Sen; ey bütün ihtişamıyla gece kirpikli güzel kadın,
Sen; yedi tepeye kaim bu kadim şehrin biricik sultanı,
Sen; aşılmaz Kaf dağının ardındaki, tapılası aşktır
adın,
Sen; dünüm, bugünüm ve dahi ömrümün tüm yarını;
Ben sana tutsak, ben sana vurgun, ben sana yangın,
Sen yağmurunda sırılsıklamım, sen yağmurunda yaralı;
Mavi denizlerinde kaybolduğum yasemin kokulu kadın..
***
Kara tren uzun uzun sirenler
çalarak geçerken Anadolu'nun ıssız ve sakin istasyonlarının birinden bir diğerine,
tozu dağılıp dumanlara, sessizliği yara yara; şehirler şehirlere karışırken
peşi sıra ıslak ve yağmurlu raylarda; nemli bulutlar yavaştan gözden kaybolarak
karanlığı bırakırken ardında; rüyalarımda yaşatıp hayallerimde büyüttüğüm
kaderimin beni beklediği yere devam ediyordu yolculuğum..
Haydarpaşa Garı'na doğru
ilerlerken trenin vagonları ağır ağır, sevgilimin kucağına varmanın tarifsiz
mutluluğu şimdi aynımda.. Ne güzel şey varacağın yerde bekleyenin olması! Ne
güzel şey sevdiğinin yoluna bakması.. Ne güzel şey kocaman hasretlerin
düşlerden kopup vuslata ulaşması.. İşte bak nihayet, işte bak sonunda, işte bak
söz verdiğim gibi sana geldim sevgilim, sana geldim sevdiğim, sana geldim benim
herşeyim.. Aç kollarını, İstanbul gibi kucakla beni, İstanbul gibi kabul et,
İstanbul gibi sev, İstanbul gibi..
Seninle bir günümüz olsun.. Dolu
dolu bir gün.. Tut ki ömrümüzde bir daha yaşanmayacak bir yirmi dört saat;
yalnız sen ve ben, yalnız ikimiz, yalnız biz.. Sadece bize ait bir yirmi dört
saat olsun.. Masmavi kuzey denizleri ile turuncu kızıllığın çılgın ihtirasında,
Ferhat ile Şirin'in, Kerem ile Aslı'nın, Leyla ile Mecnun'un küllenmeyen
sevdalarında.. Hadi tut elimi, hadi ver elini; gece kirpikli kadınım benim, ellerinin
dokusunu, parfümünün kokusunu, teninin sıcaklığını hissedeyim sana boyanmış
ruhumun en uç noktasında..
Misafirinim ya senin,
Sultanahmet'e götür beni mesela.. Yanımıza gelen işveli çiçekçi Roman kızından
alacağım en güzel gül tanesini saçlarının arasına kendi ellerimle takayım..
Eşsiz gül kokuna karışsın gülün kokusu.. Ayasofya'ya doğru yürürken el ele,
önümüz sıra giden küçük bir çocuğun
saçlarını okşayıp sevelim birlikte.. Yerebatan Sarnıcında gözyaşı sütununun
döktüğü yaşlara ve Yunan mitlerinin efsanevi koruyucuları Medusa Başlı Sütunlara
hayret edip ilgiyle bakalım.
Eminönü iskelesinde balık ekmek
yiyelim, yanında turşu suyu aksimizde deniz.. Kahkahalarımızın bini bir para
olsun, gözlerimizden okunsun mutluluk yüklü sevincimiz.. Yeni Cami'nin
merdivenlerinde oturup karşıdan geçen gemileri ve vapurları seyredelim.. O
güzel gözlerinin esaretinde yüzyıllarımı verip, gözlerime hapsedeyim gözlerini,
gözlerinde kaybedeyim gözlerimi.. Tek tutsaklığım ol benim ezelden ebede,
öylece.. Bir sonbahar yağmuru dökülsün üzerimize hafiften, aşkımızla sırılsıklam,
ardından çıkan gökkuşağının rengarenkliğinin altından geçelim koşarayak..
Eminönü iskelesinden Kadıköy ya
da Üsküdar vapuruna binip, peşimiz sıra uçuşan martılara simit atalım.. Rüzgar
hafif hafif eserken üzerimize doğru, birer bardak demli çayın sıcaklığında
sohbetin dibine vuralım seninle.. Radyodan çalan herhangi bir şarkıyı birlikte
mırıldanalım göz göze, ellerin boynuma dolansın, kollarım sarsın seni zarif
belinden, yüreklerimizle dans edelim gizlice..
Heybeliadası, Büyükadası,
Kınalıadası, Burgazadası, Sedefadası ile yolumuzu gözleyen Adalar'a gidelim.
Süslü bir faytona binip karış karış gezelim çocukluğumuzdan hatırladığımız hala
bozulmamış güzelliklere sahip bu yerleri.. Faytona koşulu atların nallarının
çıkardığı ahenkli seslerin melodisinde bir festivali andıran ortamların seyrine
dalalım. Çocuk olalım, çocuklaşalım, çocukluğumuza dönelim; birlikte
maviliklere uçurtma uçurup, yeşilliklerde körebe oynayalım.. Bir bisiklet
kiralayıp; sen bisikletimin terkisinde, arnavut kaldırımlı dar sokaklarda
gezelim ellerin avucumun içinde.. Bahçelerdeki ağaçların dışarıya sarkan
dallarından gizlice çeşit çeşit meyveler aşırıp, bir bahçe duvarının üstünde en utangaç
hallerimizle yiyelim birlikte güle oynaya..
Hadi Ortaköy'e yollanalım
sevgilim.. Denize nazır bir bankta kolkola oturup sokak çalgıcılarının
ezgilerinde aynı kumpire kaşık sallayalım birlikte.. Birlikte aynı havayı
soluyup, aynı caddede yanyana, kolkola yürüyelim. Beşiktaş'a varıp yeryüzünün
cennet köşelerinden Yıldız Parkında ulu ağaçların gölgesinde sincap sesleri
arasında artık hafiften dökülmeye başlamış sonbahar yapraklarının kumral
sarılığında birbirimize dolanalım..
Sarayburnu'ndan Bakırköy'e uzanıp
Yeditepe Zindanları'na inelim mi.. Zamanının bu en korkunç hapishanesinde,
içerisinde nice acılar barındıran bu yerde, kesilen nefeslerin kör
dehlizlerinde, yokluğunda bu zindanlar kadar karanlık bu zindanlar kadar tutsak
bu zindanlar kadar biçare benim yaşantımın farkına varasın diye..
Rumeli Hisarı'na çıkıp karşımızda
Anadolu Hisarı'nı selamlayalım, avazım çıktığı kadar haykırayım uçsuz bucaksız
maviliklere, göklere ve denizlere; seni nasıl, seni ne kadar çok sevdiğimi..
Sen, "deli çocuk," de bana, bense bir sus koyayım dudaklarına
dudaklarımla asırlarca..
Meşhur Aşıklar Tepesi Çamlıca
unutulur mu hiç gece kirpiklim! Yeşille mavinin bayramında ben sen olayım, sen
ben ol, saatler yelkovanını yitirsin, akrepler kalakalsın olduğu yerde zaman
geçmemecesine.. Ya Kız Kulesi.. Ya o aşıkların ya o zorlu mücadelelerden geçip
aşılmaz denilen nice engelleri aşmış, büyük savaşlardan galip çıkmış aşkların
kalbi, yüreği, hayat kaynağı, yaşam merkezi.. Denizin ortasında seninle
başbaşa, senin sarhoşluğunla sürsün vakitler..
İsyanların otağında, çığlıkların
vatanında, meşhur Gezi Parkı'nda dolanalım özgürce, ellerimiz birbirine sımsıkı
kenetli; aşkımızı duyuralım dünyaya tek yürek iki kişi! Seninle Emirgan
Korusu'nda eşi benzeri olmayan rengarenk çiçeklerin ortasında diz dize, seninle
Gülhane Parkında tabiat anayla iç içe vakit geçirelim.. Galata Kulesinden
İstanbul manzarasını seyrederken, ünlü ressamların paha biçilmez tablolarını
kıskandıran mekanların büyülü atmosferinde dünyanın en büyülü gözlerinin içinde
kaybolayım..
Sonra Eyüp Sultan'a gidelim
seninle, Yaratan bizi bir ömür ayırmasın diye duamızı ettikten sonra, tarihi
meydanın hemen köşesindeki parkın gözlerden ırak kuytu bir yerinde oturup aşk
şiirleri sıralayalım birbirimize.. Sözün bittiği yerde gözlerimiz gelsin dile..
Gölgelerimiz birbirine karışırken, teleferikle Piyer Loti'ye çıkalım başbaşa..
Haliç'i seyredelim tepeden, akşam manzarasında Türk kahvelerimizi yudumlarken;
başını göğsüme yaslayıp, kulaklarına hiç bitmeyecek bir aşk hikayesi anlatayım
fısıltıyla.. Gözlerimi kapayıp yeniden açtığımda, yanımda senin olduğunu
bilmenin huzuruyla sımsıkı sarayım seni kollarımla..
Hiç bitmeyecek bir yirmi dört saat olsun bu; gece kirpikli yarim.. Öyle bir yirmi dört saat ki, sürsün ömrüm boyunca.. Unutulmasın, yüz değil bin yıllarca!
twiter.com/mavikaradeniz
Yazarın
Sonraki Yazısı