Zemheride soluklanan bir gül idim:
Göğün örtüne iliştirdiğim bir
gülümseme misali
İçimde saklı kayıtsız koşulsuz
sonsuzluğun meali
Kâh şiir kâh hikâye
Bir örüntü addedilen ömrün nüvesi
saklı en derinde
Şiirin şivesi iken aşk
Şairin şiarı iken edilen her kelam
Bir nida bir veryansın bir vaveyla
değildi asla yazılan
Varsa yoksa sessizliğin belini
kırdığım üç beş dize
Dizlerimi döverken öncesinde
Ve işte şair kimliğim naçizane bir
servet
Ve işte dilemması yaşıyor olabilmenin
sunduğu asalet
Sessizce yolculuk ettiğim o gemi o
güverte
Dalgakıranlara kafa tutan yaralı bir
kaptan
Kamarasında saklı tutuklusu olduğu
heyecan
Azameti değil asgari müşterekte
buluştuğum
Bir heves bir zaruri yet bir yeti bir
keti yok saymanın
Verdiği huzura delalet
Askıda ekmek gibi
Aşikâr ölüm gibi
Aşina olduğum hüzün ve kerrat cetveli
Bense soytarı bir nota ya da virgül
Kepenklerini indirdiğim kabrime eşlik
eden o solmuş gül
Telaffuz edemediğim kadar içimdeki
acıyı
Bir kilit iken şiirin soluduğu
yalnızlığı
Bandığı her sözcük her imge
Başıboş bir yıldızın da peşine
takıldığı
Ay gibi güneş gibi
Efkârın dibini bulduğum kekremsi bir
acı
Yalıtıldığım ruhların defansı
Yardığım bir yol gibi
İçine düşülesi uçurumun hoyrat
ç/ağrısı
Aşkla aşina
Hazanla ettiğim münazara
Yarı zamanlı bir ölüm aslında
Yazmadığımda içine düştüğüm boşluğun
güftesi
Sessizlikle örülü cihanın bestesi
Beti benzi atmışken kalemin
Şiarım iken ettiğim yeminin
Bir adım sonrası bozduğum
Ve işte tövbe ettiğim günbegün
Bozguna uğradığım bir uğraştan da öte
Ötekileştirilen yalnızlığımın kordan
sevinci
Elbet son durağım yüce Huda
Baştan sona saydığım duygularınsa
rövanşı
Kaile alınmasam da bir ömür
Kayda değer
Nice hüzün yüklü keder
İzini sürdüğüm varsa yoksa kader
Bir bir şerh düşülesi rüzgârgülü
Yakama ilişen bir rozet misali
Gürül gürül kanayan yüreğimin ilk ve
son güdüsü
Nasıl ki ölümdü
Anbean yaklaştığım muğlak sonun solan
gülücüğü