AZRAİL'İN GELİŞİ


     Bu sabah uyandığımda aklıma gelen iki heceli bir sözcük oldu. Sağa döndüm aklımda, sola döndüm aklımda. Derken doğruldum yatağımdan, dumanla uçuverir ümidiyle aklımdan. Duman olan ümitlerimdi, uçup gitti, bense bakakaldım ardından.

     Hemen çocuklarımın odasına koştum. İkisi de mışıl mışıl uyuyordu. Allah’ım melekler de bu kadar güzel mi? Seyrettim uzun uzun meleklerimi. Öpücük kondurdum  yanaklara ve gözümde birer damla yaş.

     Eşime doğru ilerledim. Günün yorgunluğu çökmüştü üstüne. Her şeyden habersiz öylesine derin uyuyordu. Bir o  kadar da sessiz, sessiz ve çaresiz sanki.  Tıpkı…

     Kulağına fısıldadım usulca.

     Ey Sevgili! Seviyorum seni deli adam… Seviyorum hem de çoook!

     Sonra devam ettim kendimce, sessizce…

     Ne iyi etmişim de bu yüzüğü parmağıma takmışım. Ne iyi etmişim de sana “Evet” demişim, “ömrümce eşimsin” diyerek seni seçmişim.

     Alnına bir usul buse kondurdum sevdamın bendeki tüm adıyla…

     Salona geçtim, kapıyı ardımdan kapattım. Beni uykumdan sıçratan, ümitlerimi dumanla uğurlayan, meleklerimle gözyaşı akıtan, sevdamı içimde delirten “onu” düşündüm.

      Ne diye çaldın kapımı bu kadar erken, ne diye düştün yollara bu kadar vakitsiz?

      Ne için ağlasam ben şimdi bilemiyorum. Ne tarafa dönsem, evde mi kalsam, sokağa mı atsam kendimi? Nasıl, nasıl kaçsam da kurtulsam senden?

     Mümkün mü acep, bu çırpınışım, çarelere susayışım mümkün müdür?

     Kendini kandırma kızım, yolun sonu geldi.

     Ağlıyorum, deli gibi etrafa bakıyor, art arda, sık sık nefes alıyor, kalbimin yerinden fırlayacağını sanıyordum. Yok yok kendime değil akıttığım gözyaşlarım.

     Zamansız bırakacağım melekelerime. Hazırlayamayacağım geleceklerine. Bir aile gördüklerinde eğecekleri boyunlarına, damla damla akıtacakları gözyaşlarına, gözlerindeki buğulu dünyaya…

      Bir ömür adına evet deyip de ömrünü bu kadar kısa zamanda tükettiğim, meleklerimle yalnız bırakacağım, yükün tümünü üzerine atacağım biricik eşime…

      Bu acıyı yaşatacağım, acıtan kahredeceğim, yaşam sevincini elinden alacağım canım anneme…

     Olduğu yerde devrilecek ve bir daha doğrulamayacak olan çınar babama…

     Ve… Bedenimin yarısı, gittiğimde yarımsız kalacak olan şekerparemime, kardeşime...

     Evet, gördüm seni en acımasız halinle karşımdasın şimdi. Beklediğin ben miyim? Ben olayım n’olur…

     Bu evde beklediğin bir ben olayım ey Azrail! Hadi gel, bekletme beni daha fazla. Yoksa kaçacağım. Açıp şu kapıyı sokaklara atacağım kendimi delice. Evet delice kaçacağım senden, hiç bulamayacağın yerlerde mekan kuracağım…

     Vazgeçtim… Madem geldin, madem buradasın, hadi gel. Ben vedalaştım sevdiklerimle, son bir dumanla uçurdum varımı yoğumu.

     Ben hep söylemez miyim zaten,  yabancı değil sözcükler bana. Bak yine söyleyeyim istersen son bir kez daha…

Müsadenle;

 

“Bu sefer gerçekten gidiyorum ey insanlık!

Hoşça kal varım, hoşça kal yoğum

Ben gidiyorum, siz yeter ki burada kalın

Yeter ki birlikte ve nefesle kalın…”

                                               Begüm Özdikici

( Azrailin Gelişi başlıklı yazı BegümÖzdikici tarafından 30.05.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu