Serkan Giresun’un şirin bir beldesi olan Duru oğlu’ nun Kara Eyüp (GARİB) mahallesinde mahalle ile ormanın buluştuğu mahallenin en yüksek yerinde dünyaya gelmiş. Babası köyün varlıklı insanlarından Hakkı beyin oğlu Hasan namı diğer (Kürt Mehmet; Çocukluğu zamanında çok esmer olduğu için köylü böyle isim takmış)

      Serkan’ın babası ile medikal üzerine ticaret yaparken tanıştım. Kızı Sevgi rahatsızlaşmış omurlarında eğilme başladığı için benden korse istediler. Birkaç yere hatta başka illerde de fiyat araştırmışlar bana ne kadara getirteceğimi sordular.  Bende köylerden gelen insanlara hep yardım ettiğim için fiyata aşırı kâr koymadan hatta nakliyesini ödeyin getireyim dedim. Benim açık kalpli oluşum Kürt Mehmet’in hoşuna gittiği için köyden gelirken bana sebze ve meyve getirdi. Beni evine davet etti. Bir cumartesi günü Sevginin korsesi gelince korseyi aldım köye Kürt Mehmet’in yanına çıktım.

    O da köyde; benden arkadaşlarına komşularına bahsetmiş onlarda “o gelmez hem senden kâr almasın hem de o kadar yolu tepip gelsin olacak şey değil” derlerken benim geldiğimi görmüş “siz öyle zannedin o adam yalan söylemez dedim size bakın geliyor işte” demiş ve benim yoluma geldi.

      Sevginin korsesini taktım. “Bu gün cumartesi seni göndermeyeceğim bu akşam bizde kalacaksın” dedi bende “kalamayacağım başka bir zaman mutlak gelirim” dedim oradakilerle vedalaşıp ayrıldım.

      Ondan sonra Kürt Mehmet çarşıya her inişinde bana mutlaka gelmeye başladı. Köyde bir hasta veya başı sıkışanı aldı bana getirdi. Elimizden geldiği kadar ona ve tüm gelenlere yardım etmekten geri durmadık. Kürt Mehmet’e sorulsa “o benim kardeşim onun için canımı veririm” diyecek kadar beni severdi. Evli beş te çocuğu vardı fakat yaşayışı olabildiğince serbest ti. Bir seferinde köyde komşularından bir tanesi küçük kardeşini ve kardeşinin güttüğü ineği döverek gelir.  Mehmet “ amca bunları neden dövüyorsun” deyince adam “sen küçüksün hanımını idare edemezsin hem askere gideceksin biz yardımcı olalım” deyince; Mehmet eve gitmiş tabancayı almış evdekiler mani olma istemişler oda “tamam bir şey yapmayacağım” demiş akşam olunca komşusunun evine varmış tabancayı komşusunun ağzına takarak “bana bunu bu ağızla mı söyledin di deyip tetiğe basmış adam kafasını çevirince mermi adamın omzuna girmiş.  Mahkemede de “hâkime aslında ölmesi lazımdı. Ben ailemi idare edecek kadar varım. O ölümü aradı amma kurtuldu.” diye ifade vermiş. Ağır tahrik göz önüne alınsa da Ölümüne atış yaptığı için on dört yıl ceza almış üçüncü yılda siyasi aftan çıkmış ondan sonra askere gitmiş gelmiş. Köyden bir müddet uzaklaşmak için göçünü alıp İstanbula gitmiş orada bir müddet hanımı ile beraber iş bulup çalışmışlar. Babası annesi artık gelin diye haber gönderince Mehmet göçünü alıp gelmiş.  Ben tanışandan sonra her fırsatta bana “ sabıkam var diye köyde bana düşman olanlar üzerime geliyor ne yapacağımı bilemiyorum” diye dert yanmıştı. Bende benim dükkana her gün uğrayan bir Artvinli ağır ceza reisi vardı ona durumu anlatım oda bana “ o adam buraya gelince benimle bir görüşelim birde ben dinleyeyim” dedi. Bende Mehmet’e telefonla “Çarşıya gelince mutlaka bana uğra senin durumunu Ağır ceza reisine anlattım seninle görüşmek istiyor” dedim. Mehmet bana “ arkadaş sen bende de delisin ben adama ne diyeceğim bana inanır mı?” deyince bende “sen doğruyu söyle biliyorsun en rahat doğrular söylenir. Üstelik adam öğle yemeğinde benimle olacak bu arada sende gelirsin. Biz kahvemizi içerken seni tanıştırırım” dedim. Hasan ertesi gün güzelce giyinmiş tam bir beyefendi gibi geldi. Ben bile şaşırdım. Reisle kahve molasında onları tanıştırdım. Reis adliyede eski dosyasını çıkartırmış incelemiş .“ gel bakalım Mehmet olay zamanı küçükmüşsün ifadeni okudum önce en oldu doğruyu söyle” dedi Mehmet’te “ efendim bu yeniden ifade olmasın” Dedi ve beni babam küçükken evlendirdi. Köyde genç büyük delikanlılar ve orta yaştan olan erkekler bana sataşmaya başladılar. Birkaç defa (arkadaş siz büyüksünüz evli olanınız da var söylediğiniz lafa dikkat edin) dedimse de bana aldırmadılar. Bir gün bu vurduğum adam (sen bu karı ile uğraşamazsın birazda bana gönder.) Deyince ipler koptu ilahı evden aldım evine gittim ağzına daydım tetiğe bastım adam kafayı çevirince omzuna saplandı. Hakim beye de olayı olduğu gibi anlatım. Aslında onu öldürmem gerekirdi amma yapamadım; şimdi beni sıkıştırıyorlar sabıkam var ya bir hata yapıp içeri attıracaklar Allah biliyor bu sefer onlar için hiç iyi olmayacak. Siz bu işi iyi bilirsiniz ne yapayım ne akıl veririsin” dedi.

    Reis bey biraz sesiz düşündü ve bana dönerek “bu insanlar böyle işte ilk baştan kendileri hatalı insanın onuru ile oynarlar karşılığını acı görürler amma akıllanmazlar” dedi. Sonra Mehmet’ e dönerek “ Köyde benim aklı verdiğimi söyleme savcıya bir dilekçe yaz ver. Verirken de bu konudan Reis beyin bilgisi var de. O benimle bu konuyu görüşür bende eski dosyanı ve olayı ona anlatırım”. Beni göstererek “ bu senin dilekçeni yazar kalemi kuvvetlidir ben biliyorum” dedi. Kalktı ve “ duruşma var vatandaşı dilemem gerek” dedi ve gitti.

    Mehmet( Hasan) la biz baş başa kaldık bende daktiloyu çıkarıp Mehmet’in dilekçesini bir sayfaya oturacak şekilde düzenleyip yazdım Mehmet’ “ demir tavında dövülür git dilekçeni ver” dedim. Hasan gitti dilekçesini savcıya verdi. Savcı “bu ne “ deyince oda “ ağır caza reisi bu konuda tüm bilgilere vakıf efendim ondan işin aslın öğrene bilirsin dilekçemde tüm konu ayrıntılı olarak yazılı” demiş.

    Bir hafta geçmeden savcı o şahısları çağırmış “eğer bu adam birinizi vurur öldürürse davayı açmadan kapatırım adamın yoluna çıkmayın baştan suçlusunuz dua et adam sizi öldürememiş. Varın gidin bir daha adamı etrafında dolaşmayın. Ona bir şey olursa sizi kimse elimden kurtaramaz” demiş ve göndermiş. Yanlarında köy muhtarı da varmış. Muhtar Bana “ abi sen ne yaptın Kürt Mehmet’e köyde artık kimse yanaşamaz” dedi. Ben de “benden bilmeyin ben bir şey yapmadım” dedimse de inanmadı.

       Bir gün bana telefon etti “acele gel bu şerefsizlerle başım dertte kadının parmağını kestim” dedi. Bende acele gittim. Jandarma geliş. Mehmet’i almış gidiyordu “ne yapacağım şimdi” dedi. Bende “bakalım” dedim “sen ifadeni bir avukatla ver ve doğruyu söyle zaten öncenden dilekçen var” dedim.

       İfadesi alınmış bende sordum ne oldu diye “ bahçede çalışıyordum kadın elinde bir fasulye sırığı ile geldi bana vurmaya başladı bende kendimi koruyayım diye elimdeki orağı sallayınca parmağına gelmiş parmağı kopmuş ben görmedim. Sırtım sırık izi ile dolu” deyince. Ben hemen avukata doktora götürün izleri tespit ettirin”  dedim. Alıp hastaneye götürdüler. Doktora iyi bakmasını rica ettim oda on beş gün rapor yazmış.

        Dava ağır cezaya intikal etti. Reis bey Mehmet’i görünce  “hayrola Mehmet başın yine dertte galiba” deyince Mehmet “reis bey bu insanlar oldukça daha çok karşına çıkarız amma benim bunlar hakkında savcı beyde dilekçem var. Ben bahçemde çalışırken geldi beni sırıkla dövmeye başladı bende gayrı ihtiyari elimdeki orağı sallayınca parmağı kesilmiş ona bilerek durmadım. Bilerek vursam kafasını keserdim niye elini keseyim ki. Yine de karar sizin” dedi.

      Ağır ceza reisi savcıya dönerek “ dilekçesi ve doktor raporu elinizde mi? Bu konuda mütalaanız hazır mı   ” diye sordu oda “ evet mütalaam hazır ben Mehmet’in suçsuz olduğuna inanıyorum. Mehmet daha önceden bu olaylarla karşılaşacağını bizlere yazılı olarak bildirmiş savcılığımız bu kişileri uyarmıştı. Mehmet’in korunması için on gün gözaltında tutulmasın teklif ediyorum. Bu olayın siciline işlememesini talep ediyorum” dedi. Reis bey de “Mehmet seni on gün misafir edeceğiz siciline işlenmeyecek” dedi ve celseyi kapattı.

     Daha sonra reis bey bana uğradığında “ asıl onları hapse gönderecektim amma hem mağdur durumda hem de ceza yanlış olurdu.” Dedi telefonu aldı ceza evini aradı ve “oraya Mehmet diye birini gönderdim o sizin misafiriniz on gün rahat etsin adam suçlu değil biz onu korumak için gönderdik” dedi. Bana gönlün rahat etsin arkadaşının yeri rahat sen aileden haber la gerekirse bizde yardım edelim” dedi.

    Serkan en büyük çocuk peşi sıra dört tane daha çocuk olunca tam çocukluğunu yaşayamadan evin büyüğü durumuna gelmiş hele de babası ceza evinde kaldığı sürede evin erkeğinin yükü omuzlarına binmiş. Her ne kadar dedesi yardım etse de onun yapamayacağı bir çok iş ona kalmış ve yapmaya çalışmış.

    Ben Serkan’ı tanıdığımda yedi yaşında idi;  Babası sürekli onu horluyor iteliyor dövüyordu ben rast geldiğim zamanlarda mani oluyordum “ Mehmet çocuğu diğerlerinden ayırıyorsun hiç iyi bir durum değil bir gün bu çocuğun eline kalırsın” diyordum.

   Serkan da babanın annenin yanlışına karşılık onlar ne derse onu yapmakta mümkün olduğu kadar onların sözünden çıkmamaya özen göstermekteydi.  Amma ne kadar uysal davransa da en ufak bir hadise olsa onun üzerinde kalmakta hatta kendisi o olayın yanında olsun veya olmasın ilk suçlu evde o olmaktaydı.  Mehmet’e defalarca uyarıda bulunduğum halde “kardeşim bu çocuk adam olmaz böyle yapmasam daha kötü olur” demekte bende “ peki öbürleri ne olur hiç düşündün mü” deyince  “onlar çocuk” demekte bende doğruya Serkan büyümüş her nasılsa aralarında iki yaş var. Asıl senin bu çocuklarını görmek isterim bakalım ne çıkacak karşıma” deyince; “Benim çocukların usludur hepsi iyi insan olacak” diyordu.

       Kürt Mehmet macerayı seven bir insandı. Bulunduğu köy eski kervan yolu üzerinde orada yaşayan insanla oralardan maden (altın) çıkarıp işlemişler. Hatta ormanın içinde maden işledikleri körüklerin ocakların yerleri durmakta. Mehmet’te “buralarda define var. Eskiden buradan geçen kervanları eşkıyalar soymuş ve iki katır yükü altını buralarda bir yere saklamışlar. Bulursak yaşadık” diyordu. Çevrede ne kadar elinde define arama cihazı olan varsa hepsini bulmuş bağlantı kurmuştu. Bir cumartesi sabah Mehmet beni aradı. “bir arkadaş buldum elinde cıva ve uranyumdan yapılmış alet var. Gösterdiği yerde mutlaka define çıkıyormuş, sende gel bulursak sende alırsın” diye telefon etti. Bende hanıma “ bu deli bahane ile bizi köye çağırıyor gidelim yarın Pazar dinlenmiş oluruz. Yiyip içeceğimizi alalım çocuklarda olunca kalabalık oluruz” dedim. Hanımım “güldü hakikaten bu deli dediğin gibi şehrin pis havasından kurtulmuş oluruz.” Dedi.  Hazırlanıp Kara Eyüb’e çıktık. Adamlar orada beni bekliyordu: ben adamlara “ böyle şeylere inanmam birde bu iş nasip meselesi bin yıllık ömrün olsa arasan bulamazsın amma nasip olursa gelir ayağına dolaşır. Ben çalışmadan hiçbir şeyi kazanacağıma inanamam. Önce alın teri lazım.” Dedikten sonra adamlarla ormana çıktık. Aleti nereye tutarsak dolu gösteriyor ufak bir tepe var orada alet sanki kopacak gibi sona oturdu. Bende şaşırdım. Adamlar “burada höyük var içi de define dolu bir yeden eşerek girelim” dediler. Böyle bir şeye ihtimal vermediğim halde kafam karıştı. Tepenin altından eşmeye başladılar. Çoluk çocuk herkes ful çalışmaya başladı. Bende seyre daldım. İki metreye kadar eştiler. Ben “ bakın bu defineyi buraya saklayan ben olsam ve beni bu ülkeden kovalasalar buraya koyduğum şeyi en fazla on dakikada alacak şekilde koyarım. Çükü ömrüm olursa buraya bir kere gelme şansım olur var burada ise yalnız on dakika kalma imkanım olur. Gelsem an yakın Kür Mehmet’in evi var adam misafir server ona misafir olabilirim oda beni yalnız ancak on dakika yalnız bırakır. Boşuna eşiyorsunuz” diyorsam da yedi metre derinliğe indiler. Bu arada adamın elinden cihazı aldım gittim yeril kaya üzerine tutum baktım yine ayın var gösteriyor geldim onlara “boşuna aramayın bu arazinin yapısında altın bileşimi var. Gömü yok . ben eve gidiyorum” dedim ormandan eve geldim.  Benimle tanışandan sonra “senin Ankara-İstanbul da çevren çok bu defineyi bulunca bozdurmama yardım edersin” derdi. Bir gün “ çok merak ediyorsan beninde tanıdığım birinde arama detektörü var Almanya’dan getirmiş çağıralım “ dedim. O arkadaşı geldi alıp gitti akşama doğru Mehmet bana telefon etti. “kardeşim kesin bulduk hemen gel.”  “Mehmet beni boşuna oraya çıkarma orada define yok sizin o arazinizde altın bileşimi var” dedim. Amma “gel sensiz eşmek istemiyorum” diye ısrar edince, “ben gelene kadar  siz eşin bakalım ben onu çıkarma zamanına orda olurum.” yukarı köye yanına çıktığımda evin kapısında oturmuşlar çay içiyorlardı. “ ne oldu dedim”  “eştik bir kaya çıktı onu yerinden aldık cihazı tutuk daha göstermedi” dediler. Ben güldüm ve “kardeşim bu hayalden vazgeç sana defalarca söyledim buralarda define bulamazsın becere biliyor musun? Kum eritme ocağını bu taşları erit içindeki altını çıkar. Onunda maliyeti seni kurtarır mı?  Onu bilemem” dedim.  Oturduk akşam yemeğinde sütümüzü yoğurdumuzu yedik ve dükkana döndüm.

        Serkan askere gitti geldi bu sefer babanın annenin baskısı daha da arttı  “koca adam oldun git çalış bize para getir. Yoksa bu evden git” demeye başladılar. Oysa Kürt Mehmet ömründe doğru dürüst bir işte çalışmamış, babasını ona verdiği fındık bahçelerinden elde ettiği gelirle yaşam sürdürmüş etrafında bir sürü insana borçlu yaşayan bir tipti. Kürt Mehmet kendince eğlenceyi seven ortam adımı geçinen birisi idi. Hal böyle olunca da yeri geldi mi?  Serkanı bu ortamların içine çekmekte idi. Defalarca yanlış yaptığını bu çocuğu girdiğin kötü ortamlara sokma bir de bu çocuktan saygı bekliyorsun bu işin ikisi bir arada olmaz diye ikazda bulundumsa da “ben işimi iyi bilirim” demişti.

       Bir gün bana “ben Serkana bir kız buldum evlendireceğim” dedi. Bende “aslı nedir ne biçim bir şey bakalım” dedim. “Ben beğendimse o almak zorunda” dedi. Bende güldüm ve “gün ola hayrola kardeşim Mehmet” dedim.        Bir söz vardır erkekler iki kere ağa olurmuş. Gerçi biz hiç olamadık ya.

       Birincisi; evlenince hele de cahil olursa onu ağalığını sorma gitsin. Nede olsa erkekliğinin farkına varıyor dünyayı takmazlar.

      İkincisi babası ölünce ağa olur derler. Bu sözde cahil insanlar için geçerlidir. İşte bizim Serkanda evlenince ağa oldu babasını anasın takmadı bile, babası da göçünü al nereye gidersen git deyince Serkan çarşıdan bir ev bulup taşındı. Bu arada bir kızları oldu bende yakın ilçede belediye temizlik işinde Serkana iş buldum yerleştirdim. İlçeye taşıdım yerleştirdim. Serkan gece gündüz çalışırken bir yandan da evinde arkadaşları ile içki alemi yapmaya başladı. Ne kadar uyardımsa da beni dinlemedi.

      Bir gün “amca ben bu kadını vuracağım bir dostu var bak mektuplarını yakaladım” dedi. Bende “sakın ha bu tür kadınlar bir ceket gibidir çıkarır atarsın bunlar için başın derde sokup ceza evinde bir saat bile yatmaya değmez” deyince  “haklısın” dedi.

      Kürt Mehmet’i aradım durumu anlatım o da “beni ilgilendirmez” diye cevap verdi. O zaman “kardeşim hani çok iyi bir aile idi sen ben yanlış iş yapmam demiştin ya neden seni ilgilendirmiyor” dedim. Oda “kazandığı paradan bana bir kuruş mu verdi sanki” diye karşılık verdi.  “ bak Mehmet insan evladının durumu takip eder kaç aydır bir sefer bunlar ne yapıyor, benim oğlunun durumu belli evine adam getirir içki içirir ailesi bozulur diye geldiniz mi baktınız mı ha para kazanmış size vermemiş hayret. Amma böyle karganın böyle kuşu olur” dedim ve telefonu kapattım. Kızdığımı anlayınca Mehmet hanımını almış Serkanın evine gelmiş gelini “ bana karışamazsınız ben istediğimi yaparım” demiş. Serkan boşanmak için dava açtı hâkim kadınmış Serkan elindeki belgeleri verince hâkime hanım Serkanın hanımına ağzına ne gelirse saymış. Ve seni boşadım çocuk babada kalacak ve sen onu daha görmeyeceksin diye karara bağlamış.   Serkan boşandı çocuğu Kürt Mehmet ile hanımı alıp köye götürdüler. Serkan bir müddet daha işinde çalıştı amma yuvası yıkılınca yaşantısı tamamen değişti nerde akşam orda sabah eder duruma geldi. Çok geçmeden işinden çıktı.

      Bazen köyde bazen de şehirde nerede iş bulursa çalışmaya başladı. Bir sene bende fındık toplamaya geldi. Bende Giresun’dan fındık toplamak için işçi getirmiştim içlerinde iki tane de kız vardı. Serkan dalları silkeliyor dolan fındık çuvallarını taşıyordu, kızlarla konuşurken baktım yaşı daha ufak olanı ile daha fazla ilgileniyor. Ona “senin için öbür kız daha uygun ağır başlı tam ev kadını olacak birisi” dedim bana “amca bu kız hoşuma gidiyor anlaştık” dedi bende “kızın yaşı çok küçük istesen sana vermezler” dedimse de beni dinlemedi bende kızın babaannesine “ bu kız bu adamla kaçacak haberiniz olsun yarın bana sen emanet edilecek adam değilsin dersiniz, babası bir sözüm kırmadı bana fındık toplaya gönderdi babasına söyle” dedim.

        Fındık toparlandı Giresun’a indik aradan az bir zaman geçmişti ki Serkan Danteli kaçırmış dediler. Dantelin babası beni çağırdı “ sen nasıl adamsın kardeşim namusumuzu sana emanet ettik böylemi olacaktı” diye bana sitem edince. Bende “bak kardeşim bu meseleyi ben köyde fark ettim ve annene çağırdım durumu izah ettim hatta sana selam söyleyin gerekeni o yapsın dedim sana söylenmedi mi?” deyince annesini çağırdı. “Bu arkadaş sana bunları söyledi mi?” diye sordu. Kadın da “evet anlattıkları doğru bana söyledi bende çok şey biliyor. Gençlerin konuşmasında ne var ki abartıyor diye düşündüm ve seni kızar diye söylemedim” dedi. Adam bana döndü “ben bu adam böyle şeye müsaade etmez diye düşünmüştüm doğru düşünmüşüm sen sana düşen görevi hakkıyla yapmışsın bundan sonra bu evde senin yerin ben ölene kadar olacaktır başımla berabersin” dedi.

       Daha sonra bana “ şimdi ne yapacağız bunu şikâyet etsek oğlanı hapse atarlar fakat hapse girse ne olacak ki biz nasılsa kızı birine verecektik sen ne dersin” dedi. Bende “çok isabetli bir karar babasına haber göndereyim gelsin konuşun bende yanınızda olayım istermisin” dedim. Oda “en iyisi öyle olacak gelsinler” dedi.

          Kürt Mehmet’i aradım durumu anlattım “bana ne ben onu bir kere evlendirdim başını çaresine baksın” deyince; çok sinirlendim ve  “sen bir kere evlendirdin doğru söylüyorsun da öyle bir gelin seçtin ki nereden kimin koynundan aldındı ben anlayamadım. Bu kız daha on beş yaşında eline senin oğlundan başkası değmemiştir. Ha doğruya sana öyle gelin gerekmez öbürü gibi olması lazım deyince” “dur kardeşim bu ne biçim sinir tamam geliyoruz kızma” dedi.

         Bende “bak kardeşim ben adamları yatıştırana kadar deveye yüz hendek atlattım sen tutmuş bana hikâye okuyorsun yarın burada olun” dedim. Ertesi gün Kürt Mehmet’le hanımı bana geldiler. “hakikaten kızı kaçırmış mı bu deli neredeler acaba; bize haber vermedi” dediler. “Olur dedim. Merak etmeyin beni bir iki gün içinde arar amca git konuş diye, sözümü yine dinlemedi bahçede daha olgun bir kız vardı. Tam ev kadını olabilecek Serkanı çekip çevirebilecek birisi idi. Serkana da heves ediyordu amma ne yapalım başa gelen çekilir” dedim. Kürt Mehmet  “ sen hiç yanılmazsın keşke senin dediğin olsaydı” dediler.

   Beraberce Dantelin babasının yanına gittik adam “kızım çok ufak daha bir çorba bile pişirmeyi bilmez bu iş iyi olmadı amma bak arkadaş kızım kaynata ve kaynana olarak size emanet. Varın ne gerekiyorsa yapacağınız ne varsa kendinize biz olur vereceğiz elin kapılarında sürtmesinler” dediler.

    Akşam olmadan Serkan la Dantel beni aradılar bende eve gitmelerini her hangi bir tehlike olmadığını Dantelin ailesi şikâyetçi olmayacağını söyledim ve köye Serkanın babasının evine gittiler. Daha sonra sade bir düğün yapılarak evlendiler. Serkan ilk eşinden bir kızı olduğu için Dantelden hemen bir çocuk olsun istemiyordu fakat Dantelin ailesi bir torunumuz olsun diye diretmeye başladı. Kızlarını tedaviye götürdüler. Derken Serkanda itiyorsanız olsun dedi ve bir oğulları oldu.

     Dantelin annesi sürekli kızına “kızım İstanbul’a gidin orda daha iyi iş bulur çalışırsınız diye diretince Serkan göçünü aldı istanbula gitti fakat çok geçmeden kaynanası peşlerine düştü oda kocasını Giresun’da bırakıp oraya gitti.

     Serkanla telefonda konuştuğumda “amca bu kadın dengesiz bir türlü gözü doymak bilmiyor ikide bir Dantele bırak bu adamı başkasını bul diyormuş. İşim uzakta bazen iki gün eve gelemiyorum gelince de sen nerede idin kiminleydin gibi bir sürü tatsız hadise yaşıyorum hepsi kayın validemin başını altından çıkıyor, üstelik kaynımda bizimle kalıyor bana sen bizi bakacaksın diyorlar. Ne yapacağımı şaşırdım” diye dertleniyordu.

     Bir gün Serkan yine aradı “amca; oğlum Ercan çok hastalandı hastanelerde uğraşıyorum ah Giresun’da olsam sen onu en güzel şekilde tedavi ettirirdin” dedi. Bende “Dantelle aran nasıl” diye sordum. Oda “bizim aramızda bir sorun yok. Amma kayın validem bizi mutlaka ayıracak kadın kafasına koymuş” dedi

    Aradan çok geçmeden Serkan “amca biz boşanacağız Dantele o kadar yalvarıyorum o benim annem onun sözünden çıkamam diyor. Amma biri birimizi çok seviyoruz bu gün el ele tutuşup hâkim huzuruna çıkacağız” dedi.

     Mahkemeye dediği gibi el ele çıkmışlar Serkan durumu anlatmış; Dantelde “annesinden geçemediğini boşanmak istediğini söyleyince; Serkan da o istiyorsa bende boşanmak istiyorum diyerek boşanmayı tamamlamışlar. Yalnız Serkan Oğlumu Ercan daha çok ufak annesinde kalsın deyince hâkim kararı o yönde vermiş.

      Çok geçmeden Danteli annesi Kardeşinin oğluna vermiş, Dantelin evlendiğin adam “ ben çocuk istemem elin çocuğunu bakamam babasına ver gitsin” demiş. Dantel Serkanı arayarak “çocuğunu gel al” demiş. Serkan da “mahkeme sana verdi buluşup konuşalım” demiş ve bir yerde buluşmuşlar. Dantel Ercanı fırlatıp atmış ve Serkana “al şu p….” Demiş. Serkan da Ercanı aldığı gibi Giresun’a getirdi. Ercan daha üç yaşına gelmediği halde “Ercan annen ne yaptı sana deyince”  annem beni kaldırdı betonun üstüne attı. Babama al şu …! Dedi” diye söylüyor.

      İşte Serkanın hayatı bu olaydan tamamen dağıldı. Ercanı tek başına bakmaya çalıştı bakıcı tuttu işi olmayınca bakıcılar da bıraktı çoğu kez Ercan bizim yanımızda kaldı.

    Serkanın dağınık sorumsuz hayatı devam ederken Ercan’da hayatını en kötü dönemlerini çocuk yaşta yaşamaya başladı. Tüm ısrarlarıma rağmen Serkan Ercanın Vesayetini üzerine almadı. Ercanı son verdiği bakıcıda çocuğun durumunu merak edip bakmaya gittiğimde bakıcının ruh hastası olduğunun farkına varınca çocuk polisi bürosuna durumu anlattım ve Ercanı oradan aldırdım. Ondan sonra da Ercanın çocuk yuvası serüveni başladı.

      Benim hanım her fırsatta Ercanı bakıcılarına gidip görüyordu. Yuvaya geçince ona görme müsaadesi vermediler. Uzun süre göremedik. Yuvada çalışan yetkililerden akrabamız olanlar vardı onlar bile yardımcı olamadılar. İki yıl sonra ancak Ercanı gösterdiler. Çocuğun buraya alışması gerek diyorlardı.  0-6 yaş gurubundan 7 yaşına gelince hem okula başladı hem de biz daha serbest görmeye başladık. Bu arada ne anası nede Serkan çocukla ilgilemedi aramadı sormadı sanki sırtlarından bir yük kalkmış gibi rahatladılar. Ercan “dede siz de olmasanız ben kaybolurum benim ailem sizsiniz. Annemden babamdan hiçbir şey olmaz” demekte.

   Yaz tatilini bir ay bizimle beraber geçirmekte. Çocuk bu kadar çilenin içersinde tutunacak dal aramakta. Spor yapmakta judo da iki üç tane altın madalyası var lakin bazen her şeye boş vermekte.

    Serkan tam bir serseri hayatı yaşamakta hiçbir yerde düzen tutamamakta, eline bir kuruş geçse harcamakta. Tüm bunlara karşın elinden geldiği kadar insanlar yardım etmeye çalışmakta yarın ne olacak demeden elindekini vermekte ondan sonrada bazen kuru ekmeğe talim etmekte. Kendini art niyetli insanlardan kurtaramamakta en yakınları bile ona zarar vermekte. Kısaca “ben ipin ucunu suya çoktan attım çavuş” demekte. Oysa Ercanın derli toplu bir aileye ihtiyacı var. Gözü hep babasında amma her gün ümidini yitirmekte hayat devam etmekte.  

  

     Hep yaşanmış olayları hikâye edip sizlere sundum bu da yaşanmış ve yaşanmaya devam eden bir hayat öyküsüdür. Birilerine mesajlar verebilirsek, bir yerlerde birleri bu yazılanları okuyup kendine, hayatına yön verirse, kısaca birlerinin kurtuluşuna vesile olursak ne mutlu       

                                                                                                                           

                                                                                                                         Faruk Soydemir

  Edebiyat Evi----Şiir Kolik

( Tekkede Garibin Çocuğu başlıklı yazı Faruk tarafından 12.03.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.