1 Neye Niyet Neye Kısmet

İki genç sahilde buluşurlar.

 

-         Selam Hacı ne yaptın?

-         Aleyküm selam, seni bekliyorum ne yapayım? Nerde kaldın oğlum?

-         Ya hiç sorma, babamı atlatmak zaman aldı. Dükkânda nefes aldırmıyor biliyorsun. Nerdeyse tuvalete bile göndermeyecek. Zor kaçtım vallahi.

-         Sorun çıkmasın?

-         Aman çıkarsa çıksın, zaten aramız iyi değil, en fazla biraz daha fazla fırça yerim. Dövecek hali yok ya. Sen onu bunu boş ver de mevzuyu anlat. Hayırdır neden böyle apar topar çağırdın beni. Bir sıkıntı mı var?

-         Ben bir karar verdim, gel şu banka oturalım daha rahat konuşuruz.

-         Olur. Ne kararı aldın lan?

-         Ya benim kızla alakalı.

-         Seval’le mi?

-         Başka kız mı var oğlum?

-         Hayırdır ne kararı aldınız?

-         Ben kızı kaçıracağım.

-         Ne?!

-         Bağırmasana lan. Kızı kaçıracağım diyorum.

-         Saçmalama lan, ne kaçırması?

-         Düşündük, taşındık başka çare bulamadık dostum. Seval’de benimle gelmeye hazır.

-         Ya bu düşünmekle taşınmakla alakalı bir durum değil İsmail, imkânlarla alakalı bir durum.

-         Ne varmış ki imkânlarda?

-         Saçma sapan konuşup adamın canını sıkma, işsiz güçsüz bir adamsın, hala babanın eline bakıyorsun, askerlik yapmamışsın, kızı nasıl kaçıracaksın. Haydi, kaçırdın diyelim, nereye götüreceksin, ne yiyeceksiniz, ne içeceksiniz? Biraz mantıklı ol.

-         Seviyoruz oğlum, ne yapalım?

-         Tamam, sevmene bir şey demiyorum da her şeyin bir vakti var.

-         İşte sorun da orada zaten. Bizim vaktimiz yok.

-         Ne demek vaktimiz yok? Bir şey mi yaptın lan kıza yoksa?

-         Yok, ağabey ne alakası var ya?

-         E sıkıntı ne o zaman?

-         Kızı istemeye geleceklermiş.

-         Gelsinler ne var?

-         Ne demek ne var?

-         Yani Seval istemedikten sonra zorla verecek halleri yok ya.

-         Ya sen Seval’in babasını tanımıyormuş gibi konuşma, sence Seval’e söz hakkı verir mi o herif? Zengin olsun da ne olursa olsun adam için.

-         Kim isteyecekmiş?

-         Ya şu aşağı mahallede iki katlı konfeksiyoncu dükkânları var ya, Murat Konfeksiyon.

-         Şinasi Amca’nın giyim dükkânını diyorsun.

-         Evet. Şinasi’nin oğlu Murat’a istiyorlar.

-         Şişko Murat’a!

-         Evet O’na.

-         La oğlum o şişkoya kim kız verir, bırak Allah’ını seversen.

-         Seval’in babası verir ağabey.

-         Nerden biliyorsun?

-         Daha şimdiden kıza baskı yapmaya başlamışlar. Hem Murat’ın babası Seval’in babasını dükkâna ortak yapacakmış. Emekli adamsın senden iyisini mi bulacağım demiş.

-         Bu ne la, Türk filmi gibi, resmen kader ağlarını örmüş ha..

-         Sen geç dalganı İsmail, dünya sana güzel Bak sana arkadaşımızsın diye içimizi açtık., sen dalga geçiyorsun.

-         Tamam ya tamam, anladık. Sen anlat bakalım ne yapacaksın?

-         Ne yapacağız ağabey, kızı kaçıracağım, kızın da gönlü var zaten.

-         Onu anladık oğlum nasıl yapacaksın, elde yok avuçta yok?

-         Bir hal çaresine bakacağız, hepten ölmedik ya. Annemin altınlarının yerini biliyorum, hani sana söylemiştim ya daha önce.

-         Ya saçma sapan işler yapma oğlum senin ailenin varı yoğu o altınlar. Bak seni bir ömür affetmezler ha.

-         Affederler, affederler. Yarın evlenip, bir de çocuk yapınca elbet affederler.

-         Oh çocuğu da yaptı bizim ki. Bak kararını iyi ver, bunun dönüşü yok.

-         Biz kararımızı verdik arkadaşım.

-         Nereye kaçıracaksın kızı?

-         İzmir’e.

-         İzmir’e mi?

-         Evet İzmir’e. Dayımlar var orada bana yardım ederler. İş ki İstanbul’dan çıkabilelim. Burada da iş sana düşüyor kardeşim.

-         Nasıl bana düşüyor.

-         Şimdi bize bir araba lazım, o arabayı da sen temin edeceksin.

-         Nasıl olacak o iş?

-         Ya işte babanın arabasını alacaksın, Gebze’ye kadar atacaksın bizi.

-         Babamın arabası mı? Nasıl alacağım lan arabayı? Babamla zaten papazız, hayatta vermez bana araba maraba.

-         Ya zaten izin isteyerek almayacaksın ki. Bir gece izinsiz alacaksın sanki ne olacak? Farkına bir varmadan sabah yerine koyarsın. Yap bu kıyağı kardeşine haydi.

-         Bakıyorum bütün planları yapmışsın.

-         Seven kalpler dostum ne yapacaksın.

-         E, nasıl olacak şimdi bu iş? Ben altınları bu gece alacağım. Seval’de akşam bakkala diye dışarı çıkacak ve daha sonra heykelin altında buluşacağız.

-         Bütün planları yapmışsın bakıyorum. Ben babam uyumadan arabasını filan alamam ona göre.

-         Tamam, dostum sen ne zaman alırsan.

-         Şu gökyüzündeki parlaklık ne lan?

-         Hangi parlaklık?

-         Bak oğlum işte körünün üzerinde.

-         Evet evet bende gördüm. Bu ne la?

-         Lan giderek büyüyor bu yıldız.

-         Gündüz vakti ne yıldızı oğlum! Lan büyüyor lan bu.

-         Üzerimize geliyor lan!

-         Kaç kaç!

-         AAAAAAA!!!!

 

İki genç, üzerlerine düşen bir eğitim uçağının enkazı altında feci şekilde can vermişlerdir. Seval ise Şinasi’nin oğlu Murat’a ile evlenmemiş, İsmail’in dayısının oğlu Muzaffer ile evlenmiştir. Hayat böyle sürprizlerle doludur işte.

 

 

( Neye Niyet Neye Kısmet başlıklı yazı MESUT ÇİFTCİ tarafından 11.02.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.