Başlangıç itibariyle
oldukça normal, sağlıklı ve insani bir duygu olarak kabul etmek mümkündür öfke
denen duygu birikimini. Fakat dozu arttıkça yıkıcı olup, gerek bireyin gerekse
toplumun yaşam kalitesini bozabilme yönünde negatif bir seyir izlemekte
olacaktır. Daha ziyade içimizde biriken ve pek de dışa vuramadığımız gerçek ve
kuvvetli duyguların patlak vermesi sonucu ortaya çıkabilmektedir diğer yandan.
Öfke dış kaynaklı
olabildiği ölçüde içsel de olabilir. Herhangi bir insan ya da olaya öfkelenmek
mümkün olduğu kadar geçmiş ve duygusal yıkım yaratan olaylar da bireyin
öfkesini içsel anlamda tetikleyebilmektedir.
Öfke: belli belirsiz,
ani bir dışa vurumu içte biriken ve yoğunlaşan duyguların ve özellikle de
kızgınlığın vuku bulduğu. Çok şeye öfkelenmek mümkün günlük hayatta. Burada en
önem arz eden kendimize ve çevremize zarar vermeden öfkemizi kontrol altında
tutabilme yetisi ya da diğer deyişle öfkemizi kontrol altına almak.
Kimine göre öfke normal
bir davranış boyutu olarak kabul görebilir. Kimine göre bir davranış olarak
adlandırılsa da kimisi bunu bir davranış boyutu olarak kabul etmeyebilir de.
Hayatımızın bir parçası mıdır ve toplum bize bu kontrolü nasıl
sağlayabileceğimizi öğretmekte midir?
Öncelikle cevap
verilmesi gereken soru; öfkenin ne olduğu ile ilintilidir. Evet, nedir öfke?
Basit bir davranış
olarak kabul edilse de kontrolden çıktığımız an yıkıcı olabilme özelliği ile
çok şeye mal olabilir. Keza bunu sonucunda ortaya çıkan sayısız örnek
gözlemlenmektedir toplumun farklı kesimlerinde. Engelleme, haksızlığa uğrama,
taciz boyutuna varan incitilme, hayal kırıklığı, saldırıya uğrama gibi menfi
davranışlar sonuç itibariyle bu duygu patlamasına yol açabilmektedir.
Psikolojinin kabul
gördüğü bazı ilişik boyutlar vuku bulmaktadır öfkeye yol açan ve nihayetinde
ortaya çıkmasına sebep olan:
-O anda aklımızdan
geçen düşünceler.
-Öfkelendiğimizde
sergilediğimiz tutum ve tavırlar.
-Vücudun verdiği
tepkiler ki duyguların harekete geçmesi ile gerginlik ve stres başlar.
Adrenalin salgısı git
gide artarak nefes alıp vermedeki yoğunluk kat sayısı artar. Kalp daha hızlı
çalışma sürecine girer. Diğer bir deyişle savaş konumuna geçmiş bir vücut ve
zihin hazır olda beklemektedir.
Sağlığı da tehdit eden
boyutları yadsınamaz öfkenin: Baş ağrısı gibi, mide rahatsızlıklarının ortaya
çıkması, cilt sorunları, sinir sistemindeki çöküntü, bazı fiziksel semptomlar
ve hatta intihar girişimine kadar uzayan bir süreç.
Öfkemizi
dizginlediğimiz süreç diğer bir tabirle öfkeyi doğru ifade etme becerine
yönelmemiz öfke kontrolü olarak nitelendirilir. Buradaki temel amaç bireyin
zarar verme eğilimini sıfırlamak ve olumsuz nihai sonuçlara engel olmaktır.
Öfkeli olduğumuz
anlarda ortay çıkan düşünceyi çarpıtma eğilimi doğru bir yöntemle düzeltilme
gayreti içerisine girip, mantık ön plana alınmamalıdır. Bu da bireyin
kızgınlığını minumuma indirgemesi için başvuracağı telkin yöntemleridir.
Mantık mümkün mertebe
devreye girmeli ve aşırı hassasiyetin önüne geçip, öfke dizginlenmelidir. Sık
sık nefes alıp vermek hatta içimizden ona kadar saymak gibi basit yöntemler
öfkeyi bastırmakta etkin rol oynayacaktır.
Öfke kontrolünde önem
arz eden bir diğer nokta da bilişsel kaynaklıdır. Hayal gücümüzün yardımıyla en
mutlu ve huzurlu olduğumuz bir anı hatırlayıp, içselleştirip, rahatlayabiliriz.
Spor, yoga gibi
fiziksel aktiviteler de bizi oldukça rahatlatıp, yatıştırma eğilimindedir.
Bilişsel düşünme süreci
oldukça etkin olan bir diğer yöntemdir kontrolü sağlama açısından. Mantık
devreye girdi mi öfke süreci gerileyecektir. Çaresiz kaldığımız durumlar ki;
umutsuz, korkak, suçlu, yitik, terk edilmişlik hissi gibi menfi duygular
yüzünden öfke maskesinin ardına gizlenmek geçici bir çözüm olarak gözükebilir
çoğu insana.
Mizah etkin bir yer
tutabilir öfkeyi dizginleme aşamasında. Daha yumuşak bir bakış açısı, esprili
bir tutum geliştirmek oldukça rahatlatıcı bir tavır geliştirmemizde etkin
olacaktır.
Çevremizde yapacağımız
ufak tefek değişiklikler dahi önemli olabilir kontrolü ele geçirmemiz
açısından.
Hatta ve hatta çok
büyük hedefler bile öfkeyi tetikleyebilir. Daha rasyonel ve ufak adımlar gerek
bir rahatlama sağlayacak gerekse direncimizi ve hoşnutluk düzeyimizi arttıracaktır.
Evet, oldukça olumsuz
bir duygudur öfke ve yarattığı yıkım. Bazı insanların direnç düzeyleri düşük
olduğu için öfkelenmeye daha meyillidir. En ufak bir eleştiri bile menfi olarak
etkileyebilir bu tip kişileri.
Sevgisiz, kaotik,
duygusal iletişimin zayıf olduğu ailelerde yetişen çocuklar ileriki
yaşantılarında öfkeye çok çabuk yenik düşecektir yapılan araştırmalara göre.
Saldırganlığı frenlemek
için özdenetim sağlanabilir birey açısından. Özdenetimin kuvvetlendirilmesinde
gerek bireye gerekse uzmanlara önemli görevler düşmektedir lakin olasıdır bu
denetimin direncinin arttırılması. Zira özdenetim ve saldırganlık arasında
oldukça rasyonel bir ilişki vardır.
Farklı ekollerden gelen
psikoterapi yöntemleri öfke kontrolünde uygulanabilmektedir. Bilişsel ekol,
gestalt ekolü, psikanalitik ekol, grup terapisi, davranışçı yöntemler ya da
eklektik olarak adlandırılan bütünleyici terapi gibi.
Bireysel çabalar kadar
uzman desteği de yadsınmamalıdır aşırı uç vakalarda. Önem arz eden farkındalık
kazanıp, konuya rasyonel bir bakış açısı ile yaklaşmaktır.