hasta uzvun elemini paylaşırlar”


 Kendini beğenmişlerin oluşturduğu bir cemiyette manevi dirilişten söz edilemez. Sağlıklı oluşun veya sorunsuz oluşun getirdiği bir sarhoşluk kişinin önünü görmesine engeldir çoğu zaman.


Ötemizde ya da berimizde meydana gelen akla ziyan olaylar karşısında; kendi organlarından biri veya birkaçı nasıl ki bir darbe yediğinde, sekteye uğradığında insanda beyni uyarıp çektiği acısına yoğunlaştırıyorsa bu olup bitenlerin de bilincimizi uyarıp bizi teyakkuza geçirmesi gerekir. Zaten bir uzvun hastalığı, acısı nedeniyle bütün beden tarafından paylaşılır…


Diğerkâmlık yeteneğini kazanıp geliştirmeyen zamanla insanlıktan çıkarak vahşi bir hâle gelebilir…


Mevsim şartlarını da göz önüne alarak empati kurup İslam Coğrafyasındaki her bir dramı, her bir zulmü ve her bir acıyı birebir yüreğinde hissedip yaşayarak bir bedenin organları gibi olmadığımız sürece ne Arakan’da, ne Filistin’de, ne Suriye’de, ne Irak’ta, ne Mısır’da ve ne de memleketimizde sıkıntılar bitmeyecektir.


Dolayısıyla diğerkâmlık öyle yüce bir erdem ki, derd-u kederi azaltıp sevinçleri çoğaltır…


Bu da tamamen yüzleri güldürmese de kısmen güldürür. Ya değilse birileri insanlığımızla birlikte hepimizi manen öldürür!..


MFK

( Diğerkâmlık başlıklı yazı MFK tarafından 26.06.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.