Öldüğümden buyana neredeyse tam on yıl geçti. Nereden mi biliyorum? Hani şu dünyadaki ikamet vakitleri dolupta benim gibi buraya göçenlerden. Onca yıldan sonra bugün içim içime sığmıyor. Bugün bir günlüğüne de olsa dünyaya inmeme izin var. Bir an önce yeryüzüne inip o elli yıllık hayat arkadaşımı, arkamdan boynu bükük bıraktığım, daha on beşimdeyken kendimi ona teslim ettiğim kocamı görmek için yanıp tutuşuyorum. Tam on bahar, on kış olmuştu ondan ayrı düşeli. Dün gibi hatırlıyorum; bahardı. Pencereyi açtığımda içeri giren leylakların kokusu hala mis gibi kokuyor hatıramda. On sene önce bir akşam üstüydü. Kocam Salih’le evde baş başa sohbet ediyorduk. Baş başa idik, çünkü onca evliliğimizde Rab’bim bir evlat nasip etmemişti bizlere. O sıralar dayanılmaz ağrılar çekiyordum. Zaman içinde, birazda kilolu oluşumdan dolayı kendi kendine oluşan bel kemiğimdeki kırık düzeltilmiş, araya sıkışan sinirler çıkarılıp omuriliğime de dört tane vida sıkılmıştı. Çektiğim acı o kadar büyüktü ki, çoğu gece “Allah’ım bunlara dayanacak gücüm kalmadı. Al artık canımı” diyordum. O akşam geç saatlere kadar Salih’le sohbet ettik. Ama sohbetimizde bir gariplik vardı! Farklı bir hüzüne bulanmıştık ikimizde. Sanki birbirimize sarf ettiğimiz her kelime veda sözlüğünden dökülüyordu. Konuşurken, göz göze geliyor, birbirimize şükran dolu tebessümler gönderiyorduk. Gecenin ortalarına doğru Salih beni salonda oturduğum koltuktan kaldırıp, yatağıma götürmek için yanıma geldi. Elimi tuttu, bense onun beni tutan elini daha sıkı tuttum. Gözlerine baktım,

“Bak Salih” dedim içlice. “Bak bu çektiğim acılardan dolayı Bazen Rab’bime al canımı, al diyorum. Ama kurban olduğum Rab’bim benim canımı sakın senden önce almasın emi… Ben sensizliğe tahammül edemem.” Hicran dolu bu sözlerimin ardından Salih’e baktım, bir şeyler diyecek gibi oldu, fakat diyemedi. Ne var ki diliyle ortaya koyamadığı hislerini gözlerinden süzülen yaşlar söylüyordu.

O gece başı yastığıma koyduğumda ruhumda mı bedenimde mi olduğunu bilemediğim bir gariplikler oluyordu! Sanki kanım çekiliyor, vücudum ağrılarımla birlikte hafifliyordu. Vakit tan vaktine ulaşmıştı ki ruhumun artık bedenimden çıkmaya hazırlandığını tatlı bir korku içinde hissetmeye başlamıştım. O an kalbim de derin ayrılık acısı duydum. “Salih” diye bağırmaya çalıştım. Takatim kalmamıştı. Bir kez daha kocamla helalleşmek için “Salih” diye haykırmaya çalıştım. O sırada salondaki koltukta uyuya kalan Salih, tiz de olsa çıkan sesimi duymuş olacak ki, endişe içinde odaya girdi. Yanıma yaklaştı “Fatma, Fama” diye telaş içinde ellerimi tutup konuşmaya çalıştı. Fakat ruhum, bedenimdeki son anlarını tamamlamak üzereydi. Çenem kilitlenmiş,zımı da açamıyordum. Son kez göz göze geldik. Helalleştik. Elli senelik dostluğumuz, her türlü acısını, mutlulunu yaşadığımız dünyalığımız artık son bulmak üzereydi. Gözlerim kapanmadan son gördüğüm Salih’in hıçkıra hıçkıra ismimi tekrarlayarak ağlayışıydı. Onun sesini duyan komşular hemen kapıya koşmuşlardı. Birkaç dakika sonra odama giren Sebahat’ı, kocası Kadir’i baş ucumda feryat ederken görünce içime büyük bir hüzün çöktü. Onları evlatlarım gibi severdim, hele onların küçük çocukları Esma, Ali, ve Gülizar’ı torunlarım sayardım. Gözlerimden ancak birkaç damla yaşşürebildim onlara. Ve ardındanzla karanlıklara doğru çekilmeye başladım.

O andan itibaren başka aleme yolculuğum başlamıştı. Dünya değiştiriyordum. Ölmeden önce hep düşünürdüm, yani herkes gibi öldükten sonra nereye gideceğim diye. Fakat fani mekandan baki makama geçmeye başladığınız anda ilahi işleyiş sizi de hemen kendi içine alıyor. Her iki yanınızda birer melek ve ellerinde geldiğiniz fani dünyadaki icraatlarınızın yazıldığı defter. Melekler bu deftere bakarak göğün yedi katındaki yerinizi belirliyorlar.

O ilahi refakatçiler eşliğinde ve galiba defterimin doluluğu sayesinde bir süre göğün üst katlarına yükseldik. Durduğumuzda buranın altıncı kat olduğunu anladım. İşte o an burada gördüklerim belki de hayatımda bir daha hiç tatmayacağımı sandığım bir mutluluğu yaşattı bana. Yıllarca evvel dünya hayatımda keder içinde Ahiret’e uğurladığım annem ve babam sevinç içinde beni bekliyorlardı.

Bu arada ben göğe yükselirken göğün üst katından aşağı doğru, yine melekler ve amel defterleriyle birlikte inenleri görmüştüm, sonradan öğrendiğime göre bunların amel defteri iyi yazıyor gibi olsa da , aslında o yapılan iyiliklerin samimiyetten uzak ve gösteriş için yapıldığı anlaşılmış ve en alt mertebelere çekilmişlerdi. Orada kaldığımız sürede ilginç şeyler gördüm. Bizim üst katımızda bulunan insanlar zaman zaman yeryüzüne inip insanların içine karışıyorlar ve hatta yardıma ihtiyacı olan insanlara yardım bile ediyorlardı. İşte o insanları görünce benim içimde de yeryüzüne bir günlüğüne de olsa inip, ardımda bıraktığım o saçının her teli siyahtan beyaza düşene değin geçen her anımızı beraber geçirdiğim Salih’i, yani canım kocamı görmenin bitmek bilmeyen arzusu vardı.

Şimdi göğün altıncı katından evime bir kar tanesi hafifliğinde süzülürken heyecanım anlatılacak gibi değil. Evimi uzaktan görmeye başladığım şu an binlerce hatıra aklımda can buluyor, his buluyor.

Biraz sonra evimin kapısından girerken, binlerce kez şükrediyorum bu vuslatı sunduğu için Yüce Yaradana. Ama birkaç saniye sonra içeri girdiğimde afallıyorum! İçeride bir kalabalık var. Kocam Salih salondaki masada oturuyor, karşısında da hep kızım gibi sevdiğim Sebahat! Çocukları Esma, Ali, Gülizar’da üçlü kanepeye oturmuş sevinçle onlara bayorlar. En anlam veremediğimse masada oturan ve daha önce hiç görmediğim kravatlı bir adam. İşkilleniyor, ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Biraz sonra büyük bir ıstırap içinde o kravatlı adamın kocamla, Sebahat’in nikahlarını kıymak üzere olduğunu anladım. Kahroluyorum. Oysa ne büyük bir özlemin hayaliyle inmiştim evime. Ah Allah’ım keşke gelmeseydim ve bu kahredici manzarayı hiç görmeseydim. Sağlığımdayken hep başka adamlara kızardım ölen karılarının toprağı kurumadan başka kadınlara göz kırpıyorlar diye. Meğer Salih de onlardanmış. Hep mi erkekler böyleymiş ya Rab’bim? Ya kızımdan öte bilmediğim Sebahat! Yani konduramıyorum fakat, belli ki gözünü bizim adama dikip kocası Kadir’i boşamış. Demek sen de öbür erkeler gibi çıktın ha Salih! Oysa benim tanıdığım kocam değil evlenmek her gününü benim yasımla geçirir diye düşünürdüm hep.. Hüsrana uğramış bir halde olanları seyrettim. Nikah yapılmıştı. Vefasız kocam orada bulunanlardan izin isteyip dışarı çıktı. Aslında bir an önce semadaki yerime uçup, bu kahredici durumu daha fazla görmek istemedim. Lakin merak ettim bu yaşından sonra azan kocamın nereye gittiğini.

Biraz sonra kocamı sokağın sonundaki çiçekçiye girerken görünce çektiğim elem daha da arttı. Belli ki yeni nişanlısına çiçek alıyordu. Gerçi, Allah var her sene mezarımı çiçeksiz koymadı. Her ne kadar semada yaşasam da kabrimle ilgili gelen gidenden de hep haberim oluyordu. Kocam çiçeği alıp çiçekçiden çıkarken artık onu daha fazla takip etmek istemedim. Onunla ilgili daha fazla kötü düşünmek istemedim, istemedim o altın kaplı anılara çamur kaplamayı. Her ne kadar şimdi evleniyor olsa da çok hak var bende. Cefa içinde yükselmeye başlamıştım ki kocamın eve değil de başka yere doğru yöneldiğini fark ettim! Bir an kararsız kaldım ne yapayım diye. Merakıma engel olamayıp onu yeniden takip etmeye başladım.

Bir saatlik takip, kocamın mezarımın başına gelmesiyle son buldu. Çiçekleri öperek mezarımın üzerine koydu. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu benimle konuşurken;

“ Nasılsın Fatma’m. Şüphem yok, iyisindir. Sen bu dünyadayken de melek gibiydin, şimdi orada da el üstündesindir eminim. Bense senden sonra var mıyım yok muyum hiç bilmiyorum. Senden sonra yarım kaldım. Neşem, sevincim, muhabbettim galiba seninle giden yanım. Hep bir tatlı hüzün yaşıyorum, hüzün kısmı sensizlik, tatlı kısmı aklıma düşen sesin, gülümseyişin. On yıldır yatak odamızın kapısını açmıyorum! Neden biliyor musun? Kokun dışarı çıkmasın diye. Her şey on yıl önce bıraktığın gibi, geceliğin, hala saçının tellerini taşıyan o ten kokulu yastığın … Sen öldüğün o günden sonra bütün resimlerini kaldırdım biliyor musun? Sana baktığımda kendime hakim olamıyorum ağlıyorum, tıpkı elinden oyuncağı alınmış bir çocuk gibi, tıpkı yavrusu yakalanmış bir ceylan gibi tıpkı, tıpkı canından can alınmış ben gibi…Kolay mı tam elli yıl Fatma.

Bu arada sana diyeceğim bir haberim daha var; hani şu bizim karşımızda oturan Sebahat vardı ya, işte, kocası Kadir Allah rahmet eylesin dört sene önce bir kazada vefat etti. Senin de hiç kucağından indirmediğin o mazlum yavrular öylece ortada kaldı. Kimseleri yok, hiçbir gelirleri yok. Sebahat bir gün geldi, “Salih abi” dedi bana “bu çocuklar daha fazla perişan olmasın diye onları yetim evine vereceğim” Öyle deyince, içim cız etti. Biliyorum buna senin de gönlün razı olmazdı. O çocuklar bizim elimizde doğdu büyüdü, çocuğumuz olmadı ama sen onları evladın gibi, torunun gibi sevdin, baktın. O yüzden Sebahat’a izin vermedim. Bizim üst kattaki dairenin kirasını onlara veriyorum. Ayrıca ben de katkı yapıyorum, idare ediyorlar artık. Bir diyeceğim daha var sana Fatma. Son günlerde artık senin yanına gelme zamanımım yaklaştığını hissediyorum. Allah var ya bu en büyük isteğim zaten. Fakat ardımda bırakacağım Sebahat’in, Ali’nin, Esma’nın ve Gülizar’ın geleceğini düşünüyordum hep benden sonra ne yapacaklar diye. Ben de senin çok sevineceğin bir şey yaptım. Sebahat’le kağıt üzerinde evlilik yaptık. Ama onlar yine kendi evlerinde kalacaklar. Sebahat ısrar etti “ Salih amca ben yemeğini yapayım, elbiselerini yıkayayım” Olur dedim. Anlayacağın Fatma’m hani formalite icabı evlilik. Hani ben öldükten sonra her şeyimiz ve emekli maaşım onlara kalsın diye. Hani olurda bir gün beni ziyaret ettiğinde senli hatıralarımıza nasıl sarıldığımı gör diye.

 

 

 

 

( Elli Yıl başlıklı yazı MustafaSakarya tarafından 30.05.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.